Güzel Sanatlar Fakültesi Kırmızı Salonda düzenlenen açılış törenine Kütahya Valisi Dr. Ömer Toraman, Kütahya Belediye Başkan Vekili Ali İhsan Ertaş, Rektörümüz Prof. Dr. Remzi Gören, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vural Kavuncu, Kütahya Baro Başkanı Ahmet Atam, Rektör yardımcılarımız Prof. Dr. Kaan Erarslan, Prof. Dr. Şükrü Şentürk, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı Vekili Prof. Dr. Cem Algın, Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Ahmet Altuncu, Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Nafi Güral, Zafer Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Veli Oğuz, Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Özotraç ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Akademisyenlerimiz ve öğrencilerimiz de sempozyuma büyük ilgi gösterdiler.
NAFİ GÜRAL: EMEĞİ GEÇEN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM
Sempozyumun Ana Sponsoru Kütahya Porselen'in bağlı olduğu NG Grup'un Başkanı Nafi Güral, ise "Kütahya için önemli bir gün. Benim için daha da önemli bir gün. Ahmet Yakupoğlu'nun müziğini dinlemiş, sohbetlerinde bulunmuş ve kendisini evimde ağırlamış az sayıda insandan biriyim. Var olan güzellikleri sürdürdükleri ve bu sempozyumu organize ettikleri için Kütahya Dumlupınar Üniversitesine çok teşekkür ediyorum. Sempozyum koordinatörümüz Sayın Pınar Yazkaç'a çabaları için çok teşekkürlerimi sunuyorum. Bu sempozyum için şehir dışından gelen akademisyenlerimize ve bu etkinlikte emeği olan herkese çok teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu.
REKTÖR GÖREN: KÜTAHYA'NIN DOĞAL GÜZELLİKLERİYLE MARKA ŞEHİR OLDUĞU ORTADADIR
Rektörümüz ve Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Remzi Gören sempozyum konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
Sözlerime, bize bu güzel günü yaşatan, başta Valiliğimiz ve Belediyemiz olmak üzere, Kütahya Ticaret ve Sanayi Odası, Zafer Kalkınma Ajansı, Gülümser Hatun Termal Otel, Keramika, Hotaş Leziz ve Baştaş Gruba huzurlarınızda teşekkür ederek başlamak istiyorum. Ayrıca, bu sempozyum fikrinin ilk oluşmasından itibaren desteklerini esirgemeyen, düşünceleriyle, fikir ve önerileriyle rehberlik eden Sayın Ahmet Hamdi Nayir Valime de şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Valim, Değerli Misafirler
Sempozyum başlığından hareketle, şehrimizin doğal güzelliklerine, kadim tarihine, zengin kültür ve sanat değerlerine değinmek, dikkat çekmek istiyorum.
Kütahya, doğal güzellikleri henüz keşfedilememiş, bakir, diğer şehirlerin marka olmuş güzellikleriyle kıyaslanabilir muhteşem bir şehirdir. Gediz ilçemizdeki Murat Dağı'nın Uludağ'dan, Simav ilçemizdeki Gölcük Yaylasının Abant'tan, Eski Gediz'in Beypazarı'ndan, her mevsim ayrı güzelliğe sahip Domaniç'in Karadeniz ormanlarından hiçbir farkı yoktur. Tavşanlı ilçemizdeki Göbel, Hisarcık ilçemizdeki Esire, Simav ilçemizdeki Eynal, şehir merkezindeki Yoncalı ve Ilıca hiçbir yerde olmayan kaplıca merkezleridir. Tüm bu güzelliklere Şehir merkezindeki Çamlıca'yı, Radar'ı, Kirazlı Yaylayı, Porsuk'u eklediğimizde, Kütahya'nın doğal güzellikleri bakımından bir marka şehir olduğu ortadadır.
Kütahya, muhteşem bir tarihi geçmişe sahiptir, tarih ve medeniyetlerin yazıldığı yerdir. Bunu üniversitemiz tarafından yürütülen Seyitömer Höyüğü kazıları ile Çavdarhisar ilçemizde yürütülen kazı buluntularında görmek mümkündür. Üniversite müzemizde sergilenen Seyitömer Höyük buluntuları, bu coğrafyada yaşayan insanların dokumacılık, çömlekçilik, maden işleme, tarım gibi medeniyetler yaşadıklarını, binlerce yıllık kültürü ortaya koymaktadır. Benzer şekilde, Aizanoi veya Zeus Tapınağı ile meşhur olmuş Çavdarhisar bir başka tarihi misafir etmektedir. Antik kentler kuşağının bir halkasını oluşturan Kütahya, Çavdarhisar ile İkinci Efes, mağaraların, kaya mezarların, sunakların, şapel ve kiliselerin yer aldığı ve henüz el sürülmemiş güzellikleriyle 3000 yıllık tarih olan Frig Vadisi ile Anadolu'nun İkinci Kapadokya'sı olmaya adaydır.
"KÜTAHYA SADECE TARİHİN YAZILDIĞI DEĞİL, AYNI ZAMANDA TARİH YAZAN BİR ŞEHİRDİR"
Kütahya sadece tarihin yazıldığı bir yer değil, aynı zamanda tarih yazan bir şehirdir. Germiyanoğlu Beyliği, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı tarihinin kesişim noktası olması, Kütahya'nın bir başka tarihi zenginliğini ortaya koymaktadır. Kütahya, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Gazi'nin Ninesi Hayme Ana'nın kabrinin Domaniç'te olması nedeniyle kuruluşa, Başkomutanlık Meydan Muharebesinin kazanıldığı topraklar olan Dumlupınar'a ev sahipliği yapması nedeniyle kurtuluşa mekân olmuş bir şehirdir.
Sahip olunan kültürel değerler, Kütahya için ayrı bir sayfadır. Şehrin kültürle yoğrulmuş kentsel dokusu olan Kossuth evi, Defterdar Konağı, Hacı İsmail Efendi evi, Bandımzade Evi, Germiyan Konağı gibi kentin çekirdek mahallelerinde yaşayan eski Kütahya evleri şehrin çok ciddi marka değerlerini yansıtmaktadır. Kütahya'ya özgü yemek ve içecekler olan Sıkıcık, Cimcik, Dolamber Böreği, Gökçümen Hamursuzu, Tosunum, Kızılcık Tarhanası, Tekke Çorbası, Küp-eti, Şipit, Soğan dolması, Doldurma Kabak Tatlısı, Sütlü İncir Tatlısı, Kötdür sucuğu, Namaz Lokması, Gelincik şerbeti ve Doğu şerbeti kültürün bugüne yansıyan ağız tatlarıdır.
Doğu Yatağı ve Sünnet yatağı kültürü sadece Kütahya'da yaşatılmaktadır. Ayrıca düğünlerde Kütahya kadın kıyafet kültürü halen yaşatılmakta, Zeybek, her ne kadar ege yöresine ait bir kültür olsa da, aslına uygun Kütahya'da yaşatılmakta ve markalaştırılmaktadır. Ayrıca Kütahya'nın kültürel farkını oluşturmaktadır. Ramazan neşesi çocukların Küpeciğini hiçbir yerde göremez, tescilli muhabbetler olan Gezek kültürü çok az şehirde görebilirsiniz.
Kütahya sanat ve sanatçı şehridir. Hisarlı Ahmet ile müzikte, Şeyhi ile şiirde, Ahmet Yakupoğlu ile resimde sanatın zirvesinde yer alan bir şehirdir; sanat şehri olduğunu tüm dünyaya ilan etmiş, tescilli bir şehirdir. Başta Çini olmak üzere, sanat eserlerindeki zenginlik ve bu zenginliğin devamlılığındaki başarısı ile UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağını hak etmiş bir şehirdir. Kütahya Çini'nin yanı sıra gümüş işlemeciliği, halı ve kilim dokumacılığı, nakış, iğne oyacılığı, resim, hat, ebru, tezhip gibi el sanatlarını yeniden değerlendirme ve bu alanda marka şehir olma fırsatı yakalamış bir şehirdir.
"SANATÇI OLMAK İÇİN AHMET YAKUPOĞLU GİBİ OLMAK GEREKİR"
Herkes sanatla uğraşabilir, ama herkes sanatçı olamaz. Sanatçı olmak için çıraklık gerekir, bir sanatçının elinde pişmek gerekir, alın teri gerekir, zaman gerekir, en nihayetinde sanatseverlerin onayı ve teveccüh gerekir. Sanatçı olmak için Ahmet Yakupoğlu gibi olmak gerekir. Merhum gibi mütevazı olmak, adanmış olmak, bir de sanata âşık olmak gerekir. Hz. Mevlana "Sen, nasıl ululuğa âşıksan bir sanatkâr da mesela demirciliğe âşıktır. " der. Merhum Ahmet Yakupoğlu ahlak anlayışını, ruh yapısını, dünya görüşünü eserlerine aksettirmiş, "Her kap, sadece içinde olanı dışa sızdırır" sözüne uygun yaşayan, eser üreten ender sanatçılardan biridir.
Ahmet Yakupoğlu, tıpkı Kütahya'nın meşhur çınarları gibi çınar, kaplıcaları gibi sıcak, pınarları gibi aziz, Domaniç dağları gibi tablodur. Ahmet Yakupoğlu, bir yandan gözümüzü dinlendiren resim, diğer yandan ruhumuzun dinlendiren neydir.
Ahmet Yakupoğlu Allah vergisi yeteneğe sahip, ender bir şahsiyettir. Sanat çeşitliliğindeki zenginliğine ve meşhurluğuna rağmen, yaşantısı bir o kadar mütevazı ve derviş meşrep biri olan Merhum Ahmet Yakupoğlu'nu hayırla yâd ediyor, kendisine bir kez daha rahmet diliyorum.
Siz çok değerli, seçkin, saygı değer bir topluluğu saygı, sevgi ve muhabbet selamlıyor, güzel ve faydalı bir sempozyum geçirmenizi diliyorum.
SEMPOZYUMDA İKİ SERGİ ZİYARETÇİLERE AÇILDI
Açılış töreninin ardından katılımcılar Ahmet Yakupoğlu'nun Fırçasından Anadolu ve İstanbul Sergisi için Frigya Sergi Salonu'nda bir araya geldi. Salonda Ahmet Yakupoğlu'na ait çeşitli tekniklerle hazırlanmış 39 tablo sergilendi.
Katılımcılar daha sonra Güzel Sanatlar Fakültesi'ndeki Uluslararası Ahmet Yakupoğlu Şehir Sanat ve Tasarım Sempozyumu Karma Sergisinin bulunduğu salonda yer alan eserleri incelediler.
SEMPOZYUM ULUSLARARASI ALANDA DA İDDİALI
1. Uluslararası Ahmet Yakupoğlu Şehir, Sanat ve Tasarım Sempozyumu'nun ikinci gününde sempozyum bildirileri Güzel Sanatlar Fakültesi'nin Kırmızı, Mavi ve DPÜ-TV salonlarındaki 10 oturumda sunuldu.
Kırmızı Salon'daki oturumlara Prof. Ayşegül Türedi Özen, Doç. Seyhan Yılmaz, Dr. Öğr. Üyesi Ali Temel Köseler ve Prof. Dr. Hüsnü Dokak başkanlık etti ve dört oturumda Portekiz, Mısır, Norveç, İran (2) ve Letonya'dan katılan 6'sı yabancı 22 akademisyenin bildirileri sunuldu.
Mavi Salon'daki dört oturuma ise Doç. Dr. Cem Doğan, Prof. Dr. İpek Fitöz, Prof. Dr. Cebrail Ötgün, Prof. Dr. Aydın Ayan başkanlık ettiler. 20 akademisyenin bildiri sunduğu bu etkinlikte Litvanyalı iki akademisyenin de sunumları gerçekleştirildi.
DPÜ-TV'nin ev sahipliği yaptığı oturumlar ise Doç. Dr. Süleyman Berk ve Prof. Dr. F. Çiçek Derman'ın başkanlığında gerçekleştirildi. Biri Bosna-Hersekli olmak üzere 7 akademisyenin sunumları da bu iki oturumda sunuldu.
Böylece ilk yılında 7 ülkeden 9 yabancı akademisyeni ağırlayan Uluslararası Ahmet Yakupoğlu Şehir, Sanat ve Tasarım Sempozyumu, uluslararası alandaki iddiasını da ortaya koymuş oldu.