Muğla'nın Fethiye ilçesinde eşi Hakan Aysal'ın 400 bin liralık ferdi kaza sigortası bedelini alabilmek için fotoğraf çekilirken kayalıklardan itip öldürdüğü iddia edilen 7 aylık hamile Semra Aysal'ın (32) ağabeyi Naim Yolcu, kardeşinin hem tatile hem de yasak olan düştüğü bölgeye gitmek istemediğini, eşinin ikna kabiliyetini kullanarak götürdüğünü söyledi. Yolcu, "Kardeşimin yükseklik korkusu vardı. Yasak bölgeye sağlıklı insanların dahi inmesi yasakken, 7 aylık hamile bir insanın oraya inmesi, oraya götürülmesi manidar" dedi.
İstanbul Pendik'ten tatil için eşi Hakan Aysal ile birlikte 18 Haziran 2018 tarihinde Muğla'nın Fethiye ilçesine giden 7 aylık hamile Semra Aysal, iddiaya göre fotoğraf çekilirken kayalıklardan düşüp öldü. Olayla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Hakan Aysal'ın olay yaşanmadan bir süre önce eşi Semra Aysal'a 400 bin lira değerinde ferdi kaza sigortası yaptırdığı ve üzerine de 119 bin liralık kredi çektiği belirlendi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan Hakan Uysal, Muğla Fethiye Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 'kasten adam öldürme' suçuyla tutuklanarak cezaevine gönderildi.
"HAMİLE OLDUĞU İÇİN GİTMEK İSTEMİYORDU, EŞİ ÇOK ISRAR ETTİ"
Kayalıklardan düşerek ölen Semra Aysal'ın Sakarya'nın Akyazı ilçesinde yaşayan ağabeyi Naim Yolcu, kardeşi Semra Aysal'ın eşinin ısrarlarına dayanamayarak tatile gittiğini iddia ederek şunları söyledi:
"Tatile gitmeden önce kardeşim doğumunun son aylarına yaklaşmıştı, 7 aylık hamileydi. Hamile olduğu için tatile gitmek istemiyordu, eşinin ısrarları doğrultusunda gittiler. Annem de müsaade etmiyordu, 'Kızım bu halde tatile gidemezsin, bu kadar uzun yolu çekemezsin' diyordu. Buna istinaden kız kardeşim beni aradı 'Ben gitmek istemiyorum, Hakan çok ısrar ediyor, annem de üzülsün istemiyorum, annemle konuş' dedi. Ben de aile büyüğü olarak annemi aradım annem razı gelmemesine rağmen yine de gittiler."
GERİ DÖNÜŞ BİLETİNİ İPTAL EDİP FETHİYE'YE GİTTİLER"
Kız kardeşi Semra Aysal'ın tatili tamamlayıp evine dönmek için otobüs bileti aldığını ve yine eşi Hakan Aysal'ın ısrarları üzerine olayın yaşandığı yer olan Fethiye'ye gittiklerini iddia eden ağabey Naim Yolcu, "Normalde kız kardeşim İstanbul'da yaşıyordu, İzmir'de otelde yer ayırıp oraya gittiler. Direkt Fethiye'ye gitmek için yola çıkmıyorlar. İzmir'de kız kardeşimin izni bitiyor, dönüp işe başlayacaktı.
Orada da eşi Hakan 'Bir de Fethiye'ye gidelim ondan sonra döneriz' demiş. Kız kardeşim de gitmek istememiş eşinin ısrarı üzerine gidiyorlar. Kız kardeşimin geri dönüş için bileti bile vardı, bileti iptal edip Fethiye'ye gidiyorlar. Eşi kardeşimi zorla götürüyor derken silah zoruyla ya da kavgayla değil büyük ısrarlarla oraya kadar götürüyor, ikna kabiliyeti çok iyiydi" dedi.
"YASAKLI BÖLGEYE GİRMİŞLER"
Kız kardeşi Semra Aysal'ın yükseklik korkusu olmasına rağmen, kayalıkların bulunduğu alanda eşinin ısrarıyla yasaklı bölgeye kadar gittiklerini öne süren Naim Yolcu, "Kredilerden, hayat sigortalarından şüphelendik. Zaten orada bir yasak bölgeye inişleri var. O yasak bölgeye sağlıklı insanların dahi inmesi yasakken, 7 aylık hamile bir insanın oraya inmesi, oraya götürülmesi manidar.
Orada da ikna etmiş, kız kardeşimin zaten yükseklik korkusu var, eşi ikna etmiş. Zaten kendisine kardeşimin yükseklik korkusu var diye sorduğumuzda 'Bana inandı, ben onun elini tuttum yavaş yavaş indirdim' diye kendisi bize anlatmıştı. Yazın başlangıcıydı hava çok sıcak, kuru bir toprağın üzerinde 7 aylık hamile bir kadının da 3 saat orada bekletilmesini anlamış değiliz. Zaten ilk beyanında da bana fotoğraf çekilirken kayadan düştü dedi, daha sonraki gelişmelerde bize karşı da söylemini değiştirdi. 'Çantadan telefonu alayım diye arkamı döndüm, bir anda sesini duyduk, hiç düştüğünü görmedim' dedi. Bunları konuştukça şüphelerimiz çok daha arttı" diye konuştu.
"BU İNSAN ŞEYTANIN VÜCUT BULMUŞ HALİ"
Kız kardeşinin ölümünde sorumlu olan kişilerin cezalandırılmasını isteyen Naim Yolcu, adalete güvendiğini ifade ederek şunları söyledi:
"Biz aile olarak davranışlarından, konuşmalarından bir şeyler hissettik. Kendi ailesi de geldi onlarla da konuştuk, hatta bir keresinde kendi kız kardeşinin şu cümlesini hiç unutmuyorum, 'Siz hiç mi şüphelenmiyorsunuz? Bu insan şeytanın vücut bulmuş hali' demişti bize.
Biz şüpheleniyorduk ama sükunetle olayı izledik. Tam olarak emin olalım, elimizde deliller oluşturmak amacıyla o an bir şey yapmadık. Tabi biz bunları öğrendikçe bazı konularda şüphelerimiz arttıkça, insan olarak ağır bir süreç yaşadık. Cezasını verelim diye düşündük ama ailecek hep şundan yana olduk, cezasını Türk hukuku ve hakimlerimiz versin. Herkes kendi yargısını uygulamaya kalkarsa düzen olmaz. Biz kendi yargımıza inanacağız, o yolda yürüyeceğiz dedik, o yönde teskin ettik kendimizi. Çünkü o an fevri davranıp bir kere öldürürsek, o bir kere ölür ama bu olay kanıtlanırsa, adalet buna hükmederse o cezaevinde her gün ölecek, bir gün ölmesin"