Kübra Boyraz (38)'ın Beylikdüzü'ndeki ruhsatsız güzellik merkezinde botoks işlemi sonrası yaşamını yitirdiği iddialarıyla ilgili soruşturma sürüyor. Olayı değerlendiren Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği İkinci Başkanı ve Estetik Plastik Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Selahattin Özmen, kalıcı dolgu maddelerinin kesinlikle yasaklanması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Özmen, pratisyen hekimlerin, hatta hiçbir tıp bilgisi olmayan güzellik uzmanlarının dahi bu işlemleri yapmasının çok tehlikeli odluğunu söyleyerek "Büyük bir karmaşa var. Herkes kalçasına botoks yaptırdı o nedenle öldü diye tartışıyor. Kübra Boyraz'ın öncelikle ailesine başsağlığı diliyorum. Biz dernek olarak yıllardır bunu önlemek için uyarılarda bulunuyoruz. Bu işi yapan kişi bizim de 2017 yılından beri izlediğimiz ve şikayet ettiğimiz bir pratisyen hekimdi. Şehir şehir elinde çantayla dolaşarak dolgu yaptığını duyuyorduk. Botoks öldürmez. Yüksek volümlü dolgular da kullanılan şey botoks da değil zaten. Botoks diye bilinen madde, botulinum toksini dediğimiz bir ürün. Bunu yaptığınızda mesela mimik kaslarınızda kırışıklıkları giderir. Geçicidir bu etki. Kasları geçici olarak felç yapar ve bu da kırışıklığın açılmasını sağlar. Bir süre sonra vücutta yok olur ve o bölge eski haline döner. Fizik tedavide de kasları açmak için kullanılır. 3-4 şişeye kadar güvenle kullanılabilir. Yapılan çalışmalarda 30 şişeye kadar insanı öldürebilecek bir doz olmadığını biliyoruz. Bizim estetik uygulamalarda yaptığımız doz ise bir şişeden bile az" dedi.
"BİNLERCE DAMARIN GEÇTİĞİ YERE RASTGELE DOLGU YAPAMAZSINIZ"
Estetik uygulamalarda kendilerinin de dolgu maddeleri kullandıklarını anlatan Prof. Dr. Özmen, bu maddelerin (hiyalüronik asit gibi) geçici olduğunu, herhangi bir problemde onu vücutta anında eritebilecek çözümlerin de bulunduğunu vurgulayarak, "Yapılan tüm dolgu işleri, tüm mezoterapi işleri botoks diye biliniyor halk arasında. Oysa bunlarda kullanılan şey botoks değil. Biz de estetik cerrahlar ya da dermatologlar olarak tabii ki dolgu yapıyoruz. Göz çevresi, yüz, ağız, dudak her tarafa yapılabiliyor. Ama bunları yaparken de çok dikkatli olmak gerekiyor. Anatomiye çok hakim olmak lazım. Çünkü binlerce damar var o bölgelerde. O madde damara kaçarsa, gangren, doku kaybı, hatta çok daha kötü vakalar var; göze kaçmış, kör olan vakalar. Bunu rastgele bir pratisyen hekimin, hatta hatta hiç hekimlikle alakası olmayan güzellik merkezlerindeki uzmanların uygulaması son derece sakıncalı. Biz dernek olarak yıllardır bu işle uğraşıyoruz ama bir türlü çözemedik. Daha kötüsü, son zamanlarda bu maddelerin online satış yapan sitelerde satıldığını görüyoruz. Bunu birinin alıp evinde eşine yaptığını düşünebiliyor musunuz? Böyle bir şey olamaz. Sağlık Bakanlığı'nın denetiminde olması gereken bir şey bu. İnternet sitesinde online olarak kanser ilaçlarını satabilir misiniz?" diye konuştu.
"DOLGUNUN KALICISI OLMAZ"
Çeşitli dolgu malzemeleri olduğunu belirten ve bunlardan hangilerinin tehlikeli odluğunu da anlatan Prof. Dr. Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü: "Her önüne gelen, hekim olmayanlar bile dolgu yapıyor. Aynı saç ekimindeki karmaşa gibi, sağlık memuru, sağlıkla ilgisi olmayan amelelerin bile saç ekimi yaptığını duyduk. Bizim kullandığımız dolgu malzemeleri hiyalüronik asit dediğimiz çok büyük bir oranda bir süre sonra eriyen malzemeler. En fazla 1-2 yıl içinde eriyor. Ama hiçbir dolgu malzemesi 7-8 yıl gibi kalıcı olamaz. Hele ki meme, popo gibi üç boyutlu bir ortama büyük volümlerde bu malzemelerin verilmesi, asla uygun değil. Bu maddeler neler mesela; bioakrilamid, polyakrilamid gibi ajanlar. Ya da başka ajanlar da var. Bunları ameliyatsız işlem diyerek bol miktarda popo ya da meme büyütme şeklinde insanları aldatarak uyguluyorlar. İnsanlara da bu cazip geliyor. Çünkü ameliyata girmiyorsunuz, kesi yok, ufacık bir işlem yaptıracağım çıkacağım gideceğim diye düşünüyorlar. Kübra'da da olan olay bu. Sanırım bu dolgu malzemesi bol miktarda kalça bölgesine kanülle verilmiş. Orada çok fazla sayıda damarlar var. Bu damarlardan birine girdi muhtemelen dolgu maddesi ve oradan da akciğere bir emboli attı. Kübra maalesef bu şekilde kaybedildi diye tahmin ediyoruz"
"BÜYÜK MİKTARDA DOLGU MADDESİ VERMEK RESMEN CİNAYET"
Maddenin kendisi kadar miktarının da tehlike yarattığını anlatan Prof. Dr. Selahattin Özmen, şunları söyledi: "200cc-300cc gibi, bir meme protezi kadar maddeyi dolduruyorsunuz memeye. Düşünün ki meme protezi koydunuz ve bir sıkıntı yaşandı. Onun üzerinde bir kılıf var. Tık diye çıkarırsınız ve tedavi edersiniz. O kadar kolay bir işlem ki? Ama jel gibi bir maddeyi siz üç boyutlu bir şekilde meme içine veya kalçaya verirseniz, bunun tamamını bir ömür boyu çıkarmamız imkansız hale geliyor. Dokunun içine yerleşiyor madde ve herhangi bir dönemde enfekte olursa, ki oluyor, ondan sonra akıntı başlıyor. Bunu vücuttan tamamen çıkaramıyoruz. Yıllarca, yıllarca hastayı uğraştırıyor. Çıkarmaya çalıştığımızda ise en fazla liposuction kanülü ile girip yapmaya çalışabiliyoruz, bu sefer de yanında yağ dokusu da gelebiliyor. Bu da ciddi deformitelere neden oluyor. Yani kalçanın o bölgesini ya da memeyi tamamen kesip atmadan gitmesi imkansız hale geliyor. Memeye dolgu yapıyorlar, bütün süt kanalları tıkanıyor, kansere neden olabiliyor. Gencecik bir kadına bunu yapmak gerçekten cinayet!"
"KURS DÜZENLEYİP GEÇERLİLİĞİ OLMAYAN SERTİFİKA DAĞITIYORLAR"
Kendilerine bu nedenlerle gelen çok sayıda mağdur hasta olduğunu belirten Prof. Dr. Özmen, "Bu hastalar yıllarca eziyet çekiyor. 11 yıldır yarası akan hastam var. Sürekli akıntısı var. Yurt dışına çıkamıyor, havuza, denize giremiyor. Bir apse ya da enfeksiyon yaşadığında yoğun bakıma düşebiliyorlar. Ayrıca bu işlemlerin yapıldığı yerler de çok büyük problem. Dolgu işlemini yapması gereken kişi aslında resmi olarak estetik cerrahlar ve dermatologlar ile şimdilerde de medikal estetik uzmanları.
Medikal estetik uzmanı diye bir uzmanlık alanı yok aslında. Sertifika ile bu uzmanlığı alıyorlar. Sonra bu arkadaşlar birbirlerine hiçbir geçerliliği olmayan sertifikalar dağıtmaya başlıyorlar. Gidiyor bir kurs açıyor, 10-15 kişiye, hiçbir geçerliliği olmayan sertifikalar veriyorlar. İnanılmaz bir denetimsizlik söz konusu oluyor bu sefer. Daha da kötüsü, güzellik merkezlerinde, kuaförlerde hekim bile olmayan kişiler bunları yapıyor. Bu işlemler hastane, klinik, poliklinik, muayenehane gibi tıbbi merkezlerde yapılmalı. Bu güzellik merkezleri yurt dışından bir doktor getiriyor, belgesi yok, diploması yok, denkliği yok. Liposuction bile yapıyorlar. Olan Türkiye'ye oluyor, sağlık turizmi açısından hepimizi olumsuz yönde etkiliyor. Bu merkezlerin denetimi Sağlık Bakanlığı ya da il sağlık müdürlüklerinde de değil, belediyelerde. Biz hekimlerin klinikleri çok ciddi olarak denetleniyor çünkü il sağlık müdürlükleri ve bakanlık yapıyor bunu. Ama bu merkezlerin denetiminin belediyelerde olması büyük bir sorun. Yeterli değil o denetimler belli ki. Biliyorum Bakanlık ve il sağlık müdürlüklerinin işleri başından aşkın gerçekten yoğunlar ama bu şekilde de insanlar hayatını kaybediyor. Bu bir halk sağlığı sorunu haline geldi." ifadelerini kullandı.
"SOSYAL MEDYA FENOMENİ DİYE GÜVENİP HAYATINIZI RİSKE ATMAYIN"
Sosyal medyanın da bu anamda çok büyük problemlere yol açtığını anlatan Prof. Dr. Özmen sözlerini şöyle noktaladı: "Instagram gibi ortamlarda kendisini doktor olarak, sağlık personeli olarak tanıtan pek çok sahte profil var. oraya asıyor bir sürü sahte diploma; photoshopla yapılmış, insanları kandırıyorlar. Biz bunları gördüğümüz için, denk geldiğimiz için biliyoruz. Kendisini doktor olarak tanıtan hemşire gördük örneğin. İnternete bakarak karar vermeyin. Bu bir sağlık işi, iyi araştırın. Çok yeni mezun bir pratisyen hekim bile çok tecrübeli olmadığı halde bu mecralarda kendini öyle bir allayıp pulluyor ki? Niye tecrübeli ellerde yapılması gerekir diyoruz? Çok iyi bir anatomi bilgisi ve uygulama tecrübesi gerekli. Dolgu, milimetrik mesafelerdeki bir damara denk geldiği an hayatınız kararabilir."