Hayatının yaklaşık 50 yılını şehzâde, 4 senesini veliahd, yaklaşık 16 ayını halife, son 20 yılını ise sürgünde geçirmiş. 76 senelik ömründe mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet olmak üzere üç rejime de tanıklık etmiş, iki dünya harbi yaşamış. Sergideki her bir eser son halifenin kalbinin en derinlerinde hissettiği baba özlemini, vatan hasretini, veliaht olmasına rağmen yaşadığı yoklukları ziyaretçilere birebir hissettiriyor.
BABASINI TUVALDE YAŞATAN BİR EVLAT
Sergideki ilk portrelerden biri kendisi henüz 8 yaşındayken, 1876'da öldürülen babası Sultan Abdülaziz'e ait. 19'uncu yüzyıl sonlarında Abdullah Biraderler'e atfedilen bir eser. Bu eserin hemen yanında ise Abdülmecid'in kendi elleriyle yaptığı bir Abdülaziz portresi yer alıyor. Abdülmecid Efendi babasının sağken yapıldığı tabloya bakarak resmettiği portrede Abdülaziz'i adeta o yıllara kadar yaşatmış. 46 yaşında öldürülen genç Sultan'ın 70'li yaşlarını hayal ederek resmetmiş, sakalına beyazlar, alnına, göz kenarlarına kırışıklar eklemiş.
KEDERİN MANZARASI SARAYBURNU
Sergide Abdülmecid'in Pierre Loti'ye armağan ettiği Sarayburnu ve Boğaz tabloları da sergileniyor. Abdülmecid, Sarayburnu tablosuyla beraber Loti'ye gönderdiği notta ise gönüllere huzur veren bir manzaranın nasıl kederin simgesi haline geldiğini şu sözlerle anlatmış:
''..güzel Sarayburnu, otuz üç sene boyunca hüzün ve keder içinde izlediğim manzara. Bu asla ulaşamadığım İstanbul, kendini daima penceremin ötesinde sunar. Bu pencere ki, çok eskiden hafızamdan silinmiş bir günde, çok sevgili babam Sultan Abdülaziz'in katillerinin giriş noktası olmuştu. Babam bu pencerenin çok yakınında can verdi.''
HAREMDEKİ ENTELLEKTÜEL HAYAT
Serginin en dikkat çeken eserlerinden biri de Haremde Beethoven. Eser son halifenin günlük yaşantısını Batılı imge ve referanslarla yansıtması açısından oldukça önemli. Resimde saray mensuplarının resme, müziğe ve heykele duyduğu ilgi tüm açıklığıyla ortaya konmuş. Tablo modern bir Osmanlı haremini yansıtıyor.
KENDİ KENDİNİ YARATMIŞ BİR SANATÇI
SABAH'a konuşan Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer ''Abdülmecid Efendi'nin ressam kimliğinin yanında müzik ve hat sanatı ile ilgilenmiş; şehzâdeliğinden itibaren aydınları ve sanatçıları desteklemesinin yanı sıra onlarla kurduğu yakın dostluklarla Osmanlı hanedanı için alışılmışın ötesinde olmuş.
Zamanının ruhunun farkında, Doğu-Batı ve gelenek-modernite ikilemleri karşısında din ve geleneğine bağlı olmakla beraber Batı'ya da açık bir Türk münevveri olarak yaşamış'' dedi. Resimle ilgili profesyonel eğitim alamamasına rağmen özellikle portre çizimlerinde şehzadenin kendini çok iyi geliştirdiğini anlatan Ölçer ''Kendi kendini yaratmış bir insan.
Bütün dünyayı sarsan değişim ve yıkımların yaşandığı bir zaman dilimine denk gelen yaşamında her tür kayıp ve travmayı yaşamış. Portreye odaklanmış, manzara resmi az. Çünkü çok az dışarı çıkabilmiş. Yaşadığı tüm mahrumiyetlere rağmen kabiliyetine güvenerek kendi kendini geliştirmiş'' dedi.