Adı Fatma Özkurt... Zorlu koşulların hüküm sürdüğü Pakistan'ın Rawalpindi kentindeki cezaevinde tam 9 yıldır hapis yatıyor. Suçu uyuşturucu bulundurmak... Özkurt, Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde başlayıp Rawalpindi kentinde bir cezaevinde, dört duvar arasına uzanan hayat öyküsünü SABAH'a anlattı. 9 yıldır cezasının biteceği günü bekliyor. Fakat cezasının bitmesine daha 21 yıl var. Uzun görüşmelerden sonra, 5 bin mahkûmun tutuklu bulunduğu cezaevinde, Fatma Özkurt'la görüşme izni alabiliyoruz. Kimse gazeteci olduğumuzu bilmiyor. Cezaevi yönetimine yardım kuruluşu üyesi olduğumuzu, cezaevinde yatan Türk mahkûmu mutlaka görmemiz gerektiğini söylüyoruz. Yetkililer ancak kafes arkasından görüşebileceğimizi belirtiyorlar. Çaresiz kabul edip kameralarla izlenen bir odaya, bileklerimiz mühürlendikten sonra alınıyoruz. 5-10 dakika sonra, kadın tutukluların volta attığı avluya bakan ahşap kafesin önünde, burkalı bir kadın gardiyanın kolunda Fatma Özkurt beliriyor.
'BÜYÜKELÇİLİK GEÇ KALDI'
9 yıldır tek bir ziyaretçisi bile gelmemiş. Bizi görünce şaşırıyor. Görüş süresinin çok kısa olduğunun farkında, hızlı hızlı anlatıyor: "9 yıldır derdimi kimseye anlatamadım. Çok ıstırap çektim. Bu olay başıma geldiğinde şoke oldum. Yabancısı olduğum bir ülkede tutuklandım. Dilini, adetini bilmiyorum. Kendimi anlatamıyorum. İlk şoku atlatmam 5 ay sürdü. O süre boyunca adeta nutkum tutuldu, kör oldum, sağır oldum." "Pakistan'daki Türk Büyükelçiliği size yardımcı olmadı mı?" diye soruyorum. Özkurt, derin bir iç çekişten sonra devam ediyor: "Oldular ama geç kaldılar. Büyükelçilik beni bulana kadar zaten ifadem alınmış, sorgum yapılmış, hakkımdaki karar verilmişti. İş işten geçmişti yani." "Ne oldu da 30 yıl gibi ağır bir hapis cezasına çarptırıldınız?" diye soruyorum bu kez. En can alıcı soruyu şöyle cevaplıyor: "Teyzemin oğlu Pakistan'a sürekli gider gelirdi. 'İstersen seni de götüreyim' dedi. Çok sevindim ve kabul ettim. Pakistan'da gezerken Peşaver'e gittik. Burada beni tutukladılar. Bana ait bagajda 21 kilogram eroin bulduklarını söylediler ve beni cezaevine attılar. Bu ülkede 10 kilogramın üzerinde eroin bulundurmak direkt idam sebebi olarak kabul ediliyormuş. Bana 30 yıl ceza verdiler. Büyükelçilik yetkilileri, cezamın yarısını yattıktan sonra Türkiye'ye iademin gündeme gelebileceğini söylüyor. Burada hayatım mahvoldu."
"PINAR SELEK'LE ÇALIŞTIM"
Peki, Fatma Özkurt'u bugüne kadar neden arayan soran olmadı? Ailesi, arkadaşları, Pakistan'a birlikte gittiği teyzesinin oğlu nerede? İşte cevabı: "Teyzemin oğlunun Türkiye'ye döndükten sonra tutuklandığını duydum. Daha sonra hiçbir bilgi alamadım. Annem ve babam yıllar önce öldü. 7 kardeşiz... Ağabeylerim ve kardeşlerimle hiçbir temasım yok. Ne aradılar ne sordular. İstanbul ve Hatay'da yaşıyorlar. Ama kimseden bir haber alamıyorum." Türk mahkûm, Pakistan gibi zor bir ülkede yaşadığı macerayı soluksuz anlatırken, gardiyanlar "Süre bitti" diyerek bizi ikaz ediyor. Özkurt, Pakistan'a gelmeden önce sosyolog Pınar Selek'le birlikte, İstanbul'da sokak çocuklarıyla ilgili çalışmalara katıldığını anlatıyor. Çok özlemiş o günleri. Fatma Özkurt'a, 30 yıl ağırlaştırılmış hapis cezasıyla sonuçlanan Pakistan macerasının karanlıkta kalan noktalarıyla ilgili daha pek çok soru yöneltmek istiyoruz. Ancak fırsat bulamıyoruz. "Bana yardımcı olun. Türkiye'ye dönmek istiyorum" sözleri kulaklarımızda yankılanırken, cezaevinden ayrılıyoruz.