Türkiye Obezite Araştırma Derneği'nin (TOAD) İzmir'de düzenlediği 11. Ulusal Obezite Kongresi'nde obezite tehlikesine dikkat çekildi. Rakamlar ürkütücü. 2030'a gelindiğinde dünya nüfusunun yüzde 11'inin obez olacağı öngörülüyor.
'BEN DE OBEZDIM'
Kongreye katılan Avrupa Obezite Derneği Başkanı Prof. Dr. Jason Halford, "Obezite pandemisiyle de karşılaşabiliriz. Sadece bulaşıcı hastalık olduğunda değil, obezite varlığında bağışıklık sistemi de baskılanıyor. Bunu bu salgında gördük. Ama bir sonraki enfeksiyon pandemisiyle baş edebilmek için obezite pandemisini halletmemiz gerekiyor" dedi. Kendisiyle ilgili itirafta da bulunan Prof. Dr. Halford, "5 yıl öncesine kadar ben de obezdim. Obeziteyle savaşanlara kendimin kilolardan kurtulmak için verdiğim mücadeleyi örnek olarak gösteriyorum. Üstelik, İngiltere Obezite Derneği'nin başkanıydım. Benim beden kitle endeksim 5 yıl önce yüzde 37'ydi. Çok düşük kalorili diyet uyguladım. Yoğun egzersiz ve sağlıklı yemeği hayatıma sokmayı başardım. Herkes için tek bir yöntem yok. Asıl önemlisi yardım isteyebilmek. 90 kilodan 63'e düştüm. Şimdi 70 kiloyum. Ocakta diyete başladım, mayısta bitti. Yavaş yavaş verdim kilomu. Eşim çok endişelenmişti. Ben yaptım ise siz de yapabilirsiniz" dedi. İşte Prof. Dr. Halford'un obeziteyle savaşta altını çizdikleri:
Obeziteyle yaşayan bireylerin de diğer hastalıklarda olduğu gibi tedaviye erişim hakları var.
Obeziteyle mücadelede başarı genetik, kişinin sağlıklı gıdaya ulaşabilmesi, egzersiz için yeterli zamana ve imkâna sahip olması, tedaviye erişebilmesi gibi sebeplere de bağlı bir durum.
Obezite, kişinin suçu olarak görülüyor. Kilo veremeyen kişiler 'iradesiz', 'başarısız' olarak damgalanıyor. Bu durum onun kilo vermesini engelliyor. Aslında obeziteli birey, kilolarıyla mücadelede yalnız bırakılıyor.
Artık aklımıza geldiği an hızlıca istiyoruz ve tüketiyoruz. Gıda maddelerinden şekerin tamamen çıkarılması gerekir. Klinik veriler bize 5-10 kilo vermenin bile tip 2 diyabette belirgin azalmaya yol açtığını gösteriyor.