Nisa suresi, Medine'de indirilmiştir. Kuran'ın dördüncü suresi olan Nisa suresi, 176 ayetten oluşmaktadır. Bu sure genel olarak kadın haklarından, onların hukuki durumundan bahseder. Bu sure ismini kadınlar anlamına gelen 'Nisa' kelimesinden almaktadır. Bu surenin birçok ayetinde, kadınlar ile ilgili hükümler ve açıklamalar yer almaktadır. Nisa suresinin 136. ayetinde ise iman konusu büyük yer kaplar. Bu ayette Allah'a, peygambere, kitaplara imanının öneminden bahsedilir.
Kuran'ı Kerim'in önemli surelerinden birisi olan Nisa suresi, Müslümanlar için önemli bilgiler içerir. Bu surenin 136. ayetinde ise imanın şartları konusu yer alır. Bu doğrultuda Allah'a iman etme, Peygamberlere iman etme, kitaplara, meleklere ve ahiret gününe iman etmenin önemi vurgulanır. Bu ayete göre, kim bunlara iman etmezse Allah'ın gazabına uğrar.
Nisa suresinin 136. ayetinde, İslamiyet için gerekli olan iman şartlarının önemi vurgulanır. İmanın şartları esas alınarak; Allah'a, peygamberlere, Kuran'ı Kerim'e, meleklere ve ahirete inancın gerekliliği vurgulanır. Bu ayette, insanların yanlış inançlara yönelmemesi için kendilerine gönderilen kitabı esas alması vurgulanır.
Ya eyyuhallezine amenu, aminu billahi ve resulihi vel kitabillezi nezzele ala resulihi vel kitabillezi enzele min kabl. Ve men yekfur billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulihi vel yevmil ahıri fe kad dalle dalalen baida.
Ey iman edenler! Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr eden kimse iyice sapıtmıştır.
"Ey iman edenler!... iman edin" cümlesi, ilk bakışta iman edenleri yeniden iman etmeye çağırmaktadır. Burada bir çelişki bulunmadığını göstermek için tefsirciler tarafından "Maksat dışa karşı inanmış gibi görünen münafıklardır", "İkinci iman çağrısı, imana devam çağrısıdır", "İnananlar kâmil mânada imana çağırılmaktadır" gibi çeşitli açıklamalar yapılmıştır. Biz âyeti şöyle anlıyoruz: Hak–bâtıl bütün dinlerde bir inanç şekli ve konusu vardır. Dinsizlik ve tanrıtanımazlık da bir çeşit inançtır. İnancın şeklini ve konusunu doğru olarak belirleyebilmek için –akla aykırı olmamakla beraber– aklı aşan bir bilgi kaynağına ihtiyaç bulunduğu da ortadadır. Bu bilgi kaynağı (Allah'tan gelen vahiy) muteber bir imanın nitelik ve niceliğini açıklamakta; inanmak isteyen, imana meyleden, kendisine ait bilgilenme ve bir kanaate ulaşma kapasitesini kullandıktan sonra imana karar veren kimselerin, bu mânada iman edenlerin nelere, nasıl inanmaları gerektiğini bildirmektedir, bu anlamda "iman edin" demektedir. Âyete göre Kur'an-ı Kerîm geldikten sonra yeryüzünde yaşayan ve iman etmek isteyen kimseler Allah'a, meleklere, Kur'an-ı Kerîm'e ve ondan önce gönderilen kitaplara (halen geldikleri gibi korunmamış olsalar bile daha önce de kitapların indirilmiş bulunduğuna), son peygamber Muhammed Mustafa'ya ve ondan önce gönderilen peygamberlere ve âhiret gününe iman etmek durumundadırlar. Bunlardan birine bile inanmayan kimselerin imanı muteber değildir, bunlardan birini bile inkâr eden kimseler "doğru, hak, geçerli, kurtarıcı" imana kavuşamamış, hak dinden sapmış sayılırlar.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 160-161