İsra suresi, Kuran'ı Kerim'in 17. Suresidir. Bu faziletli sure 111 ayetten oluşmuştur. Bu sure ismini, ilk ayette geçen 'gece yürüyüşü' anlamına gelen isra kelimesinden alır. Ali İmran suresinde genel olarak, İsrailoğullarının yaptığı kötülüklerden dolayı başına gelenleri, buna inanmayan Mekkelilere ders vermeyi amaçlamıştır. Herkesin yaptığı işlerden sorumlu olacağından, anne ve babaya iyi davranılması gerekliliğinden, temel dini emirlerden, Allah'ın ayetlerini inkâr edenlerin durumundan bahseder. İsra suresinin 82. Ayeti ise, okuyan kişiyi stresten, depresyondan ve ruhsal hastalıklardan korur. Üzüntüyü ve buna neden olan etkenleri ortadan kaldırır, kişiye ferahlık sağlar.
Ve nunezzilu minel kur'âni mâ huve şifâun ve rahmetun lil mu'minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ(hasâran).
Biz Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifa, rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını arttırır.
İsra suresi 82. ayetin anlamı kadar, tefsiri de merak edilmektedir. Bu önemli ayetin tefsiri şu şekildedir;
Bir önceki âyette geçen hak kavramı Kur'an'ı da kapsar. Çünkü Kur'an'ın getirdiği din hak din, verdiği bilgiler doğru bilgiler, çağırdığı yol doğru yoldur; ahlâk ve yaşayışta da doğruluğa ve dürüstlüğe çağırmakta ve böylece bütün yönleriyle bâtılı ortadan kaldırmaya yöneltmektedir. Bu sebeple de Allah âyette Kur'an'ın getirdiklerini müminler için "şifa ve rahmet" olarak nitelemiştir. Müfessirler genellikle Kur'an'ın şifa ve rahmet oluşunu mânevî anlamda açıklamışlardır. Buna göre Kur'an'da şifa vardır; yani o, iman, amel ve ahlâka ilişkin mânevî hastalıkları iyileştirir, müminleri bunlardan korur; kalplerden cahillik örtüsünü kaldırır, Allah'ın varlığı ve birliği konusunda kuşkuları ve tereddütleri giderir. Kur'an'da rahmet vardır; yani Kur'an kısaca din ve dünya hayatının doğru, sağlıklı ve güzel olması için gerekli bilgiler içerir; hakkını vererek okuyanlara büyük ecirler kazandırır, Allah'ın mağfiretine ve hoşnutluğuna lâyık kılar; Kur'an müminler için güçlükleri kolaylığa çevirir, kusurları giderir, günahları siler (bk. Kurtubî, X, 322; Şevkânî, III, 286). Kur'an'ın şifa oluşu, öncelikle bu mânevî anlamdadır; ancak tıbbî tedavi ile birlikte veya tıbben tedavi imkânının kalmadığı durumlarda Kur'an'ın bedenî ve psikolojik hastalıklar konusunda şifa verici tesirinin olabileceği yolunda yorumlar da yapılmaktadır (meselâ bk. Kurtubî, X, 322-327; Elmalılı, V, 3195).
Âyette Kur'an'ın "zalimlerin de sadece ziyanını arttıracağı" ifade edilmektedir. Buradaki zalimlerden maksat, kör bir inat ve şuursuzlukla İslâm ve onun içerdiği hakikatleri reddederek bunun yerine başta şirk olmak üzere yalan ve düzmecelerden ibaret olan bâtıl inançları koyanlar, bunlara inanan putperestler ve benzerleridir. Bunlar için Kur'an'ın şifa ve rahmet kaynağı olması şöyle dursun, onlar Kur'an'ın beyanlarına rağmen sapkın inanç ve davranışlarında direnmeleri sebebiyle mânevî yönden kendi zararlarını daha da çoğaltırlar.