Duman, son dönemlerde doğal doğum bilincinin artmasıyla, çalışmalarını daha çok anne karnındaki çocuklara yapılan gereksiz müdahaleleri ve bunun getirisi olarak gereksiz sezaryenleri engellemek yönünde yoğunlaştırdığını söyledi.
Ayşe Duman, ''Bunu yaparken kadınlığın en özel deneyimi olan doğumu anlatıp, anne ve bebeği doğuma aktif olarak katarak, olayın keyfini çıkarmalarını sağlarken, bebeğin ruhsal ve fiziksel sağlığını korumak adına hekim olarak üzerime düşeni yaptığımı düşünüyorum'' dedi. Doğumu yaklaşan annenin, ilk heyecanlarının yerini, korkuların almaya başladığını gördüğünü ifade eden Duman, şöyle devam etti:
''Türkiye'de ve özellikle büyük şehirlerde sürekli karşımıza çıkan bu olunca, doğum korkusunun yaşanılmasının kaçınılmaz bir süreç olduğu zannediliyor. Sonra deniliyor ki, 'Anne çok zorlanırsa 2 dakikada sezaryen yaparız, olur biter'. Meslekte belli bir tecrübe ve doygunluğa ulaştığınızda artık yaptığınız işin keyfini yaşamak istiyorsunuz. Açıkçası ben istiyorum. Hele de işiniz yeni bir yaşamın doğuşuna şahit olmaksa... İşte ben de bu istekle sorgulamaya başladım; 'Anneler doğumdan neden korkuyor? Bu korkulardan kurtulsalar süreç nasıl işler?' diye. Hekim olarak mesleğimden beklentilerim, annelerin de doğumlarından beklentileriyle örtüştüğünde, doğum mucizesine tanıklık etmenin keyfini hep birlikte yaşıyoruz.''
''Hipnoz ile doğumda, anne kendini çok hızlı bir şekilde toparlıyor''
Duman, çalışmalarının 2 aşamada gerçekleştiğini belirterek, ''Birinci aşamada geçmişin hipnozunu bozup ikinci aşamada doğumun doğallığını, keyfini, neşesini bilinçaltına programlıyoruz. Geçmişin hipnozunu bozmak önemli. Çünkü anne adayının çocukluğundan beri duyduğu acı dolu doğum hikayeleri, seyrettiği çığlık çığlığa süren doğum sahneleriyle negatif hipnozu oluşuyor doğumla ilgili. Bu negatif hipnoz, yani negatif zihinsel beklentiler 'doğumda ağrı çekeceğim' gibi negatif içsel konuşmalar bedendeki doğal doğum programının işlemesini bozmakta ve süreç ağrılı bir hale dönüşmektedir'' diye konuştu.
Bu nedenle birinci aşamada doğumun ne olup ne olmadığının anne adayına doğru bir şekilde öğretilip, geçmişten gelen korku ve kaygılarını zihinsel iyileşme teknikleri ile akıttıklarını dile getiren Duman, şöyle devam etti:
''Sonraki aşamada da temizlenen bilinçaltına, doğumun keyfi, neşesi, mutluluğu ile ilgili programları yazıyoruz. Doğumun doğal seyrinde gitmesi ve ağrısız geçmesi için annenin yapması gereken en önemli şey, en derin şekilde gevşemektir. Hipnozla bu derin gevşeme noktasına erişme şansımız oluyor. Anne doğumunu ağrısız ve mucizevi bir yolculuğun deneyimlenmesi olarak yaşadığından doğum sonrası hızla toparlanıp bebeğiyle ilgilenebiliyor. Annede emzirme sorunu görülmediği gibi loğusalık hüznü de yaşamıyor.''
''Teknik, zihinsel düzeydeki sorunların bedene yansıdığı tüm durumlarda kullanılabilir''
Tekniğin bu şekilde yardım almak isteyen her anneye uygulanabileceğinin altını çizen Duman, ''İdeali 6'ncı aydan başlayarak ortalama 5 seans çalışmak. Tabii birlikte yaptığımız bu çalışmaları anne adayı tekrarlayarak kendi kendine hipnoz olamayı öğreniyor. Bunu öğrenen annenin doğumunu herhangi bir meslektaşımız rahatlıkla yaptırabilir. Yani hipnozu yapan kişi doğumunu yaptırmak zorunda kalmıyor'' şeklinde konuştu.
Ayşe Duman, ayrıca annenin öğrendiği bu tekniği yaşamının birçok alanında kullanabileceğini de işaret ederek, şunları söyledi:
''Sadece doğum masasında gördüğünüz bir kişide de hipnotik gevşeme teknikleri kullanılabilir. Hipnoz Türkiye'de henüz hak ettiği yeri bulmuş değil. Birçok kadın negatif hipnozlarından dolayı sezaryeni tercih ederken, bu teknik buna 'dur' diyebileceğimiz bir yöntem. Buna rağmen kadın doğum camiasında da hak ettiği yerde değil maalesef. Özellikle Amerika'da birçok noktada olduğu gibi doğumda da hipnoz kullanılmakta. İtalya'da 'Hipnozla Ağrısız Doğum Kliniği' mevcut. Türkiye'de 70'li yıllarda Sayın Hüsnü Öztürk yüzlerce ameliyatını hipnozla yapmıştır.''
Zihinsel düzeydeki sorunların bedene yansıdığı tüm durumlar da hipnoterapinin kullanabileceğini belirten Duman, bu bağlamda tekniğin vajinismus, cinsel sorunlar, hamilelikte oluşan sorunlar (bulantılar, kaygılar, uyku bozuklukları) loğusalık depresyonları, yeme bozuklukları, adet düzensizlikleri, ağrılı adet görme, infertilite (kısırlık) ile tekrarlayan gebelik kayıplarında da etkin bir şekilde kullanıldığını ifade etti.