İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Harp Akademileri Komutanlığındaki faaliyetleri ile dönemin Akademi Komutanı Korgeneral Tahir Bekiroğlu'nun kaçırılarak cezaevine konulmasına ilişkin yapılan yargılama sonucunda 17 Ağustos 2018'de açıkladığı nihai kararının gerekçesi tamamladı.
Harp Akademileri Kamera Kayıtlarının incelemesi neticesinde Hava Harp Akademisi binasında, olağan karşılanmayacak bir saatte, girilmesi kontrollü olan yer olan Ölçme Değerlendirme Şube Müdürlüğünde Darbe girişimi öncesinde 14 Temmuz 2016 günü saat: 21.04'te başlayıp, 15 Temmuz 2016 saat:00.30'da giriş kapısının kilitlenmesi ile son bulan 'Darbeye yönelik hazırlık toplantısı' olduğu anlaşılan bir toplantı düzenlendiği hatırlatıldı.
"DARBE GİRİŞİMİNİ BİLDİKLERİ SABİTTİR"
Darbe girişimini yöneten/koordine eden darbeci askerlerce girişim öncesinde alınan kararlar doğrultusunda Harp Akademileri Komutanı Tümgeneral Tahir Bekiroğlu'nun kaçırılması ve Hadımköy askeri cezaevine götürülmesi eyleminin gerçekleştirildiği belirtilen gerekçeli kararda, "Sanıkların darbe girişimini bildikleri sabittir. Mahkum olan sanıklar, darbeci cuntanın emri ile Anayasal Düzeni silah zoru ile bilerek değiştirmeye kalkmışlardır. Bunu da bizzat silah kullanarak yapmışlardır. Böyle olunca mahkum olan sanıkların Anayasayı ihlal iradesi ile hareket ettikleri anlaşılmakla cezalandırılmalarına karar verilmiştir" ifadeleri kullanıldı.
KOMUTANIN KONUTUNA ZORLA GİRİLDİ, EŞİ VE ÇOCUĞU TEHDİT EDİLDİ
Darbe girişimi esnasında Deniz Harp Akademisi Komutanı Tuğamiral Tayyar Ertem'in derdest edilmesi maksadıyla konutuna zor kullanılarak girildiği, konuta zorla girme amacıyla eşi Emel Ertem ve çocuğu Ahmet Bertuğ Ertem'in tehdit edildiği, konut ve makam odasının arandığı, Emir Astsubayı olan İbrahim Başaran'ın silahla tehdit edildiği hatırlatıldı.
"SANIKLAR TABİRİ UYGUNSA ÇOK BÜYÜK ÇARKLARI ÇEVİREBİLECEK KÜÇÜK DİŞLİLER KONUMUNDADIR"
Darbe girişimini yöneten/koordine eden darbeci askerlerce girişim öncesinde alınan kararlar doğrultusunda Harp Akademileri Komutanı Tümgeneral Tahir Bekiroğlu'nun kaçırılması ve Hadımköy askeri cezaevine götürülmesi eyleminin gerçekleştirildiğinin sabit olduğu vurgulanan kararda, "Olaya katılan sanıkların Binbaşı Fatih Irmak, Astsubay Okan Şentürk ve Astsubay Eyüp Karahan oldukları ortadadır. Akademinin komutanın kaçırılmasının daha sonra harp akademisinde ve harp akademisi yönlendirmesi ile İstanbul ilindeki diğer askeri birliklerde yaşanan dosya kapsamında belirtilen hadiseler dikkate alındığında darbe sonucunu gerçekleştirmeye yönelik fonksiyonel fayda sağlayabilecek nitelikte olduğu izahtan varestedir. Harp Akademileri Komutanlığından Darbe girişimine katılan bazı sanıkların delil niteliğindeki bir kısım dijital materyalleri imha etmek, yok etmek, kullanılamaz hale getirmek, suretiyle delillerin karartılması yoluna gittikleri ve suçlarını örtmeye çalıştıkları sabittir. Sanıklar tabiri uygunsa çok büyük çarkları çevirebilecek küçük dişliler konumundadır." denildi.
KALKIŞMADA AKTİF GÖREV ALDILAR
Dosya bir bütün olarak değerlendirildiğinde; darbe girişimi esnasında Harp Akademileri Komutanlığı içerisinde bulunan Subay ve Astsubayların bazılarının darbe teşebbüsüne destek verdiği aktarılarak şöyle denildi: "Helikopter kaldırıldığı, bazı subay ve astsubayların yasal emir komuta zinciri dışında birlik dışına çıkarak darbe girişimine katıldığı, destek olduğu, kalkışmada yürütülen eylem ve faaliyetlerde aktif görevler aldığı, kalkışma öncesi sivil araçları ile 4'er 5'erli gruplar halinde askeri üniformalarını yanlarına alarak Harp Akademileri Komutanlığından çıkış yaptıkları, kalkışmaya katılan mekanize-motorize birliklere intikal ettikleri, burada hazırlanan tanklar, zırhlı askeri araçlar ve askeri birliklerin başına geçerek; İstanbul ili Valilik Binası, TRT Binası, Büyük Şehir Belediye Başkanlığı Binası, Vatan Emniyet Müdürlüğü Binası, Ak Parti İl Başkanlığı Binası, AKOM, Atatürk Havalimanı, Sabiha Gökçen Havalimanı, FSM ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü gibi kritik noktaların işgali ve ele geçirilmesinde görevlendirildiği sabittir."
Gerekçeli kararda, mahkûm olan sanıkların bu faaliyetlere aktif olarak katıldıkları ifade edilerek, "Emniyet güçleri ve halkın üzerine ağır silahlarla ateş¸ açtıkları, sabaha kadar devam eden olaylarda bazıları darbe girişiminde bulunanların öldüğü, bazılarının yaralı olarak ele geçirildiği, kalkışmayı koordine eden "Yurtta Sulh" adlı Whatsapp grubu içerisinde yazışma yapan kişilerin bir kısmının Harp Akademileri öğretmen subayları olduğu, bunların darbe girişimini yöneten koordine eden yazışmalar yaptıkları ortadadır." denildi.
"DARBE GİRİŞİMİ OLDUĞUNU FARK EDEMEDİKLERİNE YÖNELİK SAVUNMALARINA İTİBAR EDİLEMEZ"
Sanıkların asker kökenli oldukları hatta pek çoğunun kurmaylık eğitimi almış¸ ya da alıyor olması hasebiyle askerlik felsefesi ile uğraştığı dikkate alındığında, sanıkların hayatları boyunca eğitimlerinin temelinin savaşa hazırlık olması nedeniyle ülkede darbe girişimi olduğunu anlayamadıklarına yönelik beyanlarına itibar etmenin mümkün olmadığı anlatıldı. Çocukluk çağından bu yana belirsizlikle dolu ortamlarda dahi akıl ve cesaret sahibi olmaları ve doğru karar vermeleri için yani savaşmak için yetiştirilen sanıkların ülkede darbe girişimi olduğunu geniş¸ halk kitlelerinin dahi fark etmelerine rağmen fark edemediklerine yönelik savunmalarına itibar edilemeyeceği ifade edildi.
"DARBECİLERİ NASIL DERDEST ETTİKLERİNE İLİŞKİN TEK BİR HADİSE MEVCUT DEĞİLDİR"
Darbe girişimi gecesi fiili olarak en yüksek komutanları oldukları kurumdan İstanbul ilinin dört bir yanına işgal saiki ile komutalarındaki öğretim elemanları ve kurmaylık öğrencileri giderken ve darbe girişiminde bulunanların Ankara'dan gönderdikleri emir ve direktiflere emrinizdeyiz diye cevap gönderilmesine rağmen olayları yatıştırmaya çalıştıklarına yönelik savunmalarda bulunduklarına değinilen kararda, "Oysa darbe girişimini anlayınca en sert biçimde bu alçak girişime ne şekilde karsı durduklarına ilişkin en ufak bir kurtuluş beyyinesi getirmemişlerdir. Sanık Serhat Altınmakas'ın ifadesi burada ilgi çekicidir zira sanık Harp Akademileri Komutanlığının kendilerine olaylarla ilgili bilgi vermediğini belirtmiştir, oysa kurumun bayramlarda, özel günlerde dahi mesaj atabilen komutanlığından istese kendilerine mesaj, mail atabileceğini, bunun yapılmadığını belirtmiştir. Milletimize ve Cumhuriyetimize karşı bu hain teşebbüs gerçekleştirilirken gerçek bir Türk Ordusu mensubunun yapması gerektiği gibi darbecileri nasıl derdest ettiklerine ilişkin tek bir hadise mevcut değildir hatta derdest edilenler serbest bırakılmıştır." denildi.
Mahkum olan sanıklardan beklenenin, ayrıntılarda verildiği gibi çağ açıp kapamaları, İmparatorları yenmeleri, bir milleti kurtarmaları olmadığı vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:
"Beklenen, sadece kurmay ya da kurmaylık öğrencisi oldukları dikkate alındığında, sıkıyönetim direktifi mesaj grubunda yayınlanmış ve devletin meşru yöneticileri, yapılanları hainlik olarak nitelemişken en azından pasif bir tutum takınmalarıdır. Oysa dosya kapsamından sabit olduğu üzere sanıklar darbecilerin emrine itaat ederek objektif olarak, yönetime silah zoru ile el koyma amacını gerçekleştirmeye yönelik, fonksiyonel bir fayda sağlayacak eylemler gerçekleştirmişlerdir. Bir sanığın rütbesine bakılmaksızın darbe teşebbüsü esnasında, darbe teşebbüsü olduğunu anlayıp, bu halde darbe teşebbüsünde bulunan komutanların emirlerine itaat etmesi halinde darbe teşebbüsüne iştirak ettiğinin kabulü gerekir." ifadeleri kullanıldı.