LATİFE HANIM
Fala inanma falsız da kalma: "Mutluluk ve sevinci, en büyük saadeti ve en büyük yıkımı aynı anda yaşayacaksın. Bu saadete ve yıkıma yol açan erkek mavi gözlü ve sarı saçlı olacak."
Çingene kadının İzmir'de sokakta çevirip böyle dediği 13-14 yaşlarındaki kızın adı Latife'dir. Falında çıkan erkekle 1922 yazında karşılaşır ve 29 Ocak 1923'te kıyılan nikâhları, ona Çankaya'nın ilk 'first lady'si payesini de verir.
Latife Hanım, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk 'Köşk Protokolü'nü hazırlatır. Çalışanlara bir örnek kıyafetler diktirir, garsonlara beyaz eldiven taktırır, kadınlar için kabul günleri başlatır. Çankaya'da bin gün geçirir ama binbir gece masalının sonu mutlu bitmez. Atatürk'ün direktifiyle İzmir'e gönderilmesiyle 1925 Temmuz'unda Köşk mevcudiyeti sona erer.
MEVHİBE İNÖNÜ
"Uzat Mevhibe'ciğim ruhum, Mevhibe'ciğim dudaklarını, yanaklarını uzat, benim nurum ve saadetim olan o ismet yuvalarından ruhumun bütün hasret iştiyakıyla öpeyim..." Miralay İsmet İnönü tarafından yazılan bu satırlar 9 Mayıs 1916'da postaya verildiğinde, çift sadece birkaç haftadır evlidir.
Mevhibe İnönü önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı eşi olur ama hep sade kalır. Oruç tutar, namaz kılar, kurban keser ama dini yönünü hiçbir zaman kamuoyuyla paylaşmaz. Sabahları Akasya adlı atına binmeyi çok sever. Cumartesileri eşiyle birlikte Cumhurbaşkanlığı Orkestrası'nın klasik müzik konserlerine gider. Kedilerle arası iyidir, hamur açar, tarhana kurutur.
FAKİRLERE PALTO DİKEN KİM?
REŞİDE BAYAR
Reşide 16 yaşındayken Bursa'da Deutsche Orient Bank memuru olan Celal Bey'le evlenir. 23 yaşındayken ise kaçması gereken kocasının arkasını kollar, eve gelen polisleri eve sokmaz ve kolluk güçleri kocasının peşine düşmesin diye gece boyunca gölge oyunu oynar: Fesi bir takıp bir çıkararak kah kendisi kah kocası olur!
1937'de Başbakan, 1950'de Cumhurbaşkanı eşi olan Reşide Bayar, çevredeki fakir çocuklara palto bile diken, tabakta yemek bırakılmasını hoş görmeyen güvenilir biri olarak anlatılır.
MELAHAT GÜRSEL
'Manolya Melahat', fit bir subay olan Cemal'le, asker olan abisi aracılığıyla tanışır. Melahat Gürsel olarak Çankaya tarihine geçtiği dönemde sadeliği ve tevazusuyla nam salar, sadece bir çift küpe takar, kendini hep arka planda tutar.
Mutfağa olan ilgisiyle de tanınır. "Evladım, bu ne suyuyla yapıldı?" diye sorduğu Köşk garsonundan "Anne, sen nasıl olsa anlarsın, çeşme suyuyla pişmiş" cevabını alınca, "Neden yemeğin içine biraz etle kemik kaynatıp koymuyorsunuz? Daha gıdalı olur" demeden geçmez.
ATIFET SUNAY
Atıfet, Cevdet Bey'le sürecek 53 yıllık evliliğe imza atarken 21 yaşındadır. Bundan yaklaşık 30 yıl sonraki Köşk günlerinin eksiği gediği hiç bitmez. Perdeler yenilenir, halılar yaptırılır, pek çok ünlü misafir ağırlanır, bunun magazini de boldur: Kraliçe Elizabeth'e serilecek düzgün çarşaf takımı olmadığı için "Ağabeyimin karısının çeyizindeki takımları getirerek çözmüştük sorunu" diye anlatır kızı Aysel Önen.
Atıfet Sunay giyim kuşama çok meraklıdır. Elbiselerinin çoğunu Faize Sevim Modaevi'ne diktirir. "Annem Cumhurbaşkanlığı devrinde o kadar çok elbise diktirmiş ki, bazılarını hiç giymeden dolaba kaldırmış" diye anar gelini Sevgül Sunay!
EMEL KORUTÜRK
Geldik çocukluğumuzdan itibaren varlıklarına şahitlik de ettiğimiz isimlere...
Emel, İstanbul'un köklü ailelerinden Cimcoz'ların kızıdır. Babası Salih Cimcoz, siyasi kimliği de olan çok sosyal bir sanatseverdir. Moda'daki köşkte pek çok siyasi ve sanatçıyla tanışan Emel, Dame de Sion'dan sonra Lozan'da okur, sonra İstanbul Güzel Sanatlar'ı bitirir ve deniz subayı Fahri Korutürk'le evlenir.
Cumhurbaşkanı eşleri arasında İstanbulluluğuyla, ressamlığıyla ayrı bir yeri vardır ama biraz da halktan uzak ve snob bulunur. Halbuki Uğur Çakıcı öldürüldüğünde komşusuna, "Çok üzüldüm, mert kadındı" demiştir.
"En büyük ilgim futbol" da der Emel Korutürk, "Ailece Fenerbahçeliyiz. Golde hemen Naim Talu'nun eşiyle birbirimizi ararız."
SEKİNE EVREN
En bahtsız Cumhurbaşkanı eşi, Sekine Evren olsa gerek. Onu sadece tek bir 30 Ağustos Balosu'nda görürüz, onun dışında Kenan Evren'e kızları refakat eder.
Sekine hanım felç geçirmiştir; 12 Eylül sürecinde konuşma ve yürüme güçlüğü çekiyordur. Genelkurmay Başkanlığı lojmanlarındaki merdivenler yüzünden odasından çıkamaz ama Kenan Evren'in 'düzayak' Çankaya'ya taşınma teklifine de ısrarla karşı çıkar, darbeyle gelindiği için halk istemeden orada yaşamayı kabul etmez. Çankaya'da hiç ikamet etmez.
SEMRA ÖZAL
Semra Yeyinmen'in en dikkat çeken özelliği kendine güveni ve rahatlığıdır. Genç mühendis Turgut'la Elektrik İşleri Etüd İdaresi'nde tanışır. Sonrasında hep neşeli ve birbirlerine düşkün bir çift olarak Türkiye siyaset hayatının en unutulmazlarından olurlar. Semra Özal 'First lady'lerin de en fazla tartışılanıdır.
"Beş altı kere umre bir kere de hac yaptım. Hem namazımı kılarım hem meyhaneye giderim. Dua ederim ve Allah dualarımı her zaman kabul eder" diye anlatır kendini. "Annemin baba tarafı Mısır'dan gelmiştir ve Peygamber soyundandır. Bendeki bu olumlu enerjinin oradan geldiğini düşünürüm."
NAZMİYE DEMİREL
Nazmiye, 1948'de evlendiğinde köyün en güzel kızıdır. 1951'de yanlış tedavi sonucu çocuk sahibi olamayacağını öğrendiğinde yıkılır ama sonra dillere destan bir aile düzeni kurar. Verdiği bir röportajın başına iş açması sonucu 1969'da basına konuşmaya tövbe eder. Ama esasında bizim onu zannettiğimiz gibi durgun ve suspus değil; zeki, hazırcevap ve konuşkan olduğu söylenir. Nazmiye Demirel'in, eşi gazetecilere bir şey anlatırken yandan "Aman çok akıllısın vah vah" demişliği ve kızdığı bir gece kocayı eve almadığı dilden dile dolaşır.
SEMRA SEZER
Yolu Çankaya Köşkü'nden geçen bir diğer Semra da Kürümoğlu soyadıyla doğar. Geldiği Kürümoğulları aşiretinin İnönülerle de bağlantısı vardır. Ahmet Necdet Sezer'le Hukuk Fakültesi'nde tanışır, 20'sinde evlenir, hayatını öğretmenliğe adar.
Eşinin Cumhurbaşkanı olduğunu televizyondan öğrenir. Hep Ankara Olgunlaşma Enstitüsü'nden giyinir, saçlarını hiç boyatmaz. 2003'te Ukrayna Cumhurbaşkanı'nın verdiği yemek, ojeli göründüğü yegane gün olarak kayıtlara geçer!
HAYRÜNNİSA GÜL
Çankaya Köşkü'nde ikamet eden esas kadınlar hakkında doğru düzgün bilgi bulmak kolay değil. Ayça Atikoğlu'nun Cumhurbaşkanı Eşleri / Çankaya'ya Dokunan Kadın Elleri kitabı bu açıdan cevher. Ondan faydalandığımı, Radikal Cumartesi'ye yazdığım eski bir yazımdan da biraz kopya çektiğimi ifade edeyim.
Geldik Hayrünnisa Gül'e... Ama aynı zamanda da çoktan geldik bana ayrılan yerin sonuna. Hayrünnisa Hanım tanıştığım, Köşk'teki faaliyetlerine bizzat şahit olduğum biri. Onu iki satırla harcamayayım.