"Arkadaşlarımız orada öldü Savaş Bey" diyerek ağlamaya başladı koskoca doçent. "Kâbe'nin bir arpa boyu ötesindeki El Gazze Caddesi üzerinde bulunan El Hayır Oteli büyük bir gürültüyle çöktü, enkazı altında kalan 76 hacının arasında Mekke Hastanesi'nde görev yapan 2 Türk hemşire, Şengül Uzuner ve Handan Kurtuluş adlı arkadaşlarımız da öldü. Görev bitimi Kâbe'yi tavafa gitmişler, namazlarını da kıldıktan sonra evlatlarına oyuncak almak için çöken otelin altındaki bir alış veriş merkezine gitmişlerdi. Ölüm orada yakaladı onları."
MEZARLARI BELLİ DEĞİL
Mekke'de Diyanet'e ait Türk Hastanesi'ndeyim. Dün sabaha karşı saatlerde ziyarete gittiğim dev hastanede sağlık nöbetçi bir doçent ağlayarak bu olayı anlatıyor bana. Olayın üzerinden tam 4 yıl geçmiş ama kutsal topraklara görevle gelen hiçbir sağlıkçı unutmuyor olayı ve şehit meslektaşlarını. Ne yazık ki mezarlarının yeri bile tam belli değilmiş. Zaten asırlardır hacda ölüp de Mekke'de toprağa verilen yüz binlerce hacının mezar yeri bilinemiyormuş. Aklıma takılanları soruyor ve yakıcı yanıtlar alıyorum
Neden memleketlerine gönderilmiyor ki cenazeler? Mezarların belli olmaması çok acı bir durum sebebi nedir ki bunun?
- Bu gelenek olmuş artık. Hac sırasında öleni kutsal topraklara gömüyorlar kim olursa olsun. Cenazeleri kendi ülkesine göndermek hem Suudi bürokrasisinin katılığı hem de inanılmaz pahalıya mal olması açısından imkansızlaşmış neredeyse.
Mezar yerlerinin belirsiz oluşuna aklım ermedi.
- Vahabi anlayışı, türbeyi, lahdi, kabri kabullenmez. İslamiyet'in en yüce isimlerinin dahi mezarlarının yıkılmış, tarumar edilmiş, kaybedilmiş olmasının sebebi budur. Az daha Hazreti Peygamberimizin bile mübarek kabrini yok edeceklerdi, İslam dünyası ayaklanınca cesaret edemediler.
Bu yıl şu ana kadar 35 hacımız vefat etti. Onları kim nasıl nereye gömüyor?
- Toplu namazları Kabe'de kılınıyor ve sevgili peygamberimizin eşi Hazreti Hatice'nin yattığı Cennet-i Mualla'da defnediliyorlar. Biz defin sırasında mutlaka bir görevli bulunduruyoruz yanlarında. Yakınları varsa onlar da bulunuyor gömü esnasında. Başına ayak ucuna birer taş dikiyorlar ama tez zamanda suya sele kuma karışıp kayboluyor o taşlar da. Kimin nereye gömüldüğü de belirsizleşiyor yani.
Özellikle Arafat'ta sağlık hizmetlerinin aksadığı yolunda haber yayıldı.
- Bu biraz da insaf meselesi Savaş Bey. Toplam 343 personelle hizmet veriyoruz canı yürekten. Arafat'ta çadır kente kurduğumuz Sahra Hastanesi'ni gördünüz. Nasıl insan üstü bir gayretle çalıştık tanık oldunuz. Bırakın hasta ve yaralıları, yaşlı yorgun insanları bile taşıdı ambulanslarımız. 3 TIR dolusu ilaçla geldik buraya. Bir rakam vereyim şaşırın.
TÜRK HASTANESİ
Nedir o?
- 100 bin hacımız var kayıtlara göre ama hastanemiz ve diğer sağlık merkezlerimize müracaat eden hasta sayısı 75 bini buldu şimdiden. Yani hacılarımızın dörtte üçüne hizmet vermişiz kaba hesapla.
En sık rastlanan sağlık sorunu ne?
- İstatistik tutuyoruz. Bu yıl başvurusu olan 75 bin hasta arasında en genç olanın yaşı 58. Gerisini siz anlayın. Hep ileri yaş sıkıntıları var sıralamada. Diyabet, alt solunum yolları sıkıntısı, Gastroenterit ve kanser türevlerine bağlı gelişmiş Malign hastaları var liste başında.
Son olarak, her tarafta içi mavi ışıldaklı şu metal kutulardan asılı. Nedir ki onlar?
- (Gülerek) Onlar sinek öldürme cihazları. Bir taraftan da hac görevini yerine getirdiğimiz için, daldan yaprak kopartmamız, haşere öldürmemiz caiz değil. Bu yüzden sinekleri bertaraf etmeyi bu mavi ışıldaklara bıraktık.