İstanbul'da yaşayan, 26 yaşındaki Gülbahar Baykal'ın tek hayali öğretmen olmaktı. Hayalini gerçekleştirmek için üniversite sınavı sonrası Marmara Üniversitesi Coğrafya Bölümü'nü tercih etti. Üç yıl önce, son sınıfa geldiğinde hayaline bir adım daha yaklaştı. Ama ağzında aftlar çıkmaya başladı, final dönemi olduğu için bunu pek önemsemedi. Ardından halsizlik, iştahsızlık ve mide ağrıları baş gösterdi. Yemek yiyemediği için aşırı kilo kaybı yaşadı. Doktorun yolunu tuttu ama hiçbir doktor kan testine gerek duymadı. En sonunda kendisi kan testi istedi ve peşini bırakmayan rahatsızlıklarının sebebi ortaya çıktı.
LÖSEMİ KANSERİNİ DUYUNCA AİLESİ YIKILDI
O, bir "akut miyeloid lösemi" kanseri hastasıydı. Baykal kaygılıydı ama doktorunun onu rahatlatıcı konuşması onu sakinleştirdi. Baykal'ın anne-babası ve dokuz kardeşi ise kızlarının lösemi kanserine yakalandığını öğrendiğinde yıkıldı. Özellikle Baykal'ın babası çaresizliği derinden hissediyordu. Baykal kanser teşhisi konulan günü şöyle anlatıyor: "Babam çaresizce tedavi olmam için sağlık personeline 'Ben hiçbir şey bilmiyorum. Ne olur kendi kızın gibi düşün! Beni bir yere yönlendir. Ben gideyim, kızımı tedavi ettireyim, çok çaresizim' demişti. Ailem çok korkmuştu, bu beni de kaygılandırdı."
"HASTALIĞA VERDİĞİM İLK TAVİZ SAÇLARIM OLDU"
Tüm aile hastalıkla ilgili seferber olurken Gülbahar Baykal tedavi için hastaneye yattı. Kemoterapi başlayınca saçları döküleceği için tedavi süreci boyunca en büyük destekçisi olan Memorial Şişli Hastanesi Hematoloji Doktoru Doç. Dr. Şebnem İzmir Güner hastasına saçlarını kesmesini önerdi. Kanserin çok da bilincinde olmadığını söyleyen Baykal, o anı şöyle anlatıyor: "Saçlarımı kesme fikrine kendimi alıştırdığımı düşünüyordum ama berber saçlarımı kesmeye başladıktan sonra gözlerimden yaşlar da akmaya başladı, bu beni çok etkiledi. Saçlarımı kesmem bu hastalığa karşılık somut olarak verdiğim ilk tavizdi. Kendi kendime 'Ben gerçekten hastayım ve bir savaşın içindeyim!' dedim. Hayat tarzım kötü olaylara karşı bile pozitif bakmaktı. İlk başta saçlarım için çok üzüldüm, çok ağladım ama ağlarken bile içimde iyileşeceğime dair umut vardı. O umut beni ayakta tuttu. Tabii doktorum Doç. Dr. Şebnem İzmir Güner de en büyük destekçimdi, onunla ve kanser hastalarıyla aile gibi olduk."
KARDEŞİ İÇİN İŞİNİ BIRAKTI, TEDAVİ BOYUNCA YANINDA OLDU!
Baykal'ın dokuz kardeşinin olması doktorları donör bulma noktasında umutlandırdı. Tarama sonucu kardeşleri Sultan ve Emine Baykal'ın iliklerinin yüzde yüz uyduğunu öğrenince dünyalar onun oldu. Kardeşi Emine Baykal onun için işini bıraktı, Emine ablasına hem iliğini verdi hem 3,5 ay boyunca hastanede yanında oldu hem de evde ablasına baktı. Gülbahar Baykal, kardeşini şöyle anlatıyor: "Büyük bir fedakârlık! Ben yapabilir miydim, bilemiyorum. Gözünün önünde kardeşiniz acı çekerken, ölümle savaşırken yanında herkes duramaz. Emine yanımda duracak güçteydi."
"KANSER DEĞİL BİZ DAHA GÜÇLÜYÜZ. KANSERİ SAVAŞARAK YENEBİLİRİZ"
Gülbahar Baykal, bir yıllık yoğun bir tedavinin ardından koronovirüs patlak verince uzaktan eğitimle derslerine katılarak hem üniversiteden mezun oldu hem de kan kanserini yendi. Baykal, kanseri umutla yendiğini şöyle anlatıyor: "Hayat gerçekten güzel! Yaşamaya değer! Kesinlikle umutlarını kaybetmesinler. Geleceğe dair hayal kurmaktan hiç vazgeçmesinler. Kanser değil biz daha güçlüyüz. Kanseri savaşarak yenebiliriz."
KANSERİ YENDİ, YOUTUBER OLDU!
Bir yıl içerisinde normal hayatına dönen Gülbahar Baykal, kanserden sonra Youtube kanalı açmaya karar verdi. Kansere dair deneyimlerini, tecrübelerini kanalında paylaştı. Baykal, "Youtube kanalıyla şu an kanser olan birçok insanla tanıştım. Onlara elimden gelen morali ve desteği vermeye devam ediyorum. Kanalda hastalık sürecimi anlatıyorum. İlk önce nasıl öğrendiğimi, sonra hastalık sürecimi, ilik nakli sürecimi anlattıktan sonra kardeşim olan donörümle beraber bir de video çektik. İnsanlar paylaşımlarımı izleyerek kendilerine bir yol bulmaya çalışıyorlar. Sosyal medyadan bana ulaşan çok insan oluyor. Kanser hastası birçok arkadaşım oldu. Yurt dışından dahi yazan var."
"DERS VERECEĞİM GÜNLERİNİN HAYALİNİ KURUYORUM
Baykal, hayallerinden de hiç ödün vermedi. Üniversiteyi bitirerek ikinci hayatında hayaline bir adım daha yaklaştı. Baykal, "Tedavimden sonra okulumu da bitirerek diplomamı aldım. Yeni bir hayata öğretmen olarak devam etmek için atama bekliyorum ve okulda çocuklarıma ders vereceğim günlerinin hayalini kuruyorum" diyor. Gülbahar Baykal'ın kanserden kuruluşunun üçüncü yılı ama o kontrollerini ihmal etmiyor, hayallerinin peşini bırakmıyor ve kanser olan kişilere Youtube'da tecrübelerini aktarmaya devam ediyor.
"DÜNYALARI BANA VERSELER BUNA DEĞİŞMEM!"
Gülbahar Baykal'ın donör kardeşi Emine Baykal (24) duygularını şöyle anlatıyor: "Ablama kanser teşhisi konduğunda ilk başta konduramadım ama hemen yüzleştim. Ailenin içinde en dik durması gereken kişi bendim. Öyle de oldu! Onun yanında olmak için işi bırakmam gerekti. Tedavi esnasında hep yanında oldum. Umudumu hiç kaybetmedim. İyileşeceğine inanıyordum. Kemik iliği nakli için ise hiç korkmadım. Kardeşimin canı söz konusuydu, onun canı için her şeyi yaparım. Kurtulmasına vesile oldum. Onu görünce bazen gülümsüyorum sadece. Çok mutlu oluyorum, onun iyileşmesi benim için yeterliydi. Dünyaları bana verseler buna değişmem! Herkese donör olma konusunda bilinçli olmaya davet ediyorum, çünkü ilik nakli çok kolay."