Kendi adını bile söyleyemeyecek kadar kekeme olan Zeki Kara, çevresindekilerin okuyamazsın demelerine aldırmadan bütün engelleri bir bir aştı ve edebiyat öğretmeni olmayı başardı. Adana Çukurova'da Şehit Cafer Kaşan Anadolu Lisesi'nde görev yapan ve azmiyle kekemeliğin de üstesinden gelen Kara, 18 yıldan bu yana öğrencilerine bir azim anıtı gibi edebiyat dersi veriyor. Üniversite yıllarında bile sen öğretmenlik yapamazsın demelerine aldırmadan umudunu diri tutan Kara, "Konuşmak benim için bir yaşam mücadelesiydi" diyor.
OKUYAMAZSIN DEYİP TEŞHİSİ KOYDULAR
Dilimde ağır bir kekemelik vardı. Adımı dahi söyleyemezdim. Çocukken toplumsal baskıyı hissetmedim ancak ilerledikçe gerçeklerle yüzleşmeye başlıyordum. Ortaokulda çok dalga geçen, sırıtan ve alay eden oldu. Lise 2'ye geçtim ancak ailem okuldan tasdiknamemi aldı ve beni İskenderun Demir Çelik bünyesindeki Çıraklık Eğitim Merkezine gönderdi. Dilimde kekemelik olduğu için "okuyamaz" teşhisi ve etiketi koyuldu. Çok küçük yaşta küp demirlerin çıktığı Çubuk Haddehanesi'nde 3 yıl çalıştım. Çalışmaya devam etmemi istediler ben okuyacağımı söyleyince "okuyamazsın" dediler. Ben de bunu bana her söyleyene "siz öyle sanın" diyordum.
"BU ŞEKİLDE ÖĞRETMENLİK YAPAMAZSIN" DEDİLER
Liseyi açıktan bitiren Kara, 1999 yılında üniversite sınavına girdi ve Gaziantep Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandı. Çok heyecanlıydı, heyecanlanınca kekemeliği daha da ağırlaşıyordu. Ders yılının ilk haftasında bölüm başkanını kendisini yanına çağırdığını söyleyen Kara, "Bana dilimde bir sorun olup olmadığını sordu. Kekeleyerek "evet" dedim. Bu şekilde öğretmen olamayacağımı, edebiyat bölümünü bitirdikten sonra kütüphanelerde memurluk yapabileceğimi söyledi. 4 yıllık üniversite hayatım sosyal anlamda kötü geçti. Kendimi ifade edemedim ortamlarda. Garibandım. Edebiyatın zevkine varamadım. Ama hep gözlemledim" dedi.
SAĞLIK RAPORUNA "KEKEME" YAZILDI
2003 yılında üniversiteyi bitiren Kara'nın kekemeliğini yıllar içinde biraz gerilemişti ancak öğretmenlik yapacak seviyede olup olmadığını kendi de bilmiyordu. Bir dershane ile anlaşmasının hikâyesini anlatan Kara, "Sigorta için sağlık ocağından "sağlık raporu" almamı istediler. Bir sağlık ocağına gittim, doktor fark etti. Eyvah! Rapora dilinde kekemelik var diye rapor verdi. O raporu yırttım. Başka bir sağlık ocağından yeni bir rapor aldım. İşe başladım çok da kötü değildim. Bir tempo tutturduğumda arıza oluşmuyordu.
"ARTIK GEÇMEZ" DİYE GÖRÜŞ BİLDİRDİLER
Ankara'da uzman bir doktora gittim. Gözlemledi, yaşımı öğrendi. Geç kaldığımı üzülerek ifade etti. Kekemeliğin erken tedavisinin önemli olduğunu vurguladı. En son 2007de İstanbul'da özel bir merkeze gittim. Buradaki tedavi işe yaradı. 2008'den itibaren kaderim değişmeye başladı çünkü düzeldiğini hissetmeye başladım. İkinci sevindirici gelişme de 2009'da MEB'e atanmam oldu. Hayatımın en güzel yılları ilk atama yerim olan Halfeti'de geçti. Kendimi tanımaya başlıyordum. Dilim açıldıkça ben gelişiyordum. Ardından müdür yardımcılığı, müdürlük. Bir çocuğun yürümeye başlaması, koşması gibi.
KONUŞMAK BİR YAŞAM MÜCADELESİYDİ
Şimdilerde derslerde artık haber sunuyorum resmen. Bazen bir meddah gibiyim. Bazen de miting meydanında halka hitap ediyorum. Konuşmak bir yaşam mücadelesiydi. Kekemelik bitti benim için. Bir çağın bitmesi gibi, bir savaşın bitmesi gibi... Bitti, çok şükür. Allah'a binlerce şükür... Yeniden başlıyor hayat, yeniden başlıyor hikâye.