SUNUŞ
Avrupa Birliği'nde kapılar yeniden ne zaman açılacak?
10 yıl önce Yunanistan'ın Halkidiki yarımadasındaki ünlü Porto Carras tatil köyünde toplanan Avrupa Birliği (AB) zirvesini izlemeye giderken oldukça umutluydum. Gerçi, sabahlara kadar süren pazarlıkları izlediğim Türkiye'ye adaylık statüsünün verildiği Helsinki zirvesinin üstünden dört yıl geçmişti. Ve hala tam üyelik müzakereleri bir türlü başlamıyordu. Ama olsun. Ancak Halkidiki zirvesi, Avrupa'ya bakışımda yaşadığım hayal kırıklıklarının ilkiydi herhalde. Neden derseniz? Çünkü AB liderleri, ilk kez Ege'nin mavi sularına bakarak, Batı Balkan ülkelerini üyelik listesinin başına alındılar ve Türkiye'yi listenin sonuna ittiler. Rota toplam 25 milyon nufusu olan Batı Balkan ülkeleriydi. Yani Hırvatistan, Sırbistan-Karadağ, Makedonya, Bosna Hersek ve Arnavutluk'u 2015'e kadar AB şemsiyesi altına almaktı ve ilk aday Hırvatistan'dı. Tabii toplam milli geliri 50 milyar euro olan 5 ülkeye yolu açma kararı alırken her yıl için 100 milyon euroluk para musluklarını da açmayı unutmadılar. Beş Balkan ülkesinin AB yolculuğu böylece başlamış oldu. Kuşkusuz 10 yılda köprülerin altından çok sular aktı. AB, "euro" kriziyle sarsıldı. Hükümetler domino taşları gibi arka arkaya devrildi. Ünlü siyasetçiler birer birer tarihe gömüldü. Brüksel'deki maraton görüşmelerimde, yaşanan ekonomik ve siyasi sarsıntıya rağmen Avrupa Birliği'nin Balkanlar stratejisinden vazgeçmediğini gördüm. Nitekim Hırvatistan'ın 1 Temmuz 2013'te AB şemsiyesine alınması da bunu gösterdi. Ancak yine de euro krizi trenin hızını düşürdü. Brüksel'de AB'nin genişlemeyi şimdilik dondurduğunu da gördüm. Peki kapılar yeniden ne zaman açılacak ve ilk giren ülke hangisi olacak derseniz? Derin Brüksel'deki atmosferi aktarayım. NB
***
Avrupa Birliği, sadece başarılı bir ekonomik kalkınma modeli olmadı. Soğuk Savaş sırasında demokrasi ve insan haklarında baskı altındaki ulusların özgürlük rüyalarını da süsledi. Hiç kuşku yok ki, 60 milyon Avrupalının kanıyla sulanan yaşlı kıtanın en başarılı projesi oldu Avrupa Birliği. Tam "Federal Avrupa" hedefiyle sınırlar bile kaldırılıp ortak paraya geçiliyordu ki Birlik, Euro girdabına yuvarlandı ve hala çıkamadı. Euro krizi Avrupa'yı derinden sarsmaya devam etse bile Brüksel'deki görüşmelerimde AB'nin stratejik hedefinden vazgeçmediğini gördüm. Ancak genişlemede frene basıldığı çok açıktı. Brüksel'de kiminle konuştuysam aynı soruyu sordum ve aynı yanıtı aldım: "3 ay önce Hırvatistan'a kapılarını açan AB, yeni üyeye ne zaman yeşil ışık yakacak?" "Avrupa Birliği şimdilik kapıları kapadı." Kısacası en az 5 yıl, yani 2018'e kadar Birlik genişlemeyi dondurdu ama stratejik Balkanlar'a genişleme hedefi değişmedi.
SIRBİSTAN VE KARADAĞ
Peki gecikerek de olsa Hırvatistan'dan sonra hangi ülke AB kapısından girecek derseniz? Brüksel'de, Sırbistan ve Karadağ için tünelin ucundaki ışığın çoktan yandığını gördüm. Yani müzakerelere başlayan Sırbistan ve Karadağ, 2018'de AB'nin yeni üyeleri olacak gibi. Brüksel'deki görüşmelerimde benim için en sürpriz olan ise 10 yıl öncesine kadar kaos içindeki Arnavutluk'un AB'ye adaylığının kabul edilmesi oldu. 2018'den sonra Sırbistan ve Karadağ'ı Arnavutluk izlerse hiç şaşırmayacağım. Makedonya ve Bosna Hersek'e gelince, Brüksel'in bu iki ülkeyi üyelik koridoruna sokmak için büyük bir çaba harcandığını gözledim. Ancak ikisi de çıkmaz sokağa sürüklenmiş gibiler. Makedonya adının kullanılmasını veto etmeye devam eden Yunanistan, Üsküp'ün yolunu çoktan tıkadı. Brüksel'de dinlediklerim, sorunun daha derin bir milliyetçilik batağına sürüklendiğini gösterdi. İşsizliğin yüzde 35'e fırladığı, basın özgürlüğünün olmadığı Makedonya'da hükümet, her köşe başına "Büyük İskender" heykelini dikme yarışına girip Yunan milliyetçilerinin üstüne benzin dökmüş ve "isim" batağına iyice saplanmış gibi geldi bana. Bosna Hersek'e gelince... AB için tam bir başağrısı sanki. Brüksel'de kiminle konuşsam "Siyasi ve ekonomik felaket" dedi. Dayton anlaşmasından bu yana siyasiler arasındaki sert kavgalar bitmediği gibi daha da sertleşti. Ülkenin "üçe bölünme" tehlikesi arttı ve "ekonomik kaos" aşılamadı. Brüksel'de Türkiye'ye bakışa gelince... Türkiye için madalyonun iki yüzü var. Yarın anlatacağım.
BULGARİSTAN VE ROMANYA SANCISI
Aslında Avrupa Birliği içinde de büyük sorunlar var. 2007'deki genişlemenin yarattığı sancıların hala aşılamadığını gözledim. Soğuk savaşın ardından Doğu Bloku ülkelerine kapılar açılsa da ne Bulgaristan ne de Romanya'nın üyeliğe hazır olmadığı biliniyordu aslında. Nitekim aradan geçen 6 yıla rağmen iki ülke de yolsuzluk, rüşvet ve organize suçlar batağından çıkamadı. Gerçek olan şu ki son 10 yılda Batı Balkan ülkelerinin hepsinde de aynı tablo var. Ne demokrasi kültürü gelişti ne basın özgürlüğü sağlandı. Ne de yolsuzluk, rüşvet ve organize suçlar önlenebildi. Balkanlar'ın tarihi hastalığı olan milliyetçilik rüzgarları da şiddetlendi. Ekonomileri de bıçak sırtından kurtulamadı. Aksine ticaretlerinin yüzde 60'ı AB'yle olan, milli bankalarının yüzde 90 sermayesinin 2-3 AB ülkesine ait olduğu 5 ülke adeta bir ekonomik çıkmaz sokakta gibi. Euro krizini aşamayan AB'ye yaklaştıkça yaşadıkları ekonomik risk de artıyor. Brüksel'de görüştüğüm bir yetkilinin deyimiyle, ancak 20 yılda AB'nin 1989'daki ekonomik düzeyine ulaşabilecekler. Kısacası tablo hiç de parlak sayılmaz. Ama yine de AB aday ülkelere para akıtmaya devam etmeye karar verdi ve 2014-2018 arasında Türkiye dahil tüm adaylara 14 milyar euroluk fon ayırdı.