Marmara depreminin üzerinden 19 koca yıl geçti. Ama yol açtığı büyük acılar, geçen onca yıla rağmen bir nebze olsun azalmadı. Büyük Marmara depreminin en ağır tanıklığını ve kaybını yaşayanlardan biriydi 65 yaşındaki Beyhan Softaoğlu... İzmit Gölcük'te eşi İsmail, kızı Aylin ve sağ kolunu göçük altında bıraktı. Softaoğlu'yla depremin 10'uncu yılında tanıştık. Acı ve özlemle geçen 10 yılı SABAH'a anlatmıştı. Şimdi ise tam 19 yıl geçti bu acı tanıklığın üzerinden ama Softaoğlu'nun kalbinde hissettikleri, tarifi imkansız bir acı. Acı yüklü hatıraları kalbine kilitleyip, yüzüne bir gülümseme de kondursa, tarihler 17 Ağustos'u ve gece 03.02 anına döndüğünde, kabus dolu hatıralar canlanıyor gözlerinin önünde. Zor da olsa o acı dolu 3 günü şöyle anlatıyor: "Eşim esnaftı. Gece eşim ve ben balkonda oturuyorduk. Kızım da arkadaşıyla odasındaydı. Son kez benden içecek bir şey istedi. İşte o dakika sallandık. Öyle bir gürültü koptu ki. Ortalık zifiri karanlık. Kızım bana sarıldı. 'Korkma annem. Kurtulacağız' dedim. Sonra yine bayılmışım. Uyandığımda taşların içindeydik. Kızımın kafası karnımda. Çok acı çekiyordum. Benim kolum kopmuş. O kolumla en son kızımın başını okşayabilmişim. 3 gün kaldık göçük altında. 17 yaşında gencecik bir kızdı yavrum. Hastenede aylar sonra öğrendim yavrumun ve eşimin öldüğünü."
ACIMIN MERKEZİ
Depremden sonra 1.5 yılını hastanede geçiren Softaoğlu, 9 ameliyat geçirdi. Ayakta durmaya çalıştı yıllarca. Sol kolunu kullanmayı öğretti hayat ona. Geçen 19 yılın ardından hiçbir şeyin değişmediğini Softaoğlu, şu sözcüklerle anlatıyor: "Geçen sadece zaman. O tarih hiç gelmesin istiyorum. Saatler hiç 03.02'yi göstermesin istiyorum. Ama yine de acının merkezini terkedemiyorum. Kızımın da eşimin de mezarı burada."
TEK KOLUM YETMİYOR
Gölcük Belediyesi'nin mağdur kadınların çalışıp, kendi parasını kazanabilmesi için kurduğu Kent Konseyi Kadın Meclisi'nin kafeteryasında 1.5 ayda bir kendisine sıra geldiği haftalarda çalışıyor. Her şeye rağmen enerjisiyle, yaşama tutunmasıyla örnek gösteriliyor. Gölcük'te geçirdiği günleri ise "Bir hafta boyunca kendi yaptığımız poğaça, kek, böreklerin satışından para kazanıyoruz. Bir de eşimden kalan emekli maaşım var. Kirada oturuyorum. Yetmiyor. İş olsa çalışırım ama kafetaryada da sıra bana ancak 1.5 ayda bir geliyor. 19 yılda artık tek kolum da bana yetmiyor" diyerek anlatıyor.