Hani "hayatımı anlatsam film olur" derler ya röportaj yaptığım AK Parti İstanbul Milletvekili Avukat Serkan Bayram'ın hayat hikayesi tam da böyle. 48 yaşına kadar kendi yakınlarının bildiği zorlu, acı, kimi zaman haksızlıklarla çevrili ama mutlu sonla sonlanan hayat hikayesi, 10 milyon engelli bireye, ailelerine umut olmak için, farkındalık yaratmak için bir film oldu ve 'Buğday Tanesi' olarak hepimizin hayatına dokunmaya geldi. Bayram, filmden elde edilecek gelir ile de İstanbul'da Engelliler Yaşam Merkezi açılacağını da belirtti.
- Serkan Bey, kendi hayatınızı senaryolaştırarak beyazperdeye aktardığınız hikayeniz nasıl başladı?
- 1974 yılında Erzincan Refahiye Üçören Köyü'nde dünyaya geldim. Saçları gür, al yanaklı güzel bir çocukmuşum. Anadolu'da malum kadınlar tarlaya kundakta bebekleriyle, çocuklarıyla gider, çalışırlar. Annecim de yine tarla biçeceği bir gün beni kundakla ağacın altına gölgeye koyuyor. O sırada birisi ateş atıyor, tarla, beşik derken ben de tutuşuyorum. Eşek sırtında beni hastaneye götürüyorlar ve 40 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra, herkes ölümümü beklerken 41. gün yaşıyorum.
- Hayatınızı bir film ile anlatmaya nasıl karar verdiniz?
- Yaşadığım zorlukları, travmaları, ötekileştirmeleri ailemle hiçbir zaman paylaşmadım. Ama malum yaş da ilerliyor hem de 10 milyon engelli gencimize, ailelerine umut olmak ve yaşadıklarımla milletime bir azim örneği sunmak için bu filmin çekimine karar verdim.
- Sizinle Bezmialem Vakıf Gureba Hastanesi'nde buluştuk. Bu hastanenin sizin hayatınızda önemli bir yeri olsa gerek...
- Bu hastanede geçirdiğim operasyonla bacağımdan alınan kaba et elime monte edildi. Ben bir parmak ile 48 yıl hayat geçirdim; onunla okudum, içtim, yemek yedim, giyindim. Parmağım benim her şeyim... Bu hastaneye geldiğimde üç yaşlarındaydım. Ellerim poşetteydi ve geceleri ellerimi sürterken çıkan poşet hışırtısını hâlâ hatırlıyorum.
- Nasıl bir çocukluk, gençlik yıllarınız oldu?
İstanbul, Beşiktaş'ta, Dikilitaş'ta büyüdüm ve çok güzel günlerim geçti. Yazları Erzincan'a giderdik. Barbaros Bulvarı'nda yürürdüm, Yıldız Parkı'nda oynardık, oradaki caminin çeşmesinden su içerdikBen bugünlere öğretmenlerim, ailem ve aziz milletimiz sayesinde geldim. Ama tabii ki zorluklar da çoktu, 17 yaşıma kadar ellerim cebimde dolaştım mesela.Toplum baskısından yorulmuştum. Ellerimi gören herkes soruyordu "Neden, ne oldu, nasıl oldu?" ve bu sorulardan bıkmıştım. Engelli gençlerimize "Neden, niçin, nasıl?" gibi soruların sorulmaması konusunda da bu film farkındalık yaratacak.
- İçinizde ukde kalan şeyler var mı?
Çok zeki, çalışkan bir öğrenciydim, o yıllarda İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne 474 puan ile alıyordu ben 496 puan ile girdim. Dört yılda bitirdim, yüksek lisansımı yaptım. Hakimlik sınavına girdim ve 84 puan almama rağmen, red yedim.
- Neden red aldınız?
- Hakim Savcılar Kanunu'nun 8. Maddesi şöyle diyordu "Alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı vücut bozukluğu bulunmamak". Hakim olamadım, kendi avukatlık büromu açtım, 20 yıl avukatlık yaptım. 10 bine yakın vekalet aldım; sinema, sanat, siyaset dünyasından çoğu insanın avukatlığını yaptım ve görevimi hakkıyla yaptım. Milletvekili olduğumda da içimde ukde kalan bu yasadaki maddenin değişmesi için 4. Yargı Paketi görüşülürken Ankara'da Cumhurbaşkanımızın huzurunda dile getirdim. Bunu değiştirmem gerekiyordu çünkü eğer bunu yapamazsam ben vekil değilim dedim. Allah razı olsun Cumhurbaşkanımız 20 yıllık dönemde engelliler adına sessiz devrimi gerçekleştirdi, benim de bu konuda yanımda durdu. 2021 yılında, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bu yasayı değiştirdik.
FİLM ENGELLİLERE UMUT OLSUN
"17 yaşında bir öğrenci bana mesaj yazmış o kadar duygulandım ki... "Serkan abi, filminizi izledim, çok etkilendim. Benim ayağım 3 cm kısa ama ben de sizin gibi vekil olmak istiyorum, elimden tutar mısınız?" Bu ne kadar hassas bir noktadır bilir misiniz? Bu işi çok istiyor ama içinde bulunduğu engelinden dolayı kendi içinde "olurum ya da olamam" kısmının muhasebesini yapıyor."