Hafta başı Türk Sanat Müziği'nin en önemli besteci ve yorumcularından Münir Nurettin Selçuk'un ölüm yıl dönümüydü. 27 Nisan 1981 yılında, 81 yaşında hayata hayata gözlerini yuman efsanevi sanatçının son gününü, kendisi gibi sanatçı olan oğlu Timur Selçuk şöyle anlatmıştı: "Onu sabah 11.00'de kaybettik. Oysa ne kadar da neşeliydi bir gece önce... Banyo yapmış, koltuğuna çekilip Dallas dizisini seyretmişti. Dizinin bir sahnesinde J.R'ı vuran tabancayı bulan baba Ewing, silahı eşine gösterip 'Sue Ellen yaptı bu işi!' demişti. İşte tam o sırada babam gülmeye başlamış ve 'Kadınlar böyle şüphecidir, hiç unutmayın!' demişti. Sonra köftesini yedi, portakal suyunu içip yattı. Sabah nefes darlığı ile uyanınca doktora haber verildi. Serum takıldı ancak bir saat yaşayabildi babam..."
KÖKLERİ SELÇUKLU'YA DAYANIYOR
Gelin filmi başa saralım ve son saatlerini böyle geçiren büyük ustanın hikayesini baştan anlatalım... Münir Nurettin, 1900 yılında Sarıyer'de doğdu. Babası Divan-ı Hümayun muavini, Darülfünun İlâhiyat Fakültesi Fars Edebiyatı öğretmeni ve Kadıköy Sultanisi Fransızca öğretmeni, aynı zamanda şair Mehmed Avni Nureddin Bey, annesi ise Fatma Hanife Hanım'dı. Münir Nurettin'in soyu, Selçuklu ve Germiyanoğulları'na uzanıyordu. Bu yüzden de ailesine Selçuk soyadı verildi.
FALSOLU TOPLARIN USTASI
Gençlik yıllarında futbola gönül verdi, bir dönem Fenerbahçe'de futbol oynadı. Ceza sahasına açtığı müthiş ortalar ve falsolu şutlarıyla dikkat çeken Münir Nurettin'in tek eksiği hava toplarındaydı. Arkadaşlarının "Neden topa kafa vurmuyorsun?" sorusuna Selçuk'un "Ses tellerimin zarar görmesinden, saçımın dökülmesinden endişe ediyorum" cevabı verdiği anlatılır. Bu iki kaygısı nedeniyle zamanla futboldan uzaklaşan Selçuk, ardından tenis ve deniz sporlarına yönelir. İçindeki Fenerbahçe aşkı hiç bitmeyen Selçuk, ilerleyen yıllarda ailesinin "Ziraat mühendisi ol" telkinlerine de kulak asmaz ve tamamen musikiyle uğraşmaya başlar.
AVİZELERİ SALLAYAN ADAM
Münir Nurettin, Kadıköy'deki Darülfeyz- i Musiki Cemiyeti'ne girdikten sonra güzel sesiyle kısa sürede dikkatleri üzerine çeker ve şöhret merdivenlerini hızla tırmanmaya başlar. Bir dönem Fransa'ya gidip Paris Konservatuvarı'nda şan, piyano ve solfej dersleri alan Selçuk, yurda dönüşte yedi plak doldurur, konserlerin aranılan ismi olmayı başarır. 1930'lu yıllarda Beyoğlu'ndaki Fransız Tiyatrosu'nda ilk konserini verir. Selçuk, devrin önemli saz üstadlarıyla birlikte çıktığı sahnelere bazı yenilikler de getirir. Sahnede ilk defa frak giyerek, ayakta ve mikrofon kullanarak şarkı söyleyerek yeni bir ekol de başlatır. Bu durum öyle sevilmiş ki, o sahneye çıktığı zaman büyük bir alkış koparmış, dostları bu yüzden ona 'Alkıştan avizeleri sallayan adam' diye lakap bile takmış.
GAZİNOLARI REDDETTİ
Eşsiz sesi ve musiki bilgisi nedeniyle şöhreti sınırları aşan Selçuk, 1945'ten itibaren yurt dışı konserlerine gider. Mısır, Irak, Kıbrıs, Yunanistan, Macaristan, İngiltere, Fransa ve Amerika'da binin üzerinde konser verir, koro şefliğinde de yüzlerce kez sahneye çıkar. Devrinin en büyük sanatçılarından biri olduğu için sürekli gazinolardan teklif alan Selçuk'un, bu isteği hiç kabul etmediği söylenir.
YAHYA KEMAL'LE SIKI DOSTTU
Bestekarlığa 1940'lı yıllarda başlayan Selçuk; Nedim, Fuzuli, Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ümit Yaşar Oğuzcan, Mustafa Nafiz Irmak ve özellikle Yahya Kemal Beyatlı gibi şairlerin şiirlerini besteler. Münir Nurettin'in yakın arkadaşı Yahya Kemal Beyatlı ile ilgili özel bir parantez açmak gerekir. Yahya Kemal'in, Münir Nurettin tarafından bestelenen şiirleri arasında Aziz İstanbul, Endülüs'te Raks, Rindlerin Ölümü, Aheste Çek Kürekleri vardır. Münir Nurettin, Yahya Kemal'i uzaktan tanır ve şiirlerine büyük hayranlık duyarmış. İkili ilk kez Paris'te tanışır. Münir Selçuk, o tanışmayı şöyle anlatır: "Üstat Yahya Kemal'i, 1919'da, ses dersi almak üzere gittiğim Paris'te tanıdım. Şiirlerini iyi biliyordum fakat yüz yüze tanışmıyorduk. Kendisiyle karşılaşmamız Bedri Muhtar Beyler'de oldu. Davetliler arasında gazinolarda çalışan bazı sazendeler de bulunuyordu. O gece orada birkaç şarkı okumuştum. Yahya Kemal Bey'in gösterdiği ilgi ve dinleyiş tarzından müzik sever bir zat olduğunu anladım. Bedri Muhtar Bey'in Paris'teki evinde bu davetler sık sık tekrar edilir, biz de bu vesileyle kendisiyle buluşur ve birimiz şarkı, diğerimiz şiir okurdu..."
ALTI AYDA BESTELEDİ
İlerleyen dönemde bu dostluk daha da pekişir, Münir Nurettin, üstada bazı eserlerini bestelemek istediğini söyler. Ancak bir yandan da yapacağı bestelerin Yahya Kemal'in beğenmemesinden kaygılanır. Nihayet 1941'de Rindlerin Akşamı'nı besteler. Ama bu iş tam altı ayını alır. Beste bittikten sonra, bir gün üstada eseri okur. Yahya Kemal şarkıyı büyük bir nezaketle dinler ve besteyi beğenmez. Ancak aradan yıllar geçtikten sonra üstat fikir değiştirerek eserin çok iyi olduğuna karar verir. İlerleyen dönemlerde Yahya Kemal, yakın dostu Münir Nurettin'e şöyle der: "Bana söz ver Münir, benim şiirlerimi senden başka hiç kimse bestelemeyecek. Buna müsaade etmeyeceksin. Onları ancak sen besteleyebilirsin."