Asrın felaketi olarak anılan 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde göçük altında kaldıktan sonra iki bacağı kesilen Ufuk Koçak, aradan geçen 12 yıl sonra depremde sular altına gömülen Değirmendere sahiline daldı. Koçak, su altında o dönemde sahilde bulunan iskelenin, Avcılar Kulübü'nün, çınar ağaçlarının hala dimdik ayakta durduğunu gördüklerini dile getirdi.
Değirmendere sahili, 17 Ağustos depreminde sular altında kalınca binlerce insana mezar oldu. Depremle birlikte kabaran deniz otel, restoran, araçlar ve tarihi çınar ağaçlarını da yuttu. Depremin üzerinden 12 yıl geçti, fakat Değirmendere'de denizin 25 metre derinliğinde depremin izleri o günkü gibi duruyor.
Değirmendere Sualtı Sporları Topluluğu, depremin 12. yılında deniz altında kalan enkaza dalış yaptı, kamera ile görüntüledi. Dalgıçların tespitlerine göre, yaklaşık 100 metrelik alan içinde 25 metre derinlikte midye ve yosunlarla kaplanmış 3 katlı Çınar Otel'in kalıntıları görülüyor. Otelin hemen yanında ise iş makinası bulunuyor. 16 metrede ise dağınık enkaz görüntülerine rastlanıyor. 24 metrede ise dallarında balıkçıların ağ parçaları bulunan Çınar ağaçları ile 24 metrede Koruk Restoran ve 22 metrede ise eski Vapur İskelesi bulunuyor. 12 yıl önce Değirmenderelilerin gezdiği alanları artık balıklar ve denizdeki canlılar mesken tuttuğu görülüyor.
Depremden önce gezdiği meydanı şimdi deniz dibinde gördüğünü belirten Değirmendere Su Altı Spor Topluluğu Başkanı Murat Kulakaç, değişen sadece balıkların sayısı olduğunu, aradan 12 yıl geçmesine rağmen depremin gerçek yüzünün bütün çıplaklığı ile sualtında durduğunu ifade etti. Kulakaç, "Çınar ağaçları, evler, arabalar ama artık orası balıkların yuvası oldu. Gerçek görüntüler aşağıda. Bütün binalar bütün çıplaklığı ile aşağıda. İskele, Avcılar Kulübü, çınar ağaçları hala dimdik ayakta duruyor. Bir dalıcı için aslında ve bir olayda ders almak için gerçek görüntüler çıplaklığı ile duruyor. Aslında inip unuttuğumuz şeyleri hatırlamak için tekrar su altına girmesi gerekiyor." dedi. Çok üzücü bir manzara olduğunu kaydeden Kulakaç, "Deprem kalıntıları olduğu için bizi derinden etkiliyor. Unuttuğumuz şeyleri biz her zaman önlem alıyoruz." şeklinde konuştu.
Dalgıç İlker Kenan da Kocaeli'nde deprem belirtisinin ve yıkıntısının kalmadığını, ancak suyun altında tüm kalıntıların durduğunu ifade etti. 'Biz her aşağı indiğimizde 17 Ağustos'u bir kere daha yaşıyoruz.' diyen İlker Kenan, "Canlı canlı. Depremden sonra enkazlar çok hızlı bir şekilde kaldırıldı ve örtüldü. Çok çabuk unutturulmaya çalışıldı insanlara. Unutturuldu da. Tek kalıntıları belki de suyun altında her gördüğümüzde gözlerimiz doluyor. Gözlerimizden yaşlar geliyor. Ama elimizden de bir şey gelmiyor." dedi.
17 Ağustos Depremi'nde enkaz altında iki ayağını kaybeden ve azmiyle dalgıç olmaya karar veren Ufuk Koçak da denizin dibindeki enkaza dalış yaptı. Depremde iki ayağını kaybetmesine rağmen hayata küsmeyen Koçak, 17 Ağustos depreminde çok acılar çektiklerini, fakat hayatın devam ettiğini söyledi. Kocak, suyun altında kalan Değirmendere sahilinde hatıralar olduğunu, her şeyin yerli yerinde durduğunu dile getirdi. Koçak, deprem kalıntılarının olduğu gibi durduğunu ise 'Sadece biraz bulanıklaşmış o kadar.' sözü ile açıkladı.
Deprem sonrasında en büyük eksikliğin verilen kayıplar olduğunu dile getiren Koçak, "Eski oturduğunuz çay bahçesini görebiliyorsunuz ama dışarıda gördüğünüz arkadaşların hatıraları var. Fakat orada en büyük eksikliğimiz kaybettiğimiz arkadaşlarımız, dostlarımız. Onların eksikliği dışında her şey tamam yani." diye ifade etti.
17 Ağustos depreminde göçük altında 3 gün kaldığını dile getiren Koçak, bacaklarını kaybetmesine rağmen yaşama tutunduğunu kaydetti. Koçak, şunları ifade etti: "Yaşama tutunabildiğim kadar tutundum. Dessata gelmemden sonra hayatım değişti. Bir taşın, direğin bile çok önemi varmış. Onları gördüm, yeni insanlarla tanıştım. Dünyaya bakış açım değişti, daha pozitif oldum. Suyun terapi özelliği iyi geldi. Bu sene ilk defa katılacağım. Normalde katılmam, hiç hazzetmiyorum. Herkesin bu işlere yaklaşımı farklı."
'17 Ağustos bir dönüm noktası, kırılma noktasıydı' şeklinde değerlendiren Koçak, şöyle dedi: "O noktadan bizim farklı şeyler çıkarmamız gerekiyordu. Heykel dikmekle, parklara, bahçelere her yere 17 Ağustos adı vermekle bu işler olmuyor. 17 ağustos, insanlığımızı ne kadar çok kaybettiğimizi bize gösterdi. İnsan değer yargılarından ne kadar çok uzaklaştığımızı gösterdi bize. Normalde insanların bunu algılaması gerekiyor. Bunu da bir insanlık örneği, azim örneği dedik katılmaya karar verdim. Belki insanlık adına birkaç şey gösterebilir, hatırlatabilirsek tekrar bunlar yaşanmasın diye ne mutlu."