Deprem kuşağı sınırları içerisinde yer alan ülkemizde gerek sınırlarımız dahilinde gerekse sınır ötesinde yer alan kara ve denizlerde pek çok farklı şiddette son dakika deprem gelişmeleri yaşanıyor. En yakın tarihte Malatya Pötürge, İzmir Menderes ve bugün akşam saatlerinde Bingöl Karlıova'da meydana gelen depremlerde uzman isimler deprem fırtınası ifadesini sıklıkla kullanıyor. Bu terimi ilk kez duyan vatandaşlarımız ise konuya ilişkin deprem fırtınası ne demek, ne kadar sürer? sorusunun cevabını öğrenmek, bilgi sahibi olmak istiyor.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Enstitüsü tarafından alınan bilgilere göre;
Bir deprem fırtınası, ufak bir bölgede, genellikle birkaç gün ile birkaç hafta arasındaki bir süre içinde meydana gelen çok sayıdaki depremden oluşur. Bir fırtına oluşturan deprem grubunda hiçbir deprem, büyüklük bakımından, diğerlerine göre, belirgin olarak, ön plana çıkmaz. Deprem fırtınalarının bir ana deprem ile bir ilişkisi de yoktur. Deprem fırtınalarının, çoğunlukla, küçük ve orta büyüklüklerdeki depremlerin meydana geldiği derinliklerde, kayaların içindeki kırık, çatlak gibi gözeneklerde yer alan akışkanların çevrelerine uyguladıkları basıncın artması sonucu meydana geldikleri gözlenmektedir.
Deprem fırtınaları, oluşacak bir ana depremin mutlak bir habercisi olarak kabul edilmemelidir. Nitekim Türkiye'nin birçok yöresinde bu tanıma uygun geçici deprem aktiviteleri gözlenmekte ve belirli bir süre sonra da bunlar kaybolmaktadır. Bu aktiviteler yakın yerleşim alanlarında hissedildiği takdirde, bir öncü aktivite olup olmadığı konusunda şüphe ve söylentilerin ortaya atılmasına yol açmakta ve haklı olarak o yörede yaşayanları tedirgin etmektedir. Ancak herhangi bir deprem yoğunlaşmasının, bir öncü aktivite mi, yoksa bir süre sonra kaybolacak geçici bir deprem fırtınası mı olduğunu belirlemek çok zordur. Genel olarak bakıldığından jeotermal bir alanda oluşan, baskın bir kırılma yönü ve türüne sahip olmayan, daha önceden belirlenmiş aktif bir fay zonu üzerinde olmadığı bilinen yoğunlaşmaların, geçici bir aktivite olma olasılığı daha yüksektir.
Deprem fırtınalarından tamamen farklı bir tür olan öncü ve artçı depremler ise, kendilerinden belirgin olarak daha büyük olan bir ana deprem ile zaman ve yer bakımından sıkı bir ilişkiye sahiptir. Hemen hemen her büyük bir depremin ardından, mutlaka bir artçı deprem aktivitesi ortaya çıkmışsa da, öncü depremler çok daha seyrek olarak gözlenmiştir. Türkiye'deki örneklerden yola çıkılacak olursa, özellikle normal atımlı faylanma içeren büyük depremlerin bazılarında (Örn. 1995 Dinar Depremi), yörede 'öncü aktivite' olarak nitelendirilebilecek deprem yoğunlaşmaları gözlenmiştir. Ancak bu gözlemleri genellemek zordur. Nitekim 2001-3 yılları arasında Denizli, Milas-Güllük, Kula-Sığacık gibi yörelerde aktivitenin zaman zaman arttığı görülmüş, ancak hiçbirisinin ardından (bugüne kadar) büyük bir deprem izlenmemiştir. Yanal atılımlı büyük depremlerde öncü deprem aktivitesi örnekleri daha da az gözlenmiştir.
Öncü deprem etkinliği, zaman zaman 'öncü deprem fırtınası' olarak da adlandırılır. Bu tür depremlerin oluşumunda da yüksek gözenek basıncının rol aldığına inanılmaktadır; ancak, oluşumları için düşünülen mekanizma olağan deprem fırtınalarınınkinden farklıdır. Deprem fırtınaları arasında 'öncü' ayrımı yapma girişiminde bulunabilmek için, bu fırtınaların, çeşitli jeolojik özellikleri nedeniyle, önceden, aday olarak belirlenmiş yerlerde meydana gelmeleri ve fırtınadaki depremlerin sayı-büyüklük ilişkilerinin ayrıntılı olarak incelenebilmiş olması asgari zorunluluktur. Gelecekte, bilimsel araştırmaların gelişmesi ile birlikte, öncü deprem fırtınaları belki de büyük bir depremin önceden kestirilmesinde potansiyel bir ipucu olarak düşünülecektir. Ancak, günümüz bilgi ve teknolojileri ile bunu belirlemek şimdilik imkansızdır.