Söz konusu Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesi 27 Nisan 2021'de yayımlandı. Genelgede, polisin yer aldığı olaylarda vatandaşların görüntü çekmesine fırsat verilmemesi, ısrar edenler hakkında adli işlem yapılması istenirken, izinsiz olarak ses ve görüntü kaydının alınmasının, "özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği" ve bu durumun personelin görevini engellediği savunuldu. Genelgeyle ilgili olarak çok sayıda baro ve sivil toplum kuruluşu Danıştay 10. Dairesi'nde yürütmenin durdurulması ve iptali istemiyle dava açtı. Davacıların iddiasında, genelgenin, doğrudan mahkemenin takdir be kanaat alanına yönelerek ilgililerin delil toplama hakkının özünü ortadan kaldırdığı, bu durumun hem yetki gaspı hem usule aykırı olduğu hem de yöneldiği alan itibariyle konu ve amaç sakatlığına tekabül ettiğine yer verildi. Ayrıca, herkes tarafından bilinebilecek durumdaki olayların ve olaylar esnasında yapılan konuşmaların ses kaydının alınmasının özel hayatın ihlali suçunu oluşturmadığı gibi bir suç durumunda başka surette delil elde etme imkanı yok iken veya kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmalarının engellenmesi amacıyla ses kaydı alınması durumunda da suçun oluşmayacağının Yargıtay kararları ile sabit olduğu belirtildi.
Davacılar, genelgenin özellikle kolluk eylemlerinin kendisine dönük delillendirme hakkını tümüyle ortadan kaldırmaya yöneldiğinin bildirildiğini iddia ederek, genelgenin ceza adalet sisteminin yok sayılması niteliğinde olduğunu öne sürdü.
Davacılar tarafından, genelgenin basın ve haberleşme hak ve hürriyet gözetmediğine vurgu yapılarak, yürütmenin durdurulması ve iptali gerektiği ileri sürüldü. Davalı İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından, davacı baronun davaya konu düzenlemenin iptaline yönelik olarak dava açma ehliyetinin olmadığı, ayrıca genelgenin icrai işlem değil, iç düzen işlemleri olduğu, bu sebeple bunlara karşı idari yargıda "iptal davası" açılamayacağı savunuldu.
Davalı idareler tarafından yapılan savunmada, davaya konu genelgenin farklı bir düzenleme içermediği, genelge ile basın ve haberleşme hakkının ihlal edildiği iddialarının asılsız olduğu, genelgeyle basın ve haberleşme özgürlüğünü kısıtlayacak hiçbir hususun düzenlenmediğine vurgu yapıldı. İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü, cep telefonu ile çekim yaparken polise müdahale etmek, çok yakın bir yerden çekim yapmak suretiyle polisin görevini yapmasını engellemek amacını taşıyan çekimler ile ortada toplumsal bir olay veya suça konu olabilecek fiil olmaksızın ses ve görüntü kaydının alınması eylemlerinin yasal zeminde olduğunun kabul edilemeyeceği belirtilerek, davanın reddi gerektiği savunuldu.
GENELGENİN YÜRÜTMESİ DURDURULDU
Danıştay 10. Dairesi ise, davaya konu dosyayla ilgili incelemesini yaparak oy birliğiyle emniyetin genelgesinin yürütmesini durdurdu. Kararda, haberleşme hürriyeti ile basın hürriyetinin temel hak ve hürriyet kapsamında olduğuna, dolayısıyla getirilecek sınırlamaların kanunla yapılması gerektiğinde kuşku bulunmadığına yer verildi.
Kararda, söz konusu genelge ile getirilen düzenlemelerin temel hak ve hürriyetler içerisinde bulunan haberleşme hürriyeti ile basın hürriyetine yönelik kural ve sınırlamalar getirdiğinin anlaşıldığı belirtilerek, yasama organının tasarrufu niteliğindeki kanun yerine yürütme organına dahil davalı idarece genelge niteliğinde bir düzenleyici işlem ile adı geçen temel hak ve hürriyetlere yönelik sınırlama getirilmesinde Anayasa'nın ilgili maddelerince uyarlık bulunmadığı kanaatine varıldığına yer verildi. Daire, "ses ve görüntü kaydı alınması" konulu genelgenin yürütülmesinin durdurulmasına karar verdi.
Dairenin kararının ardından "ses ve görüntü kaydı alınması" konulu genelge hükümleri uygulanamayacak. Daire, genelgenin iptal istemini ise daha sonra karara bağlayacak.