İstanbul'da, 6 yaşından itibaren 10 yıl boyunca dayısı H.S.'nin cinsel istismarına uğrayan N.A., olaydan habersiz ailesi tarafından yıllarca psikologa götürüldü. Çocuğa 9 yaşında epilepsi tanısı kondu. 12 yaşında "dikkat eksikliği", "hiper aktivite" şüphesiyle tedavi gördü. Ancak durumu değişmedi. Ailesi, 16 yaşındayken çocukta eşcinsel eğilim fark etti. Çocuğu başka bir psikologa götürdüler. Acı gerçek ortaya çıktı. N.A., tedavide cinsel istismara uğradığını anlattı. Ailesi Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Olayla ilgili takipsizlik kararı veren savcılık, çocuğun ifadesi dışında tecavüz ve istismara ilişkin delil bulunmadığını belirtti. Ailenin itirazını reddeden İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi de takipsizlik kararını onadı. Aile, Yargıtay'a başvurdu. Kararı inceleyen Yargıtay, N.A.'nın ifadelerindeki ayrıntılar ve psikolog raporuna bakıldığında şüpheli H.S. hakkında dava açılması için yeterli delil olduğuna hükmetti. Soruşturmayı ikinci kez açan başsavcılık da şüpheli H.S.'nin 24 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti.
ADLİYEDE BOŞ ODA YOKMUŞ!
İlk soruşturmada yaşanan skandal, ailenin Yargıtay'a verdiği başvuru dilekçesiyle ortaya çıktı. Dilekçeye göre; H.S.'nin ifadesi bile alınmadan soruşturmada takipsizlik kararı verildi. Soruşturmada yine çocuğun ve anne-babasının ifadelerinin alınması sırasında bir skandal daha yaşandığı ortaya çıktı. Yargıtay'a başvuru dilekçesinde aile, savcılıkta çocuğun ifadesinin psikolog nezaretinde alınmadığını anlattı. Çocuğun ifadesinin memurlar ve vatandaşların bulunduğu soruşturma kaleminde, kalabalık bir ortamda alındığı belirtildi. Aile, "Çocuğumuzun böylesine elem ve utanç verici bir olay yaşaması yetmiyormuş gibi, bu muameleye de maruz kaldık" dedi. Ailenin avukatı da uyarıya rağmen savcının "Şartlar böyle, başka oda yok" dediğini aktardı.