Son dakika haberi: Olay, geçen yıl 13 Ekim'de Siyavuşpaşa Mahallesi Çamlık Caddesi'ndeki kuaför salonu önünde yaşanmıştı. Cinayetle ilgili Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamede Haydar Mert Kaymaz'ın kullandığı silahı Haliç civarında attığı, bu nedenle silahın ele geçirilemediği kaydedildi. İddianamede, silahı Haydar Mert'e babasının olaydan 15 gün önce verdiği, gencin daha sonra silahı sürekli olarak geri isteyen babasına annesine karşı kullanabileceği ihtimali nedeniyle geri vermediği aktarıldı.
Hazırlanan iddianamede, Yusuf Cemal Sezgin'in 13 Ekim tarihi saat 03.37'de telefonundan Haydar Mert Kaymaz'ın telefonuna göndermiş olduğu mesajda "sen yarında dükkanda olma senin o zamanda bak avradını da bak nasıl sinkaf edeceğim sen seyret" şeklinde tehdit ettiği tutanakla tespit edildiğine yer verildi. İddianamede şüpheli Haydar Mert Kaymaz'ın 'haksız tahrik altında kasten öldürme' suçundan on iki yıldan sekiz yıla kadar hapis ile cezalandırılması talep edildi. Bakırköy 8 Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Haydar Mert Kaymaz, tanık olarak anne Songül Çapan ve taraf avukatı katıldı.
"BİZİM HAYATIMIZI DA PARAMPARÇA YAPTI"
Duruşmada dinlenen tutuklu sanık Haydar Mert Kaymaz maktulün biyolojik babası olduğunu belirterek, "Maddi manevi hiçbir desteğini görmedik. Anneme ve bize yıllarca işkence etti. Yıllar önce bir gün eve polis geldi ve tutuklandı. Bizim ihbar ettiğimizi düşünerek bize sinirlendi. Bu nedenle cezaevinden bize tehdit mektupları gönderdi. Hapisten çıktıktan sonra da şiddet ve tacizlerine devam etti. Annemin dişlerini kırdı. Kardeşimi defalarca darp etti. Bu sebeple sürekli adres değiştiriyorduk. Hayatı paramparçaydı bizim hayatımızı da paramparça yaptı. Ne zaman görüşsek sonu ya hastanede ya da karakolda bitiyordu" dedi.
"TEHDİTLER SAVUNUYORDU, KORKUYORDUM"
Kaymaz, savunmasının devamında, "Son zamanlarda konuşmak için bir araya geldik. Bana uyuşturucu kullanmadığını düzeldiğini söylüyordu. Dükkan açacağını söylüyordu ve benden yardım istiyordu. Kıyafetlerini yıkamam için bana getiriyordu. Teklifini kabul ettim. Ancak dükkanda cezaevindeki arkadaşlarıyla uyuşturucu içtiğini görünce kendisinden uzaklaştım. Bana anneme eşime ve çocuğuma bir şeyler yapacağından bahisle tehditler savuruyordu. Dediğini yapan biri olduğu içinde korkuyordum. Tehditler yüzünden eşim ve kızımı alıp annemin evine yerleştik. Annemin evinde kamera sistemi vardı. Maktul bana içinde silahının da olduğu eşyalarını bırakmıştı" diyerek devam etti.
Sanık olay gününü anlatarak devam etti, "Olaydan önceki gece taciz mesajı yolladı. Sabah 8'de dükkanın orada olacaksın diyordu. Bir şey olacağını düşündüm. Korktuğum için önce kendi evime giderek babamın emanet verdiği eşyalarını topladım. Bunların içinde silahta vardı. Dükkana taksiyle gittim. Araçtan indim. Maktul bana küfür etmeye başladı. Ben de silahı alarak hedef gözetmeksizin sıktım. Silahı Halıcıoğlu köprüsünden aşağı atarak polise teslim oldum. Ben o gün ona onunla bir daha görüşmeyeceğimi söylemeye gidiyordum. İletişimi kesmek için eşyalarını götürüyordum" diye konuştu.
"İŞKENCEYİ ÇOK SEVERDİ, ÇEKİÇLE DİŞLERİMİ KIRDI"
Duruşmada tanık olarak dinlenen anne Songül Çapan ise, Yusuf Cemal Sezgin ben Esenler' de yerel gazetede çalışırken minibüsüyle beni kaçırdı. Babaannesinin evine götürdü. İlk 3 yıl ailemi görmedim. Sürekli şiddet uyguluyordu. Sosyopat bir kişilikti, işkenceyi çok severdi. Beni domuz bağıyla bağlayıp 13 gün boyunca banyoda kilitli tuttu. Çekiçle dişlerimi kırdı. Penseyle etlerimi sıkıştırdı. Suç makinasıydı. Hırsızlık yaptığı evlerdeki kadınlara tecavüz ettiğini duydum. Sürekli içeri girip çıkardı. Hapisten hiç çıkamasın diye dua ederdim. Bana karşı takıntılıydı" dedi.
"HAZIRLANDIĞINI GÖRSEYDİM, KAPIYI KİLİTLERDİM"
Çapan, "Yıllar önce içinde uyuşturucu olan sigarayı içip benle Mert'in yüzüne üfledi, çocuğum kafasını kaldıramıyordu. İkimizde aptal gibi olmuştuk. Ona yapmamasını söylediğim için bizi darp etti. Beni çok şiddetle dövdü, çocuğun gözüne kan oturdu. Ondan kaçmak için yazmaları birbirine bağlayıp kendimi çocuğumla beraber ikinci kattan aşağı attım ve bacaklarım kırıldı. Başka suçtan tutuklandı. Cezaevinden kaçtığında evin telefon kablosunu kesip dışarıyla bağlantımızı kesti. Benimle tekrar görüşebilmek için çocuğumu sıkıştırmaya başlamış. Çocuğunu eşiyle ve kızıyla tehdit etmiş o yüzden yanıma yerleştiler. Annene yaptıklarımı hatırlıyor musun onları eşine ve kızına da yaparım diyerek tehdit etmiş. Olaydan önceki gece Mert'e mesajlar gönderdi, arayıp durdu. Ben oğluma görmezden gel dedim. Çocuğum ağladı. Hazırlandığını görseydim kapıyı kilitlerdim, izin vermezdim gitmesine. Ama ben uyuyakalmışım o da gitmiş. Oğlum aslında dört kişinin canını kurtardı. Adalet varsa işlemesini istiyorum" diye ifade etti.
Sanığın tutukluluk halinin devamını karar veren mahkeme, eksiklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
Duruşma sonrası açıklama yapan Songül Çapan "Maktul hiçbir zaman benim evlatlarıma babalık yapmadı. Biz 20 yıl boyunca işkence maruz kaldık. Akla hayale gelmeyecek şeyler yaşadık. Dizi yapılsa veya bir sinema filmi yapılsa yok artık bu kadarda değildir denilecek şekilde şeyler yaşadık. Benim oğlum dört tane kadının hayatını kurtardı. Oğlumun iki yaşında bir kızı ve 20 yaşında bir eşi var en büyük dileğim en yakın zamandan Rabbim onu evladına kavuştursun. Yedi tane dişimi kel keyfe keder bir şekilde istediği zamanlarda kırdı bildiğiniz insanların kabloyu birbirine birleştirmek için kullandığı pense ile etlerimi sıktı ve dört yerinden bıçaklandım bir şekilde ölmedim yaşıyorum. Oğlum çıkana kadar eşi ve kızı önce devletimizin daha sonra benim korumam altındadır. Benim oğlum her şeyden önce bir baba ve baba özlemiyle o maktulün yanına gitmişti aslında belki düzelir diye bir vicdan yaptı ama vicdansızlıkla karşılaştı.
Açıklama yapan avukat Aslı Ercan, "Kurban kim belli değil 20 yaşında bir çocukla vurgulandığı işkenceler uzun uzun içeride anlatıldı. Baba tarafından uğradığı şiddet sebebiyle görmüyor 20 sene boyunca maruz kalınan sistematik bir işkence söz konusu. Cezaevinden çıktıktan sonra bu olay gerçekleşmeden önce son 15 gün iyice artınca dereceye gelmiş ve eşine küçük bir yaşındaki kızına şu an ağzına ağlamayacağım eylemleri gerçekleştireceğine yönelik bir tehdit hali söz konusu biz biz haksız tahrik hükümlerinin en üst sınırdan uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu da içeride heyete izah ettik orada oturmayı hak etmiyor ama orada olmasaydı biz şu an muhtemelen bir kadın cinayetinden konuşuyor olacaktık. İş kadın cinayetine dönmesin diye aslında o çocuk şu an içerde.