Depreme eşi ile birlikte hastanede yakalandıklarını belirten İsmet Kaplan, "Depremin olduğu gece eşim rahatsızlandı, eşimle beraber Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesine gittik. Dahiliyede yatışı yapıldı. Depreme hastanede yakalandık. Uyuyordum, bir sesle uyandım. Yavaş yavaş önce vurmaya başladı, ardından uçağın sesi hızında deprem meydana geldi. Eşim kalkamıyordu, ben eşimin üzerine kapandım. Yukarıdan parçalar geliyordu, ona bir şey olmasını istemedim. Çocuklarımın evinin yıkıldığı, kendi evimin de ağır hasarlı olduğu bilgisini aldım. Kızımı ve üç çocuğunu, gelinimi ve 8 aylık oğlunu kaybettim. Hepsini bir sırada toprağa verdik" dedi.
"İZAHI MÜMKÜN OLMAYAN BİR TUFANDI"
İkinci büyük depreme ise dışarıda yakalandığını anlatan Kaplan, "Depremden sonra evime girdim, adeta içerisinde bomba patlamış gibiydi. Allah kimsenin başına getirmesin, insanlar orada perişan oldu. Ben kızımı 4'üncü günde enkaz altından ancak çıkarabildim. Bu deprem bir tufandı. İzahı mümkün olmayan bir tufandı. Bu depremi kelimeler ile anlatamayız. Yaşayan bilir, ateş yakarak ısındık. Günlerce dışarıda kaldık" ifadelerine yer verdi.
"DEPREMDE KIZIMI, GELİNİMİ VE TORUNLARIMI KAYBETTİM"
Eşinin Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde nefroloji bölümünde tedavi gördüğünü belirten Kaplan, "Bize yurtta yer verildi. Ama benim eşim rahatsızlığından dolayı enfeksiyona açık. Varsa kalabilecek bir ev istiyorum. Kira verecek gücüm yok. Bir hayırseverimiz evini bize verirse ben eşime bakarım. Depremde kızımı, gelinimi ve torunlarımı kaybettim. Eşim mart ayında zaten diyalize girecekti, kızımı en son o gün gördüm. Diyecek sözüm yok. Hastaneye gitmesek ben de kızımın evinde olacaktım. 4 kişi değil, 6 kişi hayatını kaybedecekti. Sağ olsunlar bizi hastaneye yakın yurda yerleştirdiler. 10 gündür eşim burada diyalize giriyor. Buna alışmamız lazım, ağlama ile geri gelirse ağlayalım. Diğer çocuklarım da perişanlar, her birimiz çil yavrusu gibi dağıldık" dedi...