Boğaziçi Üniversitesi'nde bu yıl İktisat ve Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler çift anadal programından dereceyle mezun olan ve aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü Orkestrası'nda alto saksafon çalan, bunun yanı sıra elektrogitar ve keyboardla ilgilenen ve besteci yönü de bulunan Furkan Saygın Şener Rektörlük Ödülü'ne layık görüldü. Furkan Saygın Şener akademik başarısının yanı sıra, dört ülkede 100'ü aşkın performansa katılması; müzik yazıları ve şiir yazıyor olması; lise öğrencilerine akademik, kültürel ve sosyal danışmanlık vermeyi amaçlayan Pro-Bro Akademi isimli danışmanlık firmasının kurucuları arasında yer alması gibi farklı yönleriyle de Boğaziçi Üniversitesi'nin renkli mezunlarından biri oldu.
İstanbul Erkek Lisesi'nin ardından Boğaziçi Üniversitesi'ni tercih eden Şener, değişim öğrencisi olarak gittiği University of California, Berkeley'de Prof. Dr. Barry Eichengreen danışmanlığında yürüttüğü "Does Global Presence Bring Terrorism?" başlıklı araştırmasının danışmanınca çok beğenildiğini ve bu araştırmanın Cambridge'e yalnızca altı öğrenciye verilen bir bursla kabul almasında çok önemli bir yeri olduğunu anlattı. Şener, gerek Boğaziçi'nde gerek Berkeley'de aldığı yüksek derecelerin de bulunduğu konumda çok etkili olduğunu ifade etti.
Bölümünün kendisine kabul esnasında verdiği başarı bursunun yanı sıra Doris Woodall adına bölümünün bağlı bulunduğu kolej tarafından verilen bir bursu daha almaya hak kazanan Şener, akademik başarısının yanı sıra profesyonel hayatı da ihmal etmek istemediğini ve bu ikisini birbirinden çok da ayrı görmediğini belirtiyor. Şener hâlihazırda dünyanın en büyük finans şirketlerinden biri olan Goldman Sachs'ın Londra ofisinde yaz stajını sürdürüyor.
''NEREYE GİDERSEM GİDEYİM AİT OLDUĞUM YERE, ÜLKEME DÖNMEYİ İSTERİM''
Bundan sonrası için ise, tıpkı bundan önce olduğu gibi kendisini en çok zorlayacak ve en çok geliştirecek yerlerde olmaya devam etmek istediğini söyleyen Şener,
''Hayatım boyunca beni en çok zorlayan ortamlarda bulunmayı seven biri oldum ve gelişim eğrimin nerede en yüksek ve en dikey olduğunu düşünüyorsam oraya gitmeyi ve o ortamda bulunmayı seçmiştim. Ankara'da doğdum, ilk ve ortaokulu orada okudum. Ailem hala orada yaşıyor. Sonra İstanbul Erkek Lisesi'ne geldim. Ankara'da okulu dereceyle bitirmiştim ama İstanbul Erkek Lisesi'ne gelince Fatih gibi arkadaşlarımızla da ortamın daha rekabetçi ve daha iyi olduğunu ve bu durumun beni zorlayacağını gördüm. Daha sonra Boğaziçi'ne gelmek istedim çünkü ilk defa diğer özel üniversiteleri de düşünürken Boğaziçi beni hem akademik, hem sosyal hem de entelektüel olarak düşüncelerimin sınırlarını zorlayacak üniversite idi. O yüzden burayı seçtim. Gelecekte de sürekli beni neresi en fazla zorlayacaksa oraya gitmek istiyorum. Akademi ya da profesyonel hayat; bu ikisi de zorlayabilir ve şu an Goldman Sachs'ta de çalışırken de staja gitmemde ya da başka şirketlerde de çalışmıştım onlarda da nerenin beni en çok geliştireceğini düşünüyorsam orayı gitmeyi ilke edindim. Okullar için de böyle. Cambridge'teki programın da beni zorlayacağını düşünüyorum. Ondan sonraki 10 sene içerisinde de tabi ki yurt dışındaki imkânların beni daha çok zorlayacağını düşündüğüm için ilk hedefim herhalde yine neresi daha çok zor olacaksa, nerede daha çok şey öğrenebileceksem, nerede kendimi daha çok geliştirebileceksem oraya gitmek. Fakat sonunda Türk'üm ve kendimi nereye gidersem gideyim buraya ait hissediyorum. Ülkeme dönmeyi çok isterim'' diyor.
Söyleşimize katılan, Furkan Saygın Şener'in İstanbul Erkek Lisesi'nden beri arkadaşı olan ve bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Fizik ve Elektrik-Elektronik Mühendisliği çift anadal programını başarıyla bitirerek 151. mezuniyet töreninde ödüle layık görülen Boğaziçi Üniversitesi mezunu Fatih Dinç ise, Furkan'ın en önemli özelliğinin her şeyi sorgulaması ve bir sistematiğe sahip olması olduğunu, bununla beraber bu sistematiğin altında kaybolup gitmeyecek parlak bir zekâsı da bulunduğunu ekliyor.
Boğaziçi'ne veda ederken burada en sevdiği ve en özleyeceği şeyin okuldaki özgür düşünce ortamı olduğunu belirten Şener, "Boğaziçi'nin çok iyi bir akademik ortamı var, çok iyi akademisyenleri var, çok iyi araştırmalar yapılıyor ve çok iyi öğrencileri var. Tüm bu saydıklarımız MIT'de, Harvard'da da mevcut ancak bence Boğaziçi'ni farklı kılan şey özgür düşünce ortamı" diyor.