Ankara 13 Ekim'de başkent ilan edildi. İsmet Paşa ve arkadaşlarının 9 Ekim'de verdiği Ankara'nın hükümet merkezi olmasına ilişkin yasa önerisi, bir anlamda özellikle TBMM'nin açılışından beri fiilen başkent olan Ankara'nın konumunun yasallaştırılmasıydı. Ve öneri 13 Ekim 1923'te kabul edildi.
Bu sırada Ankara nüfusu 20 bin civarındadır. Gerek kale içindeki eski kent, gerekse kale etrafındaki yerleşmeler dar, kıvrımlı sokaklar boyunca uzanan mütevazi evlerden oluşmaktaydı. 19. yy gezginleri Ankara'yı hüzünlü ve bakımsız bir kent olarak nitelemekteydiler. Kentin son yüzyıl içinde yaşadığı ekonomik çöküntünün ardından savaş yıllarıyla gelen yoksulluk ve bakımsızlık yüzyıl başında Ankara'nın üzerine iyice çökmüş, 1917'deki yangın bu koşulları daha da ağırlaştırmıştı. Ankara hiç de iyi bir yaşam çevresi sunmamaktaydı.
Oysa ne Ankaralılar ne de genç Cumhuriyet'in bürokrasisini oluşturan yeni Ankaralılar bu kötü koşullar içinde yaşamak istemiyordu. Eski Ankara yaratılmak istenen ulusal burjuvazinin çağdaş kültür ve yaşantı imajına uymuyordu.
Cumhuriyet'in ilk yıllarından başlayarak Ankara yoğun bir yapılaşmaya sahne oldu. Yakup Kadri'nin deyişiyle kent baş döndürücü bir hızla gelişiyor, Taşhan önünden Samanpazarı'na, Samanpazarı'ndan Cebeci'ye, Cebeci'den Yenişehir'e, Yenişehir'den Kavaklıdere'ye doğru uzanan apartmanlar, evler, resmi binalar sanki yerden fışkırırcasına yükseliyordu.
1924'te çıkan 417 sayılı yasa ile İstanbul Şehremaneti (belediye) modeli Ankara'ya uyarlandı ve Ankara Şehremaneti kuruldu. 1924-30 yılları boyunca bataklıklar kurutuldu, yapı malzemesi fabrikaları kuruldu. Fabrika işçileri için konutlar yapıldı ve kentsel hizmetlerin sağlanmasına ilişkin önemli adımlar atıldı.
1927'ye gelindiğinde Ankara'nın nüfusu 74 bine ulaşmıştı. Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki dağınık yerleşme biçimi yapılaşmada gözlenen üslup karmaşası eleştirilince, cumhuriyet bürokrasisinin bu plansız imar deneyiminden çıkardığı ders ise kentsel gelişmeyi yönlendirip denetleyecek bir imar planının gerekliliği olmuştu.
Bu amaçla 1927'de uluslar arası bir yarışma açıldı ve üç yabancı yarışmacı Ankara'ya davet edildi. Yarışmayı kazanan Berlinli mimar Hermann Jansen'in Ankara imar planı 1932'de onaylanarak yürürlüğe girdi.
Jansen planı kentin makroformunu oluşturmayı hedefliyor, ana ulaşım akslarını, açık alanları ve kentsel fonksiyon alanlarını belirliyordu.
Plana göre kuzey-güney doğrultusunda uzanan Atatürk Bulvarı kentin ana omurgasını oluşturuyor, ikinci bir aks Kale'nin eteklerinden dolaşıp Atatürk Bulvarı'nı Ulus'ta keserek doğu-batı doğrultusunda uzanıyordu. Plan, kale içindeki eski kentin korunmasını, yeni kentsel gelişmenin ise kale dışında, bu iki ana aks çevresinde yer almasını öngörüyordu. Ticari merkez Ulus'ta, yeni yönetim merkezi ise Yenişehir'de olacaktı.
Plan, 1938'e kadar oldukça başarılı bir şekilde uygulandı. 1920'lerin başındaki kaotik yapılaşma nihayet kontrol altına alındı. Yenişehir, Cebeci, Bakanlıklar semti, Gençlik Parkı, 19 Mayıs Stadyumu, Hipodrom, Fakülteler Jansen Planı'na göre gelişti.
1930'larda kamu eliyle büyük projeler gerçekleştirildi. Bakanlık binaları, bankalar ve diğer kamu binaları inşa edildi. Ankara bambaşka bir çehreye büründü.
(Kaynakça: Cumhuriyet'in 75 Yılı ansiklopedisi-YKY)
ABDÜLHAK ŞİNASİ'NİN GÖZÜYLE
Ankara'ya ilk yoksulluk zamanlarında gelip onunla birlikte yoğrulan, onunla hem-hal olanların ruhi haletlerini tasavvur edin. Şehrin yavaş yavaş nasıl büyüyüp güzelleştiğinin hikayesini bu ilk yeni Ankaralıların ağızlarından işitmelidir.
Ankara'nın o çok mütevazi ilk planları yapılırken, bunları nasıl fahrla ve sevinçle seyrettiklerini ve bunların karşısında ne lezzet duyduklarını asıl onlardan dinlemeliyiz. Varlık, no 3
(15 Ağustos 1933)
ANKARA MARŞI
Ankara, Ankara, güzel Ankara,
Seni görmek ister her bahtı kara.
Senden yardım umar her düşen dara,
Yetersin onlara güzel Ankara.
Burcuna göz diken, dik başlar insin,
Türk gücü orada her zoru yensin,
Yoktan var edilmiş ilk şehir sensin,
Varolsun toprağın, taşın Ankara.
Halil Bedii YÖNETKEN