YERDE BULUNAN PARAYI ALMAK ETİK Mİ?
Yerdeki paraya THY 'formülü'
Tatilde kumların arasında bulduğum 50 lirayı cebime atmam etik mi? Sizce bulduğum parayı ne yapmalıydım? (C. Mersin)
Kim bilir, belki de yanınızda güneşlenen kişiydi o paranın sahibi. Birkaç saat sonra düşürdüğünü fark etti, aradı ama bulamadı. Tabii başka bir ihtimal daha var: Belki de o 50 lira günlerdir oradaydı. Sahibi çoktan umudunu kesmişti parasını bulmaktan.
Acaba hangisi? Bugün artık bunu bilmeye imkan yok. Ama o gün bu sorunun yanıtını aramanız gerekirdi.
Bence yerde bulunan paralar için devleti örnek alabiliriz. Devlet "yerde" bir şey bulduğunda ne yapıyor? "Yerde" bir şey bulduğunda ne yaptığını bilmiyorum ama mesela havalimanlarında sahibi belirsiz bir eşya ya da para bulduğunda (Bir kamu ortaklığı olan) THY'nin ne yaptığını biliyorum: Depoya kaldırıp üç ay sahibinin başvuru yapmasını bekliyor. Sahibi makul süre içinde gelmezse ihaleye çıkıp eşyayı satıyor. Parasını hayır kurumlarına bağışlıyor.
Devletin "bulduğu" parayı direk kasasına koyduğu durumlar da var. Örneğin, bankalarda unutulan para belirli bir süre sonra Hazine'ye intikal ediyor.
Sizin sorunuza dönecek olursak.. Bence yapmanız gereken, parayı bulduğunuz yere (Etrafta hiç mi büfe ya da minübüs, taksi durağı yoktu?) bir ilan asıp, o plajda parasını kaybedenlerin sizi aramasını istemekti. Sahibi çıkmazsa, devletin izlediği yollardan birini izleyebilirdiniz. Ama hangisini?
Kamuya açık bir yerde bulunan 50 liradan bahsediyoruz öyle değil mi? Ben, etik açıdan, topluma en büyük faydayı sağlayacak davranışın, THY'nin yaptığı gibi o parayı bir hayır kurumuna bağışlamak olduğunu düşünüyorum.
Yalnız dikkat: Yerde bulunan para konusu, paranın tutarıyla yakından ilişkili. 50 lirayı kaybeden kişi birkaç gün içinde geri gelmiyorsa, muhtemelen hiçbir zaman gelmeyecek demektir. Buna karşılık birkaç yüz lira kaybeden bir kişi, günler sonra da parayı kaybettiği yere gelebilir. "Büyük paralar" polise teslim edilmeli.
KÜRTAJ KONUSUNDA ETİK TARTIŞMA
"KEMANCI" SORUSUNUN YANITI
Önceki gün sorduğum "komadaki kemancı" ile ilgili sorum sanırım biraz ağır kaçtı. Sorunun neyle ilgili olduğunu yanıtını sadece üç okurumuz doğru tahmin edebildi: Sorulan şey, 9 ay karında taşınan bebek, yani hamilelikti.
Önce soruyu tekrar hatırlayalım:
Dünyaca ünlü bir kemancı komaya giriyor.. Felsefe sorularında her türlü 'tuhaflık' mübahtır. Bu soruda da, uzmanlar, kemancıyı sadece sizin kurtarabileceğinizi açıklıyor! Hayatta kalıp sağlığına kavuşması için kemancının tam 9 ay boyunca size asılı halde yaşaması gerekiyor. Kemancının hayranları bir gece siz uyurken evinize girip, komadaki kemancıyı sırtınıza asıveriyorlar! Onu sırtınızdan atmak elinizde. Ama bunu yaparsanız ölecek. Ne yaparsınız? Atar mısınız, taşır mısınız?
Evet, Judith Jarvis Thomson'un bu gerçekten çok ünlü "kemancı" sorusu, aslında kürtajın doğru olup olmadığını tartışıyor. Daha önce dediğim gibi "kemancı" sorusuna, iki farklı görüşün iki farklı yanıtı var. İki yanıtı da kısaca yazacağım. İşte kürtajı destekleyenler ve karşı çıkanların etik gerekçeleri…
KÜRTAJA KARŞI ÇIKAN GÖRÜŞ…
İlk olarak daha önceki "vagon" sorusundan ismini hatırlayacağınız, felsefeci Philippa Foot'u dinleyelim. Foot'a göre hem "kemancı" sorusunda hem da kürtajla ilgili tartışmada birbirinden ayırmamız gereken iki "ödev" var: 1) Öldürülmeme ödevi. 2) Ölümden kurtarılma ödevi.
Foot'a göre, "öldürülmeme ödevi", "ölümden kurtarılma ödevi"ndan çok daha önemli.
Rahme düşen bebeğin öldürülmeme ödevi var. Ama Foot'a göre "kemancı"nın durumu biraz farklı. O zaten hasta. Ölürse, sırtınızdan attığınız için değil, ölümcül hasta olduğu için ölecek. Oysa ana karnındaki bebek, öyle değil. Bebek, sağlıklı. Buraya dikkat: Kürtaj yaparsanız, bebeğin hayatına müdahale edip öldürmüş olacaksınız. Kemancıyı sırttan atmak ise cinayet değil, hayat kurtarmayı reddetmek olacak.
Evet, Foot'un yanıtı da böyle..
KÜRTAJI DESTEKLEYEN GÖRÜŞ
Buna karşılık soruyu soran Judith Jarvis Thomson, farklı görüşte. Thomson'a göre komadaki kemancıyı sırtınızdan atmaya hakkımız var. Ve haliyle kürtaj da kadınlar için doğal bir hak. Çünkü Thomson'a göre, hem "kemancı" sorusunda hem de "kürtaj" tartışmasında, birbirine karıştırılmaması gereken iki hak var: 1) Yaşam hakkı 2) Yaşamda kalmak için ihtiyacı olan şeyi alma hakkı.
Thomson'a göre hem "kemancı"nın, hem de rahme düşmüş bebeklerin yaşam hakkı, elbette var. Ama ikincisine, yani "yaşamda kalmak için ihtiyacı olan şeyi alma hakkı"na sahip olup olmadıkları, çok tartışmalı. Thomson, buradan hareketle, kürtajın etiğe uygun olduğunu savunuyor.
Okurlarımızın yanıtlarına geçmeden önce bir not: Pazartesi, bu kez daha kolay bir soruyla etik bilmecelerini sürdereceğim...
Ve işte okurlarımızın yanıtları:
"HAYAT KURTARMANIN GÜZEL OLDUĞUNU BİLİYORUM"
Soru bana tuzak gibi geldi.. Gece uyuyan kişi öz annemiz, kemancı da biz olmayalım sakın:) Başka kim, 9 ay kendisine yapışık birisini taşır.. Anne olmanın yanı sıra, ben kim olursa olsun taşırdım, hayat kurtarmak güzeldir.. (Karaciğerimin yarısını 2007'de anneme verdim.. İkimiz de zor günler geçirdik ama annem için canım feda.. Kısacası hayat kurtarmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu biliyorum =)) (Ş.O.)
"KEMANCI TAŞINMALI"
Kemancı ile ilgili etik sorunuz istenmeyen bir çocuğa hamile kalmış bir bayanı andırıyor. Bunun üzerine pek çok farklı yorum yapılabilir, etik-etik değil konusu topluma, kültüre, inanışlara göre değişebilen bir durumdur. Ama sonuç itibariyle kendi rahatı uğruna hiçbir canlıyı öldürmek uygun bir davranış olmasa gerek. Bırakın 9 ay, ömür boyu bile taşıması gerekirse, başka bir çözüm yolu bulunana kadar kemancının taşınması gerekmektedir. Bazen hayat boyle istem dışı yükler veriyor insana, özürlü bir çocuk sahibi olmak gibi mesela...
Başka çözüm yolu ne mi olabilir? Buna da felsefe içindeki tuhaflıklar kullanılarak kolaylıkla çözüm bulunabilir sanıyorum. (T.P.)
"BİR ÖMÜR BANA ASILI YAŞAYABİLİR"
Öncelikle sorunun cevabı yerine, sorulan sorunun "etik" olup olmadığı konusuna değinmek istiyorum. Sizce insanları "ünlü kemancı", "ünsüz çoban Ahmet Efendi" veya "faydalı - faydasız" olarak sınıflandırmak etik midir? veya faydalı olup olmama konusu neye göre belirlenir?
Ünlü kemancı da ölümlü bir insandır, çoban Ahmet Efendi de. Bu kişileri faydalı veya faydasız olarak sınıflandırmak kime - neye göre yapılır?
Çoban Ahmet Efendi hergün hayvanlarını otlamaya çıkartır, sonra ileride besili hale geldiklerinde onları satar. Kendisi hayattaki döngünün bir parçasıdır. Onun sistemden silinmesi belki kimse için birşey ifade etmez, yerine kolayca bir başkası konulabilir, sistem içinde yaptığı iş göze batmaz- dikkat çekmez ama sonuçta bir insandır.
Ünlü kemancı sanatını icra eden, belki de dünyada eşi benzeri olmayan bir yetenektir, belki de yüz yıllar boyunca yerine yenisi konulamayabilir. Sistemden silinmesi hissedilir, milyonlarca hayranı vardır - fakat o da bir insandır.
Hayatta kalıp sağlığına kavuşması için 9 ay boyunca bana bağlı halde yaşaması gereken kişinin ünlü bir kemancı veya çoban olması birşeyi değiştirmez, insan olması yeterlidir. Sağlığı düzelecekse değil 9 ay, bir ömür boyunca bana asılı olarak yaşayabilir.
Hem biz insanlar, ilk 9 ay boyunca annemize asılı yaşamıyor muyuz? daha sonra bir çoğumuz bir ömür boyunca ailemize bağlı yaşamıyor muyuz? (H.Ç.)
(Okura not: Sorudaki kemancıyı ünlü yapan, soruyu soran Jarvis Thomson. Sorunun orijinalini, İngilizce Wikipedia'da "Violinist (thought experiment)" diye aratırsanız, bulabilirsiniz.)
KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMENİN YOLUNU ARARDIM
Kemancıyı gece uyurken sırtımıza asanlar, sırtımızdan attığımızda neler yapar Allah bilir! İstemediğimiz halde bizi bulan çok dert var. Mecburen taşırdım. Ancak krizi fırsata çevirmek için yollar arardım. (M.C.)
HAYATTA KARŞINIZA ÇIKAN ETİK SORULARI YAZIN
Hayatta karşınıza çıkan etik problemlerle ilgili her türlü sorunuzu
etik@sabah.com.tr adresine yazın. E-posta kullanmak istemiyorsanız, sorunuzu aşağıdaki yorum alanına da bırakabilirsiniz. Sorunuzda rumuz da kullanabilirsiniz.