Bakara suresi, Kuran'ı Kerim'in en uzun suresi olarak dikkat çeker. Bu sure, İslam hukukunun ana hatlarına dair çeşitli hükümler içerir. Bu sure ayrıca, Musa, peygamberliğiyle İsrailoğullarının tabiatında işlenen ineğe tapma inancını kesip öldürdüğünü anlatılır. Kuran'ı Kerim'in ayrıntılı bir özeti durumunda olan bu sure, insanlara yol göstermektedir. Bakara suresinin 177.ayetinde ise duaların kabul olması için okunur. İnsanın yaşadığı herhangi bir sıkıntıda, dünya ve ahireti için hayırlısını dileme noktasında bu ayetin büyük faydası vardır.
Leysel birre en tuvellu vucuhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lakinnel birre men amene billahi vel yevmil ahırı vel melaiketi vel kitabi ven nebiyyin, ve atel male ala hubbihi zevil kurba vel yetama vel mesakine vebnes sebili, ves sailine ve fir rıkab, ve ekames salate ve atez zekat, vel mufune bi ahdihim iza ahed, ves sabirine fil be'sai ved darrai ve hinel be's ulaikellezine sadaku, ve ulaike humul muttekun.
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır.
"Birr, ahlâk güzelliğidir" hadisindeki (Müslim, "Birr", 14, 15; Tirmizî, "Zühd", 52) kullanımı da dikkate alarak "erdemlilik" diye tercüme ettiğimiz birr (el-birru) kelimesi, bu âyetteki kullanımından da anlaşılacağı üzere, Kur'an-ı Kerîm'in en kapsamlı kavramlarından biridir. Nitekim bu kelimenin geçtiği âyetler bütün olarak değerlendirildiğinde bunun Kur'an'da, iman ve ibadetten başlamak üzere her türlü iyilik, ihsan, itaat, doğruluk, günahsızlık gibi mânalarda kullanıldığı görülür. Burada "birr" kelimesinin kapsamına giren; imana, ibadete, sosyal ahlâka ve bireysel ahlâka ilişkin olmak üzere dört bölümde sıralandığı görülen meziyetler de "birr" kelimesinin kapsadığı erdemlerin en önemlileri olup âyette kavramın muhtevası bunlarla sınırlanmamış, sadece örnekleme yoluna gidilmiştir. Nitekim Fahreddin er-Râzî de âyeti tefsir ederken birr kelimesini, "bütün saygı ifade eden davranışları, itaatleri ve insanı Allah'a yaklaştıran hayırlı işleri içine alan bir kelime" şeklinde değerlendirmiştir (V, 37).
144-150. âyetler açıklanırken işaret edildiği üzere, kıble değişikliği gerçekleştirildiğinde İslâm karşıtı gruplar bu olayı bir fitne ve karışıklık vesilesi olarak değerlendirmeye kalkışmışlardı. Konumuz olan âyette İslâmiyet açısından asıl iyiliğin ve Allah'a saygının ibadet esnasında sırf şeklî olarak yüzünü doğuya veya batıya çevirmek olmadığı ifade edilmekte; böylece içinde iman, ibadet ve ahlâk erdemlerinin yer almadığı bir biçimselliğin din açısından temelde bir önem taşımadığı tesbit edilerek, bir yandan kıble konusundaki tartışmaya son nokta konulmakta, bir yandan da özden yoksun bir biçimsellikle dindarlığa ulaşılamayacağı şeklindeki çok önemli bir ilkeye vurgu yapılmaktadır.
Söz konusu âyetin devamında gerçekten dürüst (sâdık) insanların ve takvâ sahibi sayılması gerekenlerin, zikredilen hasletleri kazanmış kimseler olduğu ifade edilmiştir. Burada birr kelimesiyle sıdk (doğruluk-dürüstlük) ve takvâ kelimeleri arasında, neredeyse eşanlamlı kabul edilebilecek kadar yakın bir ilişki kurulması Kur'an terminolojisi bakımından oldukça önemlidir. Bu husustaki dikkat çekici başka bir âyetin meâli de şöyledir: "İyilik (el-birr) ve takvâ üzerinde yardımlaşın; kötülük (el-ism) ve düşmanlık yolunda yardımlaşmayın. Allah'tan sakının (ittika). Çünkü Allah'ın vereceği ceza çok çetindir" (Mâide 5/2). Görüldüğü gibi burada "birr" kelimesi "ism"in, yani kötülük ve günah kavramının zıddı olarak kullanılmış ve takvâ ile birlikte zikredilmiştir. Böylece Kur'anî anlamda "birr", sıdk ve takvânın, birbirini tamamlayan ahlâkî erdemler olduğu anlaşılmaktadır. Bu üç terim arasında hadislerde de aynı ilişkinin kurulduğu görülür. Meselâ bir hadiste Hz. Peygamber
"... Ben sizin aranızda Allah karşısında en çok takvâ sahibi (etkā), en doğru (esdak) ve en iyi (eberr) olanınızım" buyururken (Buhârî, "İ'tisâm", 27; Müslim, "Hac", 141) kendisini bu üç üstün nitelikle tanıtmıştır. Başka bir rivayete göre Hz. Peygamber "Size doğruluğu (sıdk) tavsiye ederim. Doğrulukla iyilik (birr) bir bütündür ve bu ikisine sahip olanlar cennettedir" buyurmuşlar (İbn Mâce, "Duâ", 5; Müsned, I, 3, 5, 8). Ticaret ehlini uyaran bir hadislerinde de kıyamet gününde "füccâr" (günahkârlar) damgası yemekten, ancak müttaki davranan, iyilik eden ve dürüst iş yapan ticaret erbabının kurtulabileceklerini bildirmiştir (Tirmizî, "Büyû'", 4).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 263-264