Askeri pilot olan bir babanın oğlu olan 29 yaşındaki Atalay Filiz Galatasaray Lisesi'ni 1395 numarasıyla bitirmişti. Ailesi onunla gurur duyuyordu. Üniversite eğitimi için 2006'da Fransa'ya gitti. 5 yıl Paris'te kaldı. Renkli bir hayatı vardı. Değişim programı kapsamında 2008 yılında bir aylığına Rusya'dan Paris'e gelen Olga Seregina ve Elena Radchikova ile tanışmıştı. Olga'ya aşık oldu. Artık onlar sevgiliydi.
AYNI EVDE YAŞAMAYA BAŞLADILAR
Olga ve Elena 2010 yılında üniversite eğitimi için Fransa'ya gidince yolları bir kez daha kesişti. İki kız, bu sırada Paris'te Korgeneral Hasan Hüseyin Demirarslan'ın oğlu Göktuğ Demirarslan ile aynı evde kalan Filiz'le birlikte kalmaya başladı. Bir süre aynı evi paylaşan gençlerden Demiraslan ve Elena bir süre sonra aralarında çıkan anlaşmazlık sonucu başka bir eve taşındı.
YALAN SÖYLEYİP TÜRKİYE'YE DÖNDÜ
Atalay yurt dışında yaşamaktan çok sıkılmıştı. 2012'de ailesine, yaptığı başvurunun kabul edildiğini ve ODTÜ Biyoloji Bölümünde doktora yapacağını söyleyerek Ankara'ya yerleşti. Çocukluk arkadaşı olan ve TÜBİTAK'ta mühendis olarak çalışan Göktuğ Demirarslan ile tekrar görüşmeye başladı. Ancak Paris'teki eğitimini tamamlamadığı ve ailesinin baskısından kurtulmak için de 'ODTÜ'de doktora yapacağım' yalanını söylediği yakalandıktan sonra ortaya çıkacaktı.
ARKADAŞLARINI GÖZÜNÜ KIRPMADAN VURDU
Atalay Filiz'in çok farklı bir dünyası vardı. Gazetelerde çıkan cinayet haberlerini biriktiriyordu. Sürekli cinayet romanları okuyordu. Bu haberlerle kendisine mesajlar verildiğine inanıyordu. İlk cinayetini işlemeyi kafasına koydu. Olga'dan ayrılmış Elena'ya platonik olarak aşıktı. En yakın arkadaşını öldürecekti. Bir kaçakçıdan silah aldı. 16 Eylül 2013 günü Göktuğ Demirarslan (24) ile Rus sevgilisi Elena Radchikova (23), Ankara Eryaman Atakent Mahallesi Vadi Sitesi önünde, 16 Eylül 2013'te silahla öldürerek kayıplara karıştı. Ankara polisi kamera kayıtlarından cinayeti işleyen kişinin Atalay Filiz olduğunu belirledi.
O ARTIK FURKAN'DI
Bir otobüse binen Atalay İstanbul'a geldi. O gece sabaha kadar dolaştı. Cep telefonunu denize attı. "Öldürdüm ikisini de" diye iç geçirdi. Bu kimlikle artık gezemezdi. Bir sahtekar aracığıyla kendisine Furkan A. adına düzenlenmiş bir kimlik yaptı. Artık o Atalay değil Furkan'dı. Cebindeki parası da bitmişti. Tuzla sokaklarında iş aramaya başladı. Bir kafede garson arandığını görünce hemen içeriye girdi. "Garson aranıyormuş. Bende garsonum" dedi. Gani Kayıkçı Furkan'ı işe almıştı.
FATMA ÖĞRETMENİ BIÇAKLAYARAK ÖLDÜRDÜ
Kafe iş yapmıyordu. Bu yüzden kapatılmasına karar verildi. Kayıkçı ailesi Furkan'ı sevmişti. Maddi durumu olmadığı için ona acıyarak oturdukları apartmanın giriş katına yerleştirdiler. Bir cinayet daha işlemeyi kafasına koymuştu. Yeni kurbanı ona her gün sıcak yemek veren tarih öğretmeni Fatma Kayıkçı'ydı. 27 Mayıs günü talihsiz kadını bıçaklayarak öldürdü. Cesedini çöp poşetleri içinde evinin 500 metre ilerisindeki bir yere bıraktı. Furkan için ikinci firar başlıyordu.
BAKALIM KATİL TANIDIK MI?
İstanbul Cinayet Büro Amiri Orhan ve arkadaşları olay yerine gitmişti. Hızlıca olay yerinden delillerin toplanmasını istedi. "Bakalım katil tanıdık mı" diye düşündü. Polis memuru Yaşar da parmak izi incelemesine başladı. Evet bu parmak izleri tanınıyordu. Yaşar izleri karşılaştırdı. Bu izler 2013 yılında Tümgeneral Hasan Hüseyin Demirarslan'ın TÜBİTAK'ta çalışan oğlu Göktuğ Demirarslan ile Rus sevgilisi Elena Radchikova'yı Ankara'da öldüren Atalay Filiz'e aitti. Yaşar bu bilgiyi hemen amiri Orhan ile paylaştı.
BU TEHLİKELİ BİR MANYAK
Medya Fatma Kayıkçı cinayetini konuşuyordu. Sabah yayınlanan programda bu cinayetin üzerinde duruluyordu. Kısa süre sonra iki cinayet arasındaki bağlantı internetlere düştü. Atalay Filiz'in adını biranda tüm Türkiye öğrendi. Atalay, cinayetin ardından İzmir Buca'ya giderek saklandı. Cinayet Büro Amiri Orhan, "bu seri katil değil belki ama tehlikeli bir manyak" diye yorum yaptı.
HER GÜN GAZETELERİ OKUDU
Atalay Türkiye'nin biranda tek gündemi olmuştu. Saklandığı yerden her gün gazeteleri takip etmeye başladı. Polis için bu kadar medya baskısı sıkıntı yaratıyordu. Bu katili biran önce yakalamalılardı. Fotoğrafları basına dağıtıldı. Halktan Atalay'ı görenlerin ihbar etmeleri istendi. Türkiye'nin dört bir yanından ihbar geliyordu. Ama çoğu boştu.
BUGÜN YİNE BENİ YAZMIŞLAR
Atalay'ın yiyecek stokları bitmişti. Dışarı çıkmak zorundaydı. Bir markete giderek alışveriş yaptı. İzmir Yeşilyurt kavşağında iki bavul ve bir çantayla kameralara takıldı. Orhan iki ekibini hemen İzmir'e gönderme kararı aldı. İzmir Emniyeti de alarmdaydı. Tüm polisler seferber edildi. Artık Atalay için çember daralıyordu. Bugün yine beni yazıyorlar" diye güldü gazeteleri okurken.
BİR BANYO YAPAYIM
Ormanlık bir alanda yaşamaya çalışıyordu. 10 gündür buradaydı. Böcek yemeye başlamıştı. Uzun zamandır da banyo yapmamıştı. Bir pansiyona gidip yıkanmaya karar verdi. Gümüldür-İzmir seferi yapan bir minibüse bindi. Araç içerisindekiler sanki 40 yıldır Atalay'ı tanıyor gibilerdi. İşe gitmeye çalışan Ali, "Aaa bu o" diyerek hemen polisi aradı. Ekipler kısa sürede minibüsü durdurdu. Türkiye'nin aradığı seri katil aracın içindeydi. Hemen gözaltına aldılar.
ŞİMDİ SORGU ZAMANI
Pazar olmasına rağmen televizyonlar son dakika giriyordu bu gelişmeyi. Hem İstanbul hem de İzmir polisi derin bir nefes almıştı. Atalay geniş güvenlik önlemi altında son cinayeti işlediği İstanbul'a sevk edildi. Orhan ve ekibi onu bekliyordu. Saat 16.00 sıralarında Atalay Filiz Cinayet Büro Amirliğindeydi. Sorgusuna bizzat Asayiş Şube Müdürü Ali Tuna Çoşkun ve Orhan girdi. Atalay önce ifade vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine tüm deliller masaya konuldu. Atalay artık yapacağı bir şey olmadığını anlayarak tüm cinayetleri bir bir anlattı.
OLGA NEREDE?
Göktuğ Demirarslan ile Elena Radchikova'yı kendisini cinayetli suçladıkları için, Fatma Kayıkçı'yı ise "Atalay " diye bağırıncı kendisini tanıdığını düşünerek öldürdüğünü ifadesinde söyledi. Peki Rus sevgilisi Olga Seregina'yı da Atalay mı öldürmüştü? 5 yıldır genç kız kayıptı. Polis şimdi bu sırrın peşinde..