İnsanın doğası ve fıtratı gereği yakınlık kurma, sevme ve sevilme isteği taşıdığına dikkat çeken Ruh Sağlığı Derneği Aile Kom. Başkanı Aile Danışmanı Klinik Psikolog Beyza Beşikoğlu, "Bu ihtiyaç rahimde başlar ve ölünce sona erer. Bir kişi ile bağ kurmak ve yakın olma ihtiyacı o kadar önemlidir ki beynimizde bağlanma figürlerimizle (ebeveynler, çocuklar, partnerler) bağlantı kurma ve bunları düzenleme için özel bir biyolojik mekanizma vardır. Bu sisteme bağlanma sistemi adı veriliyor. Ailemizin, partnerimizin, sevdiklerimizin yanındayken güvende olmayı ve korunmayı sağlayan davranış ve duygulardan oluşuyor Dolayısıyla beynimiz sürekli yalnızlıktan keyif almaz, birisinin fiziksel ve psikolojik varlığıyla desteğine ihtiyaç duyar" dedi.
"MODERNLEŞME AİLE BAĞLARINI OLUMSUZ ETKİLİYOR"
Modernizm ile birlikte yeni bir düzen ve toplum yapısı meydana geldiğini ifade eden Beşikoğlu, "Modern bireyde ve toplumda ortaya çıkan değişimlerin arka planında değişen ya da değişmesi beklenen "yerleşmiş kabuller" bulunuyor. Modernleşmenin sonucu olarak gelenek ve görenek, değer ve inançlar, mahremiyet ve kültürden uzaklaşma ile yaşanan dejeneresyon aile bağlarındaki dinamiklerin olumsuz etkilenmesine sebep oluyor. Yaşanan değişimlere paralel olarak anne ve babaların toplumsal konumu, değerleri ve inançları, rol ve beklentilerinde de değişmeler oldu" diye konuştu.
"EN KRİTİK PROBLEM AÇIK VE ETKİN İLETİŞİM KURAMAMAK"
Aile içinde en büyük problemin etkin ve açık iletişim kurmamak olduğunu ifade eden Beşikoğlu, şöyle devam etti: "İletişim becerilerini aile üzerinden öğrenen ve geliştiren çocuğun rol modeli anne ve babasıdır. Sağlıklı aile içi iletişim bireyin kimlik gelişimine, özdeğerine, özsaygısına, özgüvenine, sosyal iletişimlerine doğrudan etki sağlıyor. Yapıcı ilişkilerin olmadığı, sevginin koşullara bağlandığı, suçlamanın ve yargılamanın bulunduğu, yıkıcı eleştiri ve kıyasın olduğu, aşağılamanın ve hakaretin olduğu, cezanın rol oynadığı ailelerde sağlıklı iletişim gelişmez. Sağlıklı olan sen dili değil, ben dili kullanmaktır ve kendimizi karşımızdakine ifade ederken ne hissettiğimizi, duygumuzu aktarmak olacaktır."
"PANDEMİ AİLELERİ HEM OLUMLU HEM OLUMSUZ ETKİLEDİ"
Pandeminin aileler üzerinde hem olumlu hem olumsuz etkileri olduğunu ifade eden Beşikoğlu, şunları söyledi: "Bunlardan bazıları; maddi durumda yaşanılan olumsuz etkilerin aile içi geçimi zorlaması ve bunun anksiyete ve agresyona dönüşmesi, akrabalar ve arkadaşlar ile yüz yüze iletişim kurulamaması araya mesafe ve soğukluk girmesi ilişkilerin zayıflaması çiftler arası geniş aile dinamiklerinin bozulmasından kaynaklanan çatışmalar, sosyallikte yaşanan düşüş ve izolasyon bunun çiftlere etkisi, yeme-içme-uyku düzeninin bozulması ve eşlerin birbirlerine bu anlamda yıkıcı eleştirilerde bulunması ve telkin etmelerinin iletişimi zorlaştırması. Bunların yanında olumlu etkileri de; aile içi iletişimin artması, çiftlerin birbirlerini daha yakından tanıması, birbirleri ile doğru iletişim kanalı bulmaya çalışmaları interaktifliğin sağlanması, ailelerin birbirleri ile keyifli etkinlik ve aktiviteler yapma fırsatları da oldu. Aynı evi paylaşmakta zorlanan çift sayısında ve boşanma sayısında pandemi öncesi geçmiş yıllara oranla artış olduğu söylenebilir."
"EŞLER BİRBİRİNİ KABULLENMELİ, ONAYLAYIP DESTEK OLMALI"
Eşlerin yakınlığa ve birlikteliğe bakış açılarına dair bireysel farkındalık kazanmalarının önemli olduğunu dile getiren Beşikoğlu, aile içi iletişimi arttırma yollarını şöyle sıraladı: "Çatışmayla başa çıkma yöntemleri nelerdir karşılıklı birbirleri ile paylaşmalılar. Cinselliğe karşı tutumları, istek ve ihtiyaçlarını açıkça dile getirme becerisi kazanmaları, partnerlerinden ve ilişkilerinden beklentilerine dair kendilerini keşfetmeleri, anlamak ve anlaşılmak üzere bir temel oluşturmaları ve duygu odaklı iletişim kurmaları önemli. Empatik olmaları, birbirlerini kabul etmeleri, onaylamaları ve destek olmaları, ailece keyifli vakit geçirmek için birbirlerine zaman ayırmaları aile içi iletişimi arttırmada çok değerli olacaktır."