Kamer, AA muhabirine, 11 ili etkileyen büyük bir deprem felaketiyle karşı karşıya olunduğuna işaret etti. Devlet ve sivil toplum kuruluşlarının bölge için çeşitli çalışmaların yanı sıra yardım kampanyaları düzenlediğine dikkati çeken Kamer, bazı vatandaşların da ayni ve nakdi yardımla yetinmeyip, "Bölge için neler yapabiliriz?" düşüncesiyle sosyal medya üzerinden kendilerine gelen bilgileri yine sosyal medya üzerinden yetkililere ulaştırmak için paylaşımda bulunduklarını belirtti. Sosyal medyada deprem süreciyle ilgili en büyük sıkıntılardan birinin dezenformasyon ve yalan haber olduğunun altını çizen Kamer, "Göçük altında vatandaşların olduğu yönünde bazı adres bilgileri paylaşıldı. O mesajları yetkililere ulaştırmak adına bazı vatandaşlar sosyal medyada çaba içine girdiler. Aslında gerçekte belirtilen enkaz altında kimsenin olmadığı, öyle bir adresin olmadığı gibi şeyler ortaya çıktı. Bu da sosyal medyanın amacına uygun bir şekilde kullanılmadığını ortaya çıkarıyor." diye konuştu. Yalan haberlere yorum yapmak yerine yetkili kurumlara bildirmek gerektiğini vurgulayan Kamer, şunları dile getirdi: "Sosyal medyada bir haberin yalan olduğunu görsek dahi altına yorum yazmayacağız çünkü yorum yazdığımızda bu sizin takipçilerinize de düşüyor. Dolayısıyla yalan haberin etkileşimi artmış oluyor. İletişim Başkanlığının dezenformasyonla mücadele merkezi var, Anadolu Ajansının teyit merkezi var. Bu dezenformasyonla ilgili bilgileri gönderiyorsunuz en azından teyit ediliyor veya yalan haberin önlenmesi noktasında sürece dahil oluyorsunuz. Bu tür ihbarlar sürece sizin en büyük desteğiniz olur."
"TEYİT EDİLMEMİŞ HİÇBİR MESAJI PAYLAŞMAMAK ÇOK ÖNEMLİ"
Bu süreçte sosyal medya üzerinden "linç kültürü" ve "itibar suikastı"nın yoğun şekilde yaşandığını aktaran Kamer, şöyle devam etti: "Dezenformasyonla mücadele noktasında güvenlik endeksi yüksek hesaplardaki bilgileri ya da devlet yetkililerinin açıklamaları dikkate alınmalı. Güvenlik endeksi yüksek hesap demek takipçi sayısı fazla olması ya da mavi tıklı hesap demek değil. Mavi tık gördüğümüzde oradaki bilgilerin doğru olduğunu düşünüyoruz. Bu süreçte ön plana çıkmış sanatçıların veya toplum önderlerinin yaptığı bazı paylaşımlarının doğru olmadığını gördük. Antakya'da baraj patladı haberi üzerine kurtarma çalışmalarına maalesef ara verildiği ve bu nedenle vatandaşlarımızın vefat ettiği haberi basına yansıdı. Dolayısıyla teyit edilmemiş hiçbir mesajı paylaşmamak çok önemli. Sosyal medyada, 'mesaj teyitlidir, kesin bilgi mutlaka yayalım' gibi mesajları bu süreçte yoğun şekilde aldık. Yetkililerin yaptığı açıklamada bunların doğru olmadığı, sürece zarar verdiğine dair resmi kurumların açıklamaları var." Yalan haberler nedeniyle yetkililerin açıklamalarının genellikle dezenformasyonla mücadele şeklinde olduğunu belirten Kamer, "Yetkililer, afet süreciyle ilgili neler yapıldığı, vatandaşlardan neler beklendiği gibi şeyler açıklanması gerekirken dezenformasyonlara cevap vermek zorunda kaldılar. Dolayısıyla teyit etmediğimiz hiçbir mesajı sosyal medya üzerinden paylaşmıyoruz." ifadelerini kullandı.
Her paylaşımın iyilik olmadığını söyleyen Kamer, şunları kaydetti: "Sosyal medyada paylaşım yapmak iyilik yapmak değil. Bilmediğimiz, kaynağını görmediğimiz, teyit etmediğimiz mesajı paylaşmak sürece zarar vermek dışında kimseye iyilik yapmaz. Dezenformasyonu yetkililere ulaştırmakla birlikte onun doğru bilgi olarak kabul edildiği için orada yazan mesajların çözümüne ilişkin birtakım çabalar içine giriliyor. Bilgi doğru olmadığı için enerji bölünüyor, yapılan faaliyetler aksıyor ve sürece zarar veriyor. Burada asıl olması gereken, birey, toplum ve devletin birbirine kenetlenerek deprem gibi yıkıcı faaliyetlerin üstesinden gelmek için işbirliği içerisine girmesi gerekiyor. Dezenformasyonla enerjileri bölündüğü için maalesef süreç yönetiminde ciddi problemlerle karşılaşılabiliyor."