Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü davasını 11 Ocak'ta karara bağlayan İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Oktar ile birlikte 14 elebaşını "örgüt yöneticiliği", "cinsel saldırı", "çocuğun cinsel istismarı", "eziyet" gibi birçok suçtan toplamda 9 bin 803 yıl 6'şar ay hapis cezalarına çarptırmıştı. Mahkeme 236 sanıktan 3'üne beraat verirken, diğer sanıkları da "örgüt üyeliği" ve "cinsel suçlar" başta olmak üzere birçok suçtan ağır cezalara mahkum etmişti.
Ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (İstinaf) 1. Ceza Dairesi 15 Mart 2022'de bu kararı bozarak Oktar'ın aralarında bulunduğu 16 örgüt yöneticisi dışındaki 68 sanığı tahliye etmiş, serbest bırakılan bu sanıklardan 61'i hakkında 28 Mart'ta yeniden tutuklama kararı verilmişti.
Sanıklar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin kararıyla yeniden yakalanıp cezaevine konulmuştu.
4 EKİM'DE SON SAVUNMALAR
İstinafın bozma kararının ardından 72'si tutuklu 215 sanığın yeniden yargılamasına 6 Eylül'de başlanmıştı. 6-16 Eylül günleri Marmara Ceza İnfaz Kurumlarında yapılan ilk duruşmalarda tarafların bozma kararına karşı diyecekleri soruldu, savunma ve talepler alınmıştı. Duruşmayı 4 Ekim'e erteleyen mahkeme heyeti, davanın esasına ilişkin mütalaasını hazırlaması için dosyayı Cumhuriyet savcısına göndermişti. Savcı, mütalaasını hazırlayıp mahkemeye sundu.
BOZULMUŞ RIZA
Cumhuriyet savcısı, mütalaasında istinafın bozma kararına katılmadığı bildirdi. Sanıkların ilk yargılamada olduğu gibi benzer şekilde cezalandırılmalarını talep eden savcı, "cinsel istismar mağdurlarının rızası vardır" gerekçeyle bozma kararı verilemeyeceğini kaydetti. Cumhuriyet savcısı, Adnan Oktar'a cinsel suçlar dışında "casusluk" ve "FETÖ'ye yardım" suçlarından da ceza verilmesini talep etti. Savcı, İstinaf mahkemesinin bu suçlardan verdiği bozma kararına direnilmesini talep etti.
Mütalaada mağdurların, "dini duyguları istismar edilerek iradeleri fesada uğratılmış" kadınlar olduğu, "hile kullanmak suretiyle elde edilen, bozulmuş rızalarına istinaden ilişkiye sokulan kız veya kadın bireyler" oldukları vurgulandı.
Mütalaada, kadınların örgüt lideri Adnan Oktar'a sunulacağı ve Oktar'ın da kızın sözde İslami tebliğe hazır olup olmadığını kontrol edeceği konusunda ikna edildikleri, örgüt üyeleri ve sempatizanlarca bu durumun "Mehdi ve özel bir insan" olduğu inancından ötürü, sorgulanamadan bir talimat olarak uygulandığı belirtildi.
OKTAR'IN CİNSEL TATMİNİ İÇİN KULLANILDILAR
Mütalaada ayrıca şu tespitlere yer veriliyor: Dava konusu olayda mağdurları aldatmaya yönelik gerçekleştirilen evlenme vaatlerinin, Yargıtay kararlarına yansıyan ve aldatıcı özellikte olduğu kabul edilmeyen konvansiyonel evlenme vaatleri ile karıştırılmaması gerekir. Sanıklar bu vaadi en başından itibaren mağdurları, örgütten çıkma imkânı bırakmayacak ölçüde teslimiyetini sağlamak amacıyla "turnike" sistemine sokmak, tüm psikolojik sınırları kaldıracak şekilde cinsel saldırıya maruz bıraktıktan ve örgütten ayrılma imkanını mental olarak yitirdikten sonra Adnan Oktar'a cinsel tatmini amacıyla sunulmak için kullanmaktadır.
TAM TESLİMİYETİN SAĞLANMASI İÇİN…
Örgütte Adnan Oktar'a ve hiyerarşik üstlere tam teslimiyetin sağlanması ve ayrılıkların engellenmesi için oldukça detaylı biçimde belirlenmiş yöntemler dahilinde hareket edilmiş ve bu yöntemler mağdurlar üzerinde yüzlerce kez tatbik edilmiştir.
Örgüt üye ve yöneticilerinin bir bütün olarak dahil olduğu, her aşamasında neyin, kim tarafından, ne şekilde yapılacağının, mağdurun olası tavırlarına karşı hangi alternatif planların devreye sokulacağının adeta bir film senaryosu gibi doğaçlamaya imkan vermeyecek ölçüde tüm detaylarıyla ustaca belirlendiği bu yöntemler, muhatabı mağdurun, hayatının doğal akışı içinde karşılaştığı ve bir daha tekrar etmesi mümkün olmayan cezbedici fırsatlar olarak sunulmuş, bu fırsatın etkisine kapılan mağdurların artık dönüşü olmayan bir yola girerek, iradeleri kademeli olarak ortadan kaldırılmıştır.
CİNSEL SALDIRI, HAKARET VE DAYAKLA TEPKİ VEREMEZ HALİNE GETİRİLDİLER
Bu sistem, en başından itibaren hedef olarak seçilen kadınların ve küçük yaşta kızların süreçten ve ana hedeften haberdar olmadan, ancak sürece katılan örgüt üyelerinin, defalarca tekrarladıkları ve ustalaştıkları, başından sonuna kadar gerçekleşen/gerçekleşecek olayları bildiği ve nihai hedefin mağdur olarak seçilen kişinin Adnan Oktar'ın sürekli kendi emrinde bulunan ve tüm emirlerini sorgusuz yerine getiren, cinsel saldırı başta olmak üzere hakaret, dayak gibi eylemlerine tepki veremeyen bir "köle/eşya" haline getirilmesi örgüsüne sahiptir.
Özellikle genel toplumsal ahlaki normlar dikkate alındığında, turnike sistemine sokulan ve bu sistemden çıkmak istediğinde ilişkiye girenlerin silahlı olmasının sağladığı korkutucu güç veya örgütten daha önce ayrılan şahıslara yapılan sosyal medya üzerinden yürütülen karalama kampanyası, ilişkilerin kayda alınması ve bunun şantaj malzemesi olarak kullanılması, evlenme vaadinde bulunanın olayları ailesine ve çevresine anlatacağı tehdidinde bulunması, bu çerçevede onlarca kişinin cinsel saldırısına maruz kaldıktan sonra artık gerçekleşeceğini umduğu "evlenme" olayının bir süre sonra gerçekleşmeyeceğini anlaması ve tüm bu sistemden kurtulmanın tek yolunun Adnan Oktar'a teslim olmak/Adnan Oktar'ın eşi olmak olduğunu anlayarak teslim olmaları birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda "evlenme" vaadinin hukuki anlamda hileli hareket olarak kabul edilmesini zorunlu kılmaktadır.
1999'DA ZAMANAŞIMINDAN KURTULDULAR
Örgütün yukarıda izah olunan amaçlar doğrultusunda, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk arz eden illegal faaliyetlerini kurulduğu günden bu yana sürdürdüğü yargı kararları ile sabittir. Yukarıda ayrıntıları açıklanan yargı kararlarında da bahsedildiği üzere, 1999 yılında Adnan Oktar silahlı suç örgütüne başlatılan soruşturma sonucunda Yargıtay, huzurdaki yargılamadaki ile yöntem itibariyle birebir olan faaliyetleri ve bu kişilerin teşekkülünü çıkar amaçlı bir suç örgütü ve bu örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar olarak nitelendirmiş, ancak o dönem sanıklar bu maddi tespitlere rağmen suç teşkil eden fiillerine ilişkin zamanaşımı gerekçesiyle cezalandırılamamıştır