Kore'de esir düşen 244 kahraman askerden sonuncusu olan Gazi Onbaşı Ahmet Akdağ, Aydın'ın Didim ilçesinde 93 yaşında hayatını kaybetti ve askeri törenle son yolculuğuna uğurlandı. Kore Savaşı'nda kulaktan kulağa anlatılan Türk askerinin kahramanlığı, dayanıklılığı ve hayatta kalma yeteneğinin ABD'nin gizli askeri istihbarat tutanaklarında yer aldığını 7 yıl önceki başvurusu ile ortaya çıkaran, "Ben Türk-Kore Savaşı'nda Türk Esirler" kitabının yazarı Askerî Antropolog Dr. Ece Aynur Onur, Kore gazisi olan esirlerin sonuncusu Gazi Onbaşı Ahmet Akdağ'ı anlattı. Gizli belgelerde ilk olarak Akdağ'ın tutanaklarına ulaştığını söyleyen Onur, "244 Türk askeri gibi o da birliğine bağlıydı" dedi. Onur, Kore Savaşı'nda esir düşen Türk askerlerinin daha önce yayımlanmamış toplu fotoğraflarını da ilk kez bizimle paylaştı.
GİZLİ TUTANAĞINA ULAŞTIM
Dr. Onur, ilk olarak "Amerikan Askeri İstihbaratı 1953'te Kore Savaşı Ateşkes Antlaşması imzalandıktan sonra esir takası yapılırken müttefik olduğu halde Türk asker esirlerini sorguladı. Sorgu tutanakları üzerinde yapılan gizli bir bilimsel çalışma sonucunda ABD ordusunun esaret ve muharebe eğitimleri ile hayatta kalma, kaçma kurtulma, sorguya mukavemet eğitimleri hazırlandı. Sorgu notlarında ise şu var: "Sessiz Türk", "Bu da konuşmuyor", "Hiçbir şey söylemiyorlar" ve "Bunlar kafayı yemiş" gibi ifadeler var. Ağız birliği yapan Türk askeri ellerinden geldiğince bilgi vermemek için mukavemet göstermişler. Gizli tutanaklarda ilk tutanağına ulaştığım kişi Ahmet Akdağ'dı" dedi.
SOĞUK KAMPTA YARALI HALDELERDİ
Dr. Onur, Kore Savaşı'ndaki esir kampında tutulan Akdaş hakkında şu bilgileri aktardı: "Kore gazisi esirlerin sonuncusu Akdağ'ın künye bilgisi 4388 numara. 24 yaşındayken, Kore'deki Kunuri yakınlarında 30 Ekim 1950'de Çin Kuvvetleri tarafından birliği ablukaya alınıyor. Çatışmalarda ağır yaralanan Onbaşı Ahmet Akdağ, esir alınıyor. İki yıl önce vefat eden Kore Gazisi Veli Atasoy'dan (92) onun hakkında detaylı bilgi aldım. Atasoy ile Akdağ çok yakın arkadaşlar. Veli Atasoy fiziksel olarak kısa boylu bir askerimiz olmasına rağmen ve Ahmet Akdağ çok uzun boylu olmasına rağmen Atasoy 50 gün ölüm yürüyüşünde Akdağ'ı sırtında taşıdığını biliyorum. Ahmet Akdağ'ın ise hayatımı 'Veli Atasoy'a borçluyum' dediği biliniyor. 1951 yılında Soğuk Kamp ya da Ölüm Vadisi denilen bir kampta esir kalıyorlar."
KURŞUNLARI BOTTAKİ DEMİRİ BIÇAK YAPIP ÇIKARDI
Sözlerine devam eden Dr. Onur, "Ağır yaralı olmasına rağmen Akdağ, ABD esirler yüzer yüzer ölürken, Atasoy sayesinde bizim askerlerimiz hayatta kalıyor. Örneğin yaralı Akdağ'ın ölmesini engellemek adına vücut sıcaklığından yararlanabilmesi için iki sağlıklı esir askerin arasına onu yatırıyorlar. Atasoy botların uçlarından çıkarılan demirlerle bıçak yapıyor ve Akdağ'ın vücudundaki kurşunları çıkarıyor. Akdağ'ı bebek gibi kaşıklarla besliyorlar ki ölmesin. Bu da Amerikalı ve İngiliz esir tabip subaylar tarafından esaret sonrasında kendi hükümetlerine rapor ediliyor" şeklinde konuştu.
EMİR KOMUTA ZİNCİRİNİ KIRAMADILAR
Kamptaki birlik ruhunu anlatan Dr. Onur, "Amerikalı ve İngiliz askerleri az gelen yemekten dolayı birbirini kırarken, Türkler yemekleri eşit bir şekilde pay ederlerdi ve birbirlerine verirlerdi, hastalarının ölmesine kesinlikle izin vermezlerdi. Hastalarına birer bebek gibi bakarlardı. Karın içerisini kazarak çeşitli bitkilerin köklerini tüketerek hayatta kalmayı başarıyorlardı. 1951 yılında Şubat ayından Haziran'a kadar 5. Kamptalar. Bu kampta İngilizler, Amerikalılar ve Türkler beraberler ve kampta ilk kez beyin yıkama faaliyeti olarak komünizm propagandası veriliyor. Bizim askerlerimiz çok güçlü bir mukavemet gösteriyor. Türklerin arasında ise emir komuta zincirini kıramıyorlar. Amerikalı ve İngiliz esir askerleri arasında ise emir komuta zinciri kırılıyor. Bu kırıldığı için de onların esirlerinde ölenlerin sayısı daha fazla. Biz de ise birlik ruhu fazla olduğu için esir askerlerden hiçbiri ölmüyor. 244'ünün sağ sağlim Türkiye'ye dönmesi mucizedir" ifadelerini kullandı.
ESİR KAMPINDA NEDEN TÜRKLERDEN ÖLEN OLMADI?
Dr. Onur, "ABD'nin gizli sorgusunda 'Neden Türklerden ölen olmadı?' sorusu sorgulanıyor ve bilimsel çalışmada bu ele alınıyor. Amerikalıların araştırmalarında Türklerin güçlerini kültürlerinden aldığını söylüyorlar. Bizim kültürümüzdeki imece kavramı, rütbe iptal edilse bile büyüğe ve deneyime saygı var. ABD'li araştırmacıların 'Türkler, bu milli bilinci tarihlerinden alıyorlar, ninnileri dahi onları milli savunmaya hazırlıyor. Aile, okul, tarih, tevekkül ve Allah inançları çok fazla' şeklinde açıklamaları var. Bence de haleti ruhiye, birlik ruhundan ileri geliyor bu. ABD'li araştırmacılar 'Ülkelerinin itibarını korumak için canlarını feda edebilecek ruhu taşımalarından kaynaklı bu' diyor. Esir kamplarından beni en derinden etkileyen ise tuvaletler ve banyolardaki tutum. Müslüman erkekler ve gençler paravan olmadığı için utanıyor. Tuvalete bile dört-beş kişi birlikte gidip o esnada vücutlarını paravan yapıyorlar. Amerikalılar ve İngilizler bununla çok dalga geçiyorlar ama esir takasları sırasında bizim askerlerimiz üstlerinde Amerikan üniforması ya da komünist üniforması ile dünya basının önüne çıkmamak için üstlerindeki üniformaları yırtıyorlar. Akdağ ile Atasoy Kore'yi hep konuşurdu. Birçok Kore gazisi ile görüştüm ama Akdağ ile sağlık problemleri nedeni ile görüşmem hiç kısmet olmadı ancak ailesinden sürekli haber aldım" dedi.