İzmir'de yaşanan 6.9 büyüklüğündeki depremin ardından bölgeden son dakika haberleri üst üste geliyor. Öte yandan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, tsunamiyle ilgili basın toplantısı düzenledi. Tsunamiyle ilgili araştırmalar ve çalışmalar paylaşılırken Haluk Özgener, tsunami beklentisinin gelecekteki depremlerde de sürdüğünü ifade ederken 'Depremde dayanıklı bir binada oturuyorsanız şiddetli depremi daha az hissedersininiz' uyarısında bulundu. İşte son dakika haberinin detayları...
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi (BDTİM), 30 Ekim'de Ege'de gerçekleşen 6,9 büyüklüğündeki deprem sonrası İzmir'i etkileyen tsunamiyle ilgili basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında merkezin tsunamiyle ilgili çalışmaları paylaşıldı. Toplantıya Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, müdür yardımcısı Prof. Dr. Ali Pınar ve BDTİM Müdürü Dr. Doğan Kalafat ile müdür yardımcısı Dr. Öcal Necmioğlu katıldı.
"DÜNYADA GENİŞ BİR BÖLGE İÇİN TSUNAMİ UYARISI VERİYORUZ"
Toplantıda konuşan Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, enstitü bünyesinde 10 yıldan fazla süredir tsunami konusunda çalışmaların sürdüğünü belirtti. Prof. Dr. Özener, 2016'dan beri ulusal ve ulusal anlamda "Tsunami Hizmet Sağlayıcı" olduklarını vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ege ve Akdeniz için depremlerde oluşabilecek tsunamilerle ilgili çok ayrıntılı modelleme çalışmalarımızı yaptık. Enstitümüzde tsunami konusunda çok ciddi bir bilgi birikimi ve çalışma var. Bunun uluslararası anlamda çıktılarını da görebiliyorsunuz. Rasathanemizde tsunami konusunda çalışmalar 2005'te başladı, 2009'da bir tsunami uyarı merkezi kurulması kararı alındı. 2012'de 'Aday Tsunami Hizmet Sağlayıcısı' olarak, Birleşmiş Milletler altındaki Uluslararası Oşinografi Komisyonu bünyesindeki birime müracaatımız yapıldı. 2012-2016 yılları arasında bu konuda yapılan çalışmalar neticesinde "Aday Tsunami Hizmet Sağlayıcısı" olundu. 2016'daysa "Tsunami Hizmet Sağlayıcısı" statüne terfi ettik. Bunun ardından dünyada çok büyük bölgede bize üye olan ülkelere bu hizmetimizi, uyarı mesajımızı gönderiyoruz. Türkiye'de ise İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına (AFAD) tsunaminin olacağı mesajını veriyoruz."
"EGE'DE TSUNAMİLER BÜYÜK ÖLÜMLERE NEDEN OLDU"
Prof. Dr. Haluk Özener konuşmasında ayrıca, yapılan çalışmaların gelecek 30 yılda Akdeniz'de bir metrenin üzerine tsunamiler oluşturma olasılığının yüzde yüze yakın olduğunu da dile getirdi. 30 Ekim'de Ege'de yaşanan 6,9 büyüklüğündeki depremin ardından da tüm uyarıların ilgililere iletildiğini belirten Prof. Dr. Özener, "30 Ekimdeki 6,9 büyüklüğünden sonra birkaç tane tsunami oluştu. Arazide yapılan incelemelerin ardından, örneğin Sığacık'ta 1,9 metreye varan subaskın derinliği tespit edildi. Alaçatı-Azmak'ta karanın 1,3 kilometre, Akarca'da 820 metre ve Sığacık'taysa 320 metre kadar su baskın mesafesi tespit edilmiş durumda. Tsunami Türkiye için yabancı bir konu olarak görünebilir ama biz 2017'de Bodrumda bununla karşı karşıya kalmıştık. Ulusal görevimiz nedeniyle o zaman da Tsunami uyarısını yapmıştık. Dalga yüksekliği 40 santimetreye bulmasına rağmen bunun bile tehlikeli olabileceğini belirtmiştik. Tsunami aslında Akdeniz ve Ege için yeni bir şey değil. Tarihsel olarak da bunu görüyoruz. Örneğin Milattan Sonra 365 yılında Girit'te olan bir depremden sonra yaklaşık 5 bin ila 10 bin kişi deprem ve tsunamiden dolayı hayatlarını kaybetti. 1202 yılında olan bir depremde de Suriye'de 30 binden fazla ölüme neden oldu. Akdeniz ve Ege'de çok fazla tsunami üretecek nokta var. Türkiye ve çevresine bakarsak Ege ve Akdeniz'de birçok kaynak var. Raporlama çalışmaları bize şunu gösteriyor: Önümüzdeki 30 yılda Akdeniz'de bir metreden daha fazla tsunami olma olasılığı yüzde yüze yakın. Ege ve Akdeniz'de 6,0'dan daha büyük bir deprem sonrasında bu tsunamileri göreceğiz" diye konuştu.
Prof. Dr. Haluk Özener, uyarılar gelmeden önce, kıyılarda yaşayanların deprem olduktan sonra, mümkün olan kısa sürede bu bölgelerden uzaklaşması gerektiğini de sözlerine ekledi. Bilim insanı, bunun çok önemli bir önlem olduğunu ve hayatları kurtarabileceğini vurguladı.
"HER BÖLGE İÇİN ÇALIŞTIK, YEREL BİRİMLERİ BİLGİLENDİRDİK"
BDTİM Müdür Yardımcısı Dr. Öcal Necmioğlu ise sunumunda 5 Kasım'ın "Dünya Tsunami Farkındalık Günü" olduğunu hatırlattı. Bu alanda ulusal ve uluslararası kurumların işbirliği önemli çalışmaların yapıldığı bilgisini paylaşan Dr. Necmioğlu şunları söyledi:
"Tsunamiyle ilgili ulusal ve uluslararası işbirliğiyle birçok tatbikat ve analiz çalışması yürütüldü. Modelleme çalışmaları bize belirlenen noktada, beklenen dalga yüksekliği ve bunun neticesinde su baskınıyla ilgili neticeleri gösteriyor. Bu noktalarla gerekli bilgi notları da yerel birimlerle paylaşıldı. Bunun amacı yerel birimlerin gerekli çalışmaları yapabilmesine imkân vermek. Bu sayede o bölgelerde tahliye planlarının oluşturulması ya da bazı yapısal önlemler için çalışmalara başlanması amaçlarımızdan bir tanesi. Ayrıca farkındalığı artırmak için MarDİM Projesi kapsamında Türk-Japon ortaklığıyla birlikte tsunami bilgilendirme kitabı da yazıldı."
"DEPREMİN ARDINDAN TSUNAMİ TEHLİKESİNİ DEĞERLENDİRİYORUZ"
Dr. Öcal Necmioğlu, tsunamide erken uyarının önemine de dikkat çekti. Bunun doğru bir şekilde yapılması gerektiğinin altını çizen bilim insanı konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Erken uyarıda doğru bilgi, doğru yer ve zamanda, doğru kişilere ulaşmalı. Bunlardan bir tanesi eksik kalırsa, erken uyarı bu niteliğinden kaybeder. Bizim dünya üzerinde çok geniş bir alanda deprem gözlem alanımız var. Bunun çok büyük bir kısmında tsunami tehlikesini gözlemliyor, raporluyor ve uyarı veriyoruz. Ayrıca deprem büyüklüğünün doğru tahmini de tsunami uyarısında çok önemli bir yer tutuyor. Biz deprem büyüklüğünü alarak, bazı sistemlerle tsunami tehlikesini değerlendiriyoruz. Eğer bir tsunami oluşmayacağını belirlesek bile yine de bunun her zaman muhtemel olduğu konusunda ilgililere bilgi notu iletiyoruz. Daha büyük depremlerde ise tsunami uyarı mesajını doğrudan gönderiyoruz. Hedefimiz 7'nci dakikada uyarı mesajını gönderebilmek. Bu sayede gerekli emir-komuta zincirlerinin harekete geçmesine fırsat vermiş oluyoruz. 5.5'ten büyük tüm depremler için uyarı mesajı gönderiyoruz. Deprem büyüklüğü artıkça uyarı seviyesi ve kapsadığı alan da artıyor."
"DEPREMİN ŞİDDETİ ZEMİN VE YAPIYA BAĞLI"
BDTİM Müdürü Dr. Doğan Kalafat ise Ege'deki depremin 6,9 büyüklük ile "büyük" bir deprem olduğunu ve bunu gelişen teknolojiler nedeniyle 9 dakika içerisinde ölçebildikleri bilgisini paylaştı. Depremin tahrip gücünün yer yer değişebildiğini vurgulayan Dr. Kalafat, "Büyüklük ile şiddet birbirine karıştırılıyor. Depremin şiddeti, büyüklüğünden farklı. Şiddet depremin doğa ve canlılar üzerindeki etkisi olarak düşünülmeli. Eğer afete karşı bilinçli bir toplumsanız, depreme dayanaklı binalarda oturuyorsanız, bu son depremi 4-5 şiddetinde hissederdiniz. Ama kötü bir zeminde, kötü bir yapıda oturuyorsanız, İzmir'de evlerin yıkıldığı o alanda 8,0 şiddetinde yaşayabiliyorsunuz" diye konuştu.