İstanbul Beykoz'da yaşayan Beyza – Fatih Katıkçı 2005 yılında dünyaya gelen kızı Zeynep, Kadıköy'de özel bir hastanede doğum sırasındaki ihmallerden dolayı serebral palsi oldu. Aile hukuk mücadelesi başlattı. Ancak dava 19 yılda sonuçlanamadı. Anne Beyza Katıkçı 19 yıllık dava sürecine dikkat çekmek, kızı Zeynep'in yaşadıklarını ve bir anne olarak kendi mücadelesini anlatmak, benzer hastalıklarla mücadele eden ailelere ışık olmak ve farkındalık oluşturmak için Lal – Zeynep İki Adın Öyküsü Bir Farkındalık Yolculuğu adını verdiği bir kitap yazdı. Beykoz Acarkent'te yaşayan ve Nişantaşı'nda restoran işleten Fatih Katıkçı ile Beyza Katıkçı, 2002'de evlendi. 2005'de ilk çocuklarını kucaklarına almaya hazırlanan çift, her anne baba adayı gibi hazırlıklar yaptı, yavrularını beklemeye başladı. Beyza Katıkçı, tüm doktor kontrollerini düzenli yaptırıyordu. Doğumun yaklaşması üzerine Kadıköy'de özel bir hastaneye giden anne adayına akşamdan hastaneye yatış verildi.
Kendisi ve eşine ilk etapta her şeyin yolunda gittiği söylendi ve doğumun sabah olabileceği ifade edildi. Annelik içgüdülerini hisseden Beyza Katıkçı'nın bir şeylerin kötü gideceğini adeta önceden seziyor gibiydi. Bazı belirtilerden şüphelenen Beyza Katıkçı, bunun sebeplerini sorduğunda "doğum öncesi normal" yanıtını aldı. Gece boyunca anneye cihaz bağlanarak bebeğin kalp atışları dinlendi. Sabah ise kalp atışları düştü. Bunun üzerine hemen doğuma alındı. Doğum sonrasında ise bebeğin strese girerek anne karnında kakasını yaptığı ve kakanın solunması sonucunda ciğerlerin etkilendiği ve beyne oksijen gitmediği belirlendi. Bu da Zeynep bebeğin beynin, hareket etmesi için vücuda komut verememesine neden olan Serebral Palsi hastalığına yakalanmasına sebep oldu.
19 YILDIR SONUÇLANAMAYAN DAVA
Aile, hastane ve doktor ihmali sebebiyle 2006'da tazminat davası açtı. 2011'de yerel mahkemeyi kazandı. Karşı tarafın itirazıyla dosya temyiz edildi. Yargıtay, 2013'te Serebral Palsinin hastanedeki ihmallerden kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair illiyet bağı raporu istedi. 2014'te İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan 33 uzmanın imzasını taşıyan bir rapor hazırlanarak illiyet bağı kuruldu. Bu rapora göre mahkeme tazminat hesaplamasını yaptı. Dosya itirazla tekrar Yargıtay'a taşındı. Yargıtay, tazminat hesaplanmasındaki bilirkişi raporundaki imza eksikliğinin giderilmesi için dosyayı yerel mahkemeye iade etti. Yerel mahkeme de Yargıtay'ın imza eksikliğini gidermek yerine yeniden illiyet bağı raporu istedi. Çapa, Cerrahpaşa ve Hacettepe'den alınan raporlarda illiyet bağı kurulamayınca mahkemenin verdiği kararla aile davayı kaybetti. Bu kez aile itiraz etti. Yargıtay ailenin itirazını haklı bulup, zaten illiyet bağı raporunun olduğunu yeni bir illiyet bağı raporuna gerek olmadığını dosyanın sadece imza eksikliğinden dolayı bozulduğunu söyleyip aktüel tazminat hesaplanmasını istedi. Bunun üzerine karşı taraf, karar düzeltme istedi. 19 yıldır sonuçlanamayan dava şu anda karar düzeltme aşamasında bulunuyor.
19 YILLIK HUKUK MÜCADELESİ VE FARKINDALIK İÇİN KİTAP YAZDI
Anne Beyza Katıkçı, 19 yıllık dava sürecine dikkat çekmek, kızı Zeynep'in yaşadıklarını ve bir anne olarak kendi mücadelesini anlatmak, benzer hastalıklarla mücadele eden ailelere ışık olmak ve farkındalık oluşturmak için "Lal-Zeynep, İki Adın Öyküsü: Bir Farkındalık Yolculuğu" adını verdiği bir kitap yazdı. Kitapta anne Beyza Katıkçı ile birlikte eşi Fatih Katıkçı ile kızları ve Zeynep ile Su'nun yazıları da yer aldı.
ZEYNEP'İN BEYNİ OKSİJENSİZ KALDI SREBRAL PALSİ TEŞHİSİ KONULDU
Yaşadıkları zorlu süreci anlatan anne Beyza Katıkçı, "Hamilelik sürecim normal devam ediyordu. 9 Haziran 2005 tarihinde benden sıvı gelince doktorumu aradım. Hastaneye gelmemizi istediler. Gece hastanede kalmamızı istediler. Eğer doğum sancısı gelmezse suni sanı vereceklerini veya sezaryen ile doğum yapılacağını sancı olursa normal doğum olacağını söylediler. Gece hastanede kaldım. O gece karnımda çocuğun kalp atışlarını dinlemek için sabaha kadar belirli aralıklarla bana NST makinesi taktılar. Belirli aralıklarla kalp atışlarında düşüşler oldu. Bunda bir gariplik olduğunu düşündük. İçgüdüsel olarak bunda bir terslik olabileceğini hissettim. Defalarca hemşire ve doktorlara haber vermemize rağmen bunun normal olduğunu söylediler. Kendi doktorumuza haber vermek istediğimizi söylediğimizde onlar kendilerinin haber verdiğini söyledi. Her şeyin hastanedeki doktorların kontrolü altında olduğunu sabah her şeyin hallolacağını söylediler. Sabah 07.00- 08.00 sıralarında kızımın kalp atışlarında tamamen düşme oldu ve makine uyarı vermeye başladı. O sırada doktorumuz geldi. Beni hemen doğuma aldılar. Kızım anne karnında strese giriyor. Anne karnından çıkmak istiyor. Çıkartmadıkları için de bebek strese giriyor ve anne karnında kakasını yapıyor. Kakayı yaptığı için bütün ciğerler bundan etkileniyor ve beyin doğum sırasında oksijensiz kalıyor. Beyin oksijensiz kaldığı için de Zeynep'e serebral palsi teşhisi konuldu" dedi.
"KIZIM O DOKTORUN DOKTORLUK YAPMASINI İSTEMİYOR"
Davanın sonuçlanmasını beklediklerini ifade eden Beyza Katıkçı, "Zeynep şu an 19 yaşında. Yürüme ve konuşma engeli var. Mental ve zihinsel olarak bir engeli yok. Bedensel olarak verilen destekle normal okul sürecine devam etti. Kendini ifade edebilecek kadar konuşabiliyor ama cümle kurma ve kelimeleri çok söylüyor. Eğitimle, tedavi ve terapi yöntemleriyle bu hale geldik. 2011 yılında diğer kızım Su dünyaya geldi. Böyle bir hayat değişikliğini içeren süreç yaşadık. Hastaneden çıkarken hiç kimse bu olayı üstlenmedi. Tüm her şeyin parasını hastaneye ödememize rağmen, "kusura bakmayım bir komplikasyon gelişti" gibi bir ifade duymadan taburcu oldu. Ne yapacağımızı bilemediğimiz bir dönemden geçtik. 1 yıl sonra hastaneyi mahkemeye verdik. Mahkeme sürecinde inanası gelmeyen şeyler yaşadık. Bize "ajitasyon yapıyorsunuz" diyen avukatlar bile oldu. Bu kitabı yazınca kızım Zeynep kitabı okudu. Neden bu halde olduğunu anladı. Bize başından beri bizimle hukuki süreci yürüten avukatımız Şenol Çilek ile konuşmak istediğini söyledi. Zeynep, avukatımıza, 'Ben bu doktorun doktorluk yapmasını istemiyorum. Bacaklarını göstererek 'yürüyemiyorum. Başka birine de başına bu gelebilir' dedi. Avukatımız da bu davayı örnek olması amacıyla açtığımızı söyledi. Kızım da biz de davanın sonuçlanmasını bekliyoruz" diye konuştu.
"ZEYNEP'İ BİR HEDİYE OLARAK KABUL ETTİK"
Zeynep'in kendilerine verilmiş bir hediye olduğunu söyleyen Beyza Katıkçı, "Başımıza gelen bu olayı hayatımızın sonuna kadar yaşayacağımızı kabul ettik. Kızımla aramızda sevgi bağını kurup yaşadıklarımızı içselleştirmeye başladım. Bu yaşadıklarımızla ilgili bir şey üretmem gerektiğini düşündüm. Ancak Zeynep henüz çok küçüktü ve ondan izin almadan kitap yazmak istemedim. Sonuç da bu onun özeliydi. Zeynep'in büyümesini bekledim. Bu sırada da yaşadıklarımızla ilgili notlar almaya başladım. Dava süreci de beni çok yormuştu. Geçen yıl içimden geldiği gibi yazmaya başladım. Çok güzel bir yayınevi ile karşılaştım. Bana çok destek oldular. Onlarla birlikte bu yola çıktık. Yaşadıklarımız maddi ve manevi çok zor süreçler. Biz de farkındalık yaratmak adına buna giriştik. Bizim ailemiz adına kıymetli bir şey. Biz yaşadıklarımız ve Zeynep'i olduğu gibi kabul edip bize gönderilmiş bir hediye olarak değerlendirdik. Bunları anlattığımız bir kitap oldu. Kitapta hepimizin notları var. Bu süreçten yılmaya niyetim yok. Çocuklarıma doğru olmayı öğretirken bir yandan da anne olarak doğrunun ortaya çıkması için mücadele vermek durumundayım" dedi.
BABA 19 YILDIR BİTMEYEN HUKUK SÜRECİNİ ANLATTI
Dava süreciyle ilgili bilgi veren baba Fatih Katıkçı, "Kızım Zeynep 2005 yılında doğdu. 2006 yılında o zamanki Kadıköy Adliyesi'nde davayı açtık. 2011 yılında mahkemeyi kazandık. Karşı taraf itiraz ederek temyize götürdü. 2013 yılında Yargıtay, serebral palsinin yaşanan süreçten kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair illiyet bağı raporu istedi. 2014 yılında Adli tıp kurumunda 33 uzmanın imzasını içeren rapor hazırlandı ve serabral palsinin hastanedeki yaşananlardan kaynaklandığına dair illiyet bağı raporu verildi. Bu raporla mahkemeyi 2014 yılında kazandık. Ayrıca Adli tıp kurumu ömür boyu iş göremezlik raporu verdi. Bu rapora göre tazminat hesaplaması yapılacaktı. Dosya tekrar Yargıtay'a gitti. Yargıtay, tazminat hesaplamasındaki imza eksikliği sebebiyle bu eksikliğin giderilmesi için dosyayı yerel mahkemeye iade etti. Yerel mahkeme tekrar hastalığın hastane ihmalinden kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair illiyet bağı raporu istedi. Çapa Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan raporda bu bağ kurulamadı. Bu defa biz itiraz ettik. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi rapor hazırladı. Bunda da illiyet bağı kurulamadı. Bir kez de Hacettepe Tıp Fakültesi'nden rapor istedik. Buradaki rapor da illiyet bağını kuramayınca yerel mahkemede davayı kaybettik. Bu defa biz itiraz ettik. Yargıtay, bizim itirazımızı değerlendirerek, yeni bir illiyet bağı raporu istemediğini, 33 uzmanın imzasının yer aldığı adli tıp kurumu raporunda zaten illiyet bağının kurulmuş olduğunu sadece güncel tazminat için dosyadaki imza eksikliğinin giderilmesini istediğini söyleyip yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu ve yerel mahkemeden aktüel tazminat hesaplamasını yapmasını istedi. Şimdi de karşı taraf karar düzeltme isteyerek karara tekrar itiraz etti. Dosyamız şuan karar düzeltme aşamasındadır" dedi.