Dünya şampiyonu kadın güreşçimiz Yasemin Adar Yiğit SABAH Spor'a konuştu.
SORU: 5 yıl sonra başarılarını tekrarladın, 2. kez dünya şampiyonu olarak tarihe geçtin. Neler dersin?
Öncelikle çok mutlu ve gururlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Çünkü 2017 yılının ardından tekrardan 2022 yılında Sırbistan Belgrad'da 2. kez dünya şampiyonu oldum. Bayrağımızı dalgalandırıp İstiklal Marşımızı okuttum. Gerçekten her sporcunun hayalini kurduğu, dünyada herkesin hayaliyle doğup büyüdüğü bayrağımızı dalgalandırmak herkese nasip olmuyor. Ve o nasip olan sporculardan biri olduğum için de çok mutluyum, çok heyecanlıyım.
Kendimi ifade ederken bile çok güçlük çekiyorum. Ne diyeceğimi bilemiyorum açıkçası. O duygunun, hazzın, mutluluğun başka hiçbir şeyde olmadığının bilincinde ve farkındayım. Dünya şampiyonu olmak istediğimi söylemiştim. Vermiş olduğum sözü tutmanın da mutluluğunu yaşıyorum.
"EN ÇOK OLİMPİYATTA ZORLANDIM"
SORU: İlklerin sporcususun aynı zamanda, 2016 Avrupa, 2017 Dünya. Ardından Olimpiyattaki bronz. Şimdi de 2022 SORU: Dünya şampiyonluğu. Bunların içerisinde seni en çok zorlayan turnuva ve şampiyonluk hangisiydi?
Sayısız başarılarım var elbette. Ama tabi ki de beni en çok zorlayan müsabaka olimpiyatlar oldu. 4 yılda bir yapılıyor olması ve gerçekten zorluk seviyesi çok üst düzeyde. İyilerin olduğu yer. Çünkü olimpiyatlara katılabilmek için kıtaların en iyileri katılıyor. Gerçekten de olimpiyat çok bambaşka bir duygu. Orada saliselerle maç alınıp maç kaybedildiğine şahit oldum. Bu yüzden benim için en büyük organizasyon olimpiyatlar. Oradaki başarının hepsinden daha iyi olduğunu biliyorum.
SORU: Sırada hangi ilk var?
"ARTIK BEKLE BENİ PARİS DİYORUM"
2016 olimpiyatlarına katıldım. 2017 Tokyo Olimpiyatları'nda altın madalya aldım. Şimdi de 2024 Paris Olimpiyatları'nda altın madalya almak istiyorum. Ben başarılarımı merdivenden yavaş yavaş çıkan bir sporcuyum. Şimdi de 2024 Paris Olimpiyatları'nda altın madalyayı almayı hedefliyorum. İnşallah da bu sözümü de alnımın akıyla yerine getiririm.
SORU: Bekle beni Paris diyebiliyor musunuz?
Kesinlikle diyorum. Ama şöyle bir korkum var tabi, ister istemez yaşım da ilerliyor. Alttan gelen genç rakiplerimiz de var. Japonlar, Amerikalıların alttan yeni ekiplerin yetiştirildiğini gördüm bizzat şahit oldum. O yüzden de bir tedirginliğim var ama çok çalışarak o kriz yönetimini çok iyi geçirerek Paris Olimpiyatlar'ında altın madalya getirebileceğime inanıyorum.
SORU: Hayatta kırılma noktaların var mıydı? Güreşi bırakma noktasına getiren bir şey oldu mu?
"ÖNCE HAYAL KURDUM SONRA ZİRVEYE ÇIKTIM"
Maalesef benim önümde güreş branşında rol model alabileceğim kadın bir sporcu yoktu. Çok sıkıntılar çektim ama ben bunun yerine hep hayal kurdum. Ben genç kızlarımıza da hep bunu söylüyorum, hayal kurun. Kürsüde olduğumu hayal ettim, bayrağımızı dalgalandırdığımı hayal ettim, dünyanın en iyisi olduğumu hayal ettim. Hayal ederek mücadeleye başladım. Ve nitekim de bu konuda çok başarılı olduğumu düşünüyorum.
"ROL MODEL OLMAK HARİKA"
Şu an rol model olarak sağ olsunlar genç kızlarımız beni örnek alıyorlar. Bu konuda onlara da çok teşekkür ediyorum. Çünkü ister istemez bizim Türk milletimiz gözle görülür, elle tutulur bir insan olmasını istiyor. Nitekim de bu konuda çok şanslılar. İnşallah onlar da beni iyi bir şekilde rol model olarak alırlarsa eminim kadın güreşinde çok daha iyi başarılara imza atacağımızı düşünüyorum. Beni örnek almaları çok mutlu ediyor. harika bir duygu bu..
SORU: Peki genç arkadaşlarımıza tavsiyen nedir?
"ZORLUKLAR, ACILAR OLACAK AMA PES ETMESİNLER"
Tabi ki de çok büyük zorluklar olacak. Antrenman yapmak istemeyecekler. Ağrıları olacak, acıları olacak, fedakarlık yapmak zorunda olacaklar. Ama bunların hepsini yapsınlar, arkasından başarıya ulaştıklarında diyecekler ki hepsine değdi. Çok şükür madalyamı aldım. Bütün fedakarlıkların, acıların, gözyaşlarının hepsinin uçup gittiğini anlayacaklar. Ve asla pes etmesinler. Dışarıdan gelen eleştirilere kulak asmadan, yılmadan, kendi bildikleri doğrultuda hedeflerine emin adımlarla ilerlesinler.
SORU: Güreş biraz daha erkek egemen olan bir spor. İlk zamanlarda güreşçiyim dediğinde nasıl cevaplar ve tepkiler alıyordun?
"ÖNCELERİ TOPLUM ÇOK YARGILADI"
Ben bu konuda toplum tarafından çok yargılandım maalesef. Kadından güreşçi olur mu? Senin yapmış olduğun branş tamamen erkek sporu, sana hiç yakışmıyor dediler. Giydiğim mayoyu çok eleştirenler oldu, fiziki yapımın kadından farklı, erkek gibi kaslı olmaya başladığımı söyleyenler oldu. Ama ben bunların hiçbirine kulak asmadım. Çünkü başarılı olacağıma, onlara da bir kadından nasıl güreşçi olacağını göstermek istedim. Başarılı da oldum çok şükür. Şimdi ise toplumumuz beni çok seviyor, benimsiyor. İyi ki şampiyonsun, ilklerin kadınısın. Böyle sloganlarla, çok güzel karşılama törenleriyle beni karşılıyorlar. Başarı her şeyi unutturdu bunu söyleyebilirim.
SORU: Peki seni güreş sporuna çeken neydi? Hayalin miydi güreş yapmak yoksa daha sonra ortaya çıkan bir istek miydi?
"TESADÜFEN GÜREŞE BAŞLADIM"
Aslında ben güreşe çok tesadüfen başladım. Üniversite zamanlarımda başlamıştım. Çünkü üniversitede beceri parkuru vardı. Beceri parkuruna zorunlu bir hareket koymuşlardı Piolet hareketi diye. Bu hareketi en iyi yapabilen branşlar judo, güreş, tekvando, jimnastik gibi sporlardı. Ve o zaman da Balıkesir'de güreş takımı kurulmuştu. Ben de güreş minderine gittim. Orada antrenörlerin bana o hareketi öğretmesini rica ettim. Onlar da bana sen çok yeteneklisin farkında mısın, çok güzel bir kuvvetin var ve teknikleri hemen kavrayabiliyorsun dediler. Güreş yapmam gerektiğini söylediler, beni yönlendirdiler.
Aslında benim amacım sadece Balıkesir Üniversitesi'ne katılmaktı. Sonra da baktım ben de keyif almaya başladım ve devam ettirdim. Çok şükür Türkiye Şampiyonalarına katıldım. Arkasından milli takım kampları devam etti. Sonra uluslararası müsabakalarda, Avrupa, Dünya şampiyonalarında ülkemi temsil etmeye başladım. 2011 yılında güreşe başladım aslında ve çok geç 19 yaşında başladım. Ama yaşın hiçbir önemi yok. Yeter ki bir kadın istesin, bir insan istesin. İsteyip de başaramayacağın hiçbir engel yok.
SORU: Çocukken hayalini kurduğun meslek var mıydı?
"BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ OLMAK İSTEMİŞTİM"
Ben hep beden eğitimi öğretmeni olmak istiyordum. Çünkü lise yıllarında beden eğitimi öğretmenim benim için hep rol modeldi. Duruşuyla, kıyafetiyle, bize olan yaklaşımıyla. Zaten ben de beden eğitimi öğretmeni olmak için üniversiteye başvuru yapmıştım. Sağ olsun bana kendisi ön ayak oldu diyebilirim. Lise yıllarında öğretmenlerin çok önemli olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü ben onun sayesinde bu spora başladım ve ilerlemeye devam ettim.
Ali Terzioğlu ve Fevzi Dönmez hocalarıma buradan selamlarımı ve saygılarımı iletiyorum. Lise yıllarında benim hayatıma dokundukları için bu kadar başarılı olduğuma inanıyorum. Ve o dönemlerin öğretmenlerinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.
SORU: İyi bir güreşçi olabilmek için ne yapmak gerek, ne gibi özelliklere sahip olmak gerekiyor?
ZEKİ ÇEVİK VE ÇALIŞKAN OLMALISINIZ
Tabi ki yetenek de olması gerekiyor ama bir yandan da çalışmak da gerekiyor. Aynı zamanda zeki de olmak gerekiyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi ''Ben Sporcunun Zeki, Çevik ve Ahlaklısını Severim.'' Hem zeki hem de çevik olacaksınız. Buna çalışkan olmayı da eklemek gerek. Başka bir yolu yok.
Soru: Şampiyonluktan sonra hayatında neler değişti?
"GÖRENLER OOO ŞAMPİYON DİYE KARŞILIYOR"
Öğretmen olmamı buna borçluyum. Çünkü ben hiçbir sınava girmeden milli kontenjanından atanan bir öğretmenim. Şu an zaten Balıkesir Üniversitesi'nde öğretim görevlisiyim. Bunu tamamen güreşe borçluyum diyebilirim. Popülaritem artmaya başladı. Memleketim Balıkesir'de, Türkiye'de tanınmaya başladım. Bunlar çok güzel ve gurur verici. Beni görenler ooo şampiyon! Hoş geldin gibi kucaklamaya başladılar. O yüzden de gerçekten çok artısı var diyebilirim.
SORU: En beğendiğin meslektaşın kim?
"TÜRKİYE'DE AĞIR SİKLETTE ÇOK İYİYİZ"
Aslında geçmişten gelen çok büyük ve başarılı güreşçilerimiz de var. 1923 yılından itibaren bütün olimpiyatlarda en çok madalyaya sahip olan branş güreş. Olimpiyat Şampiyonları, Dünya Şampiyonları sayısızca. Ama şöyle bir şey de var ki biz bence Türkiye olarak ağır siklette en iyiyiz diyebilirim. Az çok gözlemleyebiliyoruz. Hem Avrupa'da bu yıl 3 ağır siklette şampiyon olduk. Hem de dünya şampiyonasında 3 ağır siklette yine şampiyonuz. Sanırım Taha, Rıza ve ben favoriyiz diyebilirim.
SORU: Talihsiz sakatlıklar yaşadığın karşılaşmalar oldu mu?
DÜŞTÜM AMA GERİ DAHA İYİ DÖNDÜM
Ben birçok kez operasyon geçirdim. 4 kez dizlerimden ameliyat oldum. İnanın zorlandığım anlar oldu. Hatta spora tekrar geri döndüğümde bir kaygı, endişe dönemim oluştu. Tekrar eski performansıma kavuşabilecek miyim gibi sıkıntılar yaşadım. Çok şükür tekrardan daha çok çalışarak, açığımı kapatarak aynı performansıma tekrardan ulaştım.
Performans sporu, özellikle temas sporu yapıyorsanız sakatlıklar peşinizi bırakmıyor maalesef. Ama şöyle bir dönem var. Tekrardan sakatlandıktan sonra iyi bir psikolog ile beraber iyi bir iletişim dönemi geçirdikten sonra çok rahat bir şekilde aynı performansa ulaşabiliyorsunuz.
SORU: Maç anında geriye düştüğünde kendini nasıl toparlayabiliyorsun?
"KENDİME TÜRK MİLLETİNİ MAHCUP ETME DİYORUM"
Ben kendime çok motive edici şeyler söylüyorum. Hadi kızım sen yaparsın, sen daha çok çalıştın, sen daha çok madalyayı istiyorsun, çünkü sen arkandan gelen kızlar için dövüşüyorsun bunu sakın unutma. Onlar seni örnek alıyor. Asla Türk milletini mahcup etme, zan altında bırakma, mücadeleni sonuna kadar yap, savaşan bir milletiz, özgürlüğümüzü çok seviyoruz, bayrağımızı çok seviyoruz, lütfen elinden gelenin en iyisini yap ve bu maçı kazan gibi şeyler söyleyerek kendimi çok motive ediyorum. Türk kadınının gücünü bir kez daha göster. Biliyorsunuzdur ki Türk gibi kuvvetlisözü güreşte yer etmiş bir cümle oldu. Herkes artık bizi gücümüzle biliyor.
SORU: Gücünü ve fiziğini nasıl koruyorsun? Allah vergisi bir anatomin var?
"KEMDİME BEBEK GİBİ BAKIYORUM"
Aslında öyle gözüküyor ama ben çok çalışkan bir sporcuyum. Günde en az 6 saat antrenman yapıyorum. Milli takımda özellikle sabah 3 saat, akşam 3 saat. Fiziğim de bu şekilde olmaya başladı öyle. İlk başladığımda çok farklı fiziğe sahiptim. Ama sonradan çok çalışmayla beraber vücudum artık şekillenmeye başladı. Çünkü şöyle bir dönem oldu. Artık bir başarı elde ediyorsunuz. Tekrar o başarıyı ya da daha fazlasını elde edebilmek için normal çalıştığınızın iki katı daha fazla çalışmalısınız. Böyle yapa yapa vücudum da güzel atletik bir vücuda döndü. Tamamen çalışmaya borçluyum diyebilirim. Ama şöyle bir durum da var. Dengeli de besleniyorum. Beslenmek de bunun yanında çok önemli. Kendime bebek gibi bakıyorum. Yazın soğuk su içmiyorum, terliyken hemen üzerimi değiştirmem gerekiyor gibi tamamen kendimle birebir çok ilgileniyorum.
SORU: Sizin için müsabakalar mı daha zor. Yoksa antrenmanlar mı daha zordur?
"MİNDERE ÇIKANA KADAR ÇOK ACILAR GÖZYAŞLARI VAR"
Kesinlikle antrenmanlar zor. Çünkü müsabakalar öncesi biz çok acılar çekiyoruz, gözyaşları döküyoruz. Bunu kimse bilmiyor, farkında değil ama müsabakaya çıktığımızda herkes bir kişiyi yendi, üç kişiyi yendi şampiyon oldu gözüyle bakıyorlar. Ama onun öncesinde müsabakaya hazırlanırken çektiğimiz acıları, gözyaşlarını kimse bilmiyor, farkında değil. Ben yaklaşık yılın 11 ayı kamptayım ve bu yıl hiç tatil yapamadım. Bunu söylemek isterim. Herkes bir yerlerde tatil yaparken ben sıcakta koştum, antrenmanımı yaptım, gözyaşımı akıttım, kas ağrılarım oldu. Sağ olsun antrenörlerimiz çok ilgili bizimle bu konuda. Bire bir ilgileniyorlar, bize çok yardımcı oluyorlar. Bu sebepten kimse bunların farkında değil sadece müsabaka zamanını herkes hatırlıyor. O yüzden de bir sporcu yenildiği zaman hemen bizden bir eleştiriler gelmeye başlıyor. Ama böyle olmaması gerektiğine inanıyorum. Çünkü o sporcunun bir de geçmişi var. Oraya gelene kadar acaba ne kadar çok fedakarlık yaptı, belki bir sakatlık dönemi geçirdi, belki olumsuz bir şey oldu. Yani biraz toplumumuz eleştirirken elini vicdanına koyup eleştirsinler.
Kimse o mindere çıkarken yenilmek için çıkmıyor. Ben yaklaşık 11 yıldan beri bu işi yapıyorum. 11 yıldan beri ailemi doğru düzgün göremedim. Düğünlerde ve birçok aktivitede bulunamadım. Bunun karşılığını alanlar da var alamayanlar da var. Zamanını bekleyen sporcularımız da var. O yüzden eleştiri yapılırken doğru ve düzgün eleştiri yapılmasını isterim.
Soru: Bu spora profesyonel olarak başlarken size karşı çıkan biri oldu mu? Olduysa nasıl ikna ettiniz?
"BENİ ELEŞTİRENLER ŞİMDİ TEBRİK EDİYOR"
Toplum tarafından, etrafım tarafından biraz tepkiye maruz kaldım. Güreş yapmamalısın, güreş erkek sporu, sen çok hanım hanımcık bir hanımefendisin yakışmıyor, oturmasını kalkmasını iyi biliyorsun ama güreş biraz daha erkek sporu dediler. Ben de diyorum ki ben minderde bir savaşçıyım ama dışarıda, özel hayatımda tam bir hanımefendiyim. Ve ben bunu herkese göstereceğim. Ödül töreninde şık bir şekilde giyinip bir kadın olarak o ödülümü alacağım. Mindere çıktığımda da tam bir savaşçı olduğumu göstererek, güçlü olduğumu herkese göstereceğim diyerek onları ikna edeceğimi biliyordum. Onlar eleştirmeye devam etsinler. Ben çalışmalarıma devam ettim. Artık hedefim doğrultusunda eleştiriyi dinlemeden nitekim de başarılı oldum çok şükür. Sağ olsunlar beni eleştiren insanlar şimdi tebrik etmeye başladılar. Beni sosyal medyalarında paylaşmaya başladılar.
"MUTLU VE GURURLUYUM"
Son olarak, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi'nin destekleriyle kulübümün, Yücel Başkan'ın destekleriyle ülkemi en iyi şekilde temsil ettiğime inanıyorum. Memleketim Balıkesir'e çok teşekkür etmek istiyorum. Beni çok güzel bir şekilde karşıladılar. Gerçekten aklım hayalim böyle bir şey olacağını düşünmezdim. Pankart, resimler falan paylaşmışlar. Bayrağımız komple evimizi yine sarmıştı. Gerçekten çok mutlu ve gururluyum.