"DAHA GÜÇLÜ DÖNMEK İSTİYORUM"
Ayak bileği kırıldıktan sonra yaşadığı süreçle ilgili bilgi veren Lena, şunları kaydetti:
"Sakatlığımda üçüncü ayın sonuna geldik, normalde iyileşme süreci 4-6 ay arasında oluyor. İstanbul'da bir fizyoterapi stüdyosu ile çalışıyorum. Haftanın 6 günü oraya gidiyorum. Hareket kabiliyetimi geri kazanmam için özel çalışmalar yapıyoruz. Dördüncü ayın sonunda yeniden boarda çıkmayı hedefliyorum. Zor bir dönem oldu, ayağıma üç vida takıldı, yaklaşık 6 hafta hiç üzerine basamadım. Durumum iyiye gidiyor, mutluyum, motivasyonum çok yüksek. Geçen sezonu dünya ikincisi olarak tamamladım. Hedefim seneye birinci olmak. Bu sakatlık beni birazcık geriye attı ama çoğu zaman sporcuların ciddi sakatlıklardan daha güçlü döndüklerini görebiliyoruz. Ben de kendime bu hedefi koydum. Daha güçlü dönmek istiyorum."
Gelecek sezon hedefini dünya şampiyonluğu olarak belirleyen Lena, yarış takvimi hakkında, "2019'daki ilk yarış nisan ayında Fransa'da olacak. Orada başlayacağız. Mayısta Japonya, Kore, haziranda Portekiz ve aynı ay Alaçatı'da tekrar Dünya Kupası yarışı olma ihtimali var. Bu yarışları büyük bir heyecanla bekliyorum. İnşallah tekrar Türkiye'de Dünya Kupası'nın yapılmasını ve ülkemizde yarışmayı çok isterim. Yeni Kaledonya'da da yarış olacak. Çok yoğun bir sezon bizi bekliyor. Çok farklı hava şartlarında yaklaşık 7 yarışımız olacak. Kuzey ülkelerinde, tropikal iklime sahip yerlerde. Değişik bir sezon olacak." diye konuştu.
Fransa'daki yarışın, sakatlığından sonraki ilk yarış olacağı için kendisini şimdiden heyecanlandırdığını anlatan milli sporcu, "Hava şartları açısından en çok sevdiğim yer ise Avustralya açıklarındaki Yeni Kaledonya. Hem sert rüzgar alıyor hem su sıcak. Sıcak suda yarışmak her zaman çok keyifli oluyor. Bunun dışında tabii ki eğer Alaçatı yarışı olursa gerçekten çok mutlu olurum. Türkiye'de yarışmak, kendi ailelerimizin, arkadaşlarımızın, takipçilerimizin ülkemizde bizi desteklemesi harika bir duygu." değerlendirmesinde bulundu.
"SÖRF, HAYATIMDA HEP VARDI"
Anne ve babası sayesinde sörfle küçük yaşlarda tanıştığını belirten Lena Erdil, şu ifadeleri kullandı:
"Sörfe başlangıç hikayemi aslında hatırlamıyorum. Çünkü gerçekten sörfün içinde doğdum. Annem ve babam sörf sayesinde tanışmış. Annem Alman, sörfüyle birlikte Türkiye'ye geliyor. Türkiye hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyor, Türk kültürüne çok meraklı. Burada plajda babamla tanışıyor. O da sörf yapıyor. Böyle bir ailenin içinde doğdum. Babam beni ilk kez 2 yaşında sörf tahtasının üzerine bindirmiştir. Sörfle tanışmamı hatırlamıyorum, hayatımda hep vardı. 11 yaşımda daha sık yapmaya başladım, 12 yaşımda ilk yarışlarıma katıldım."
"TÜRKİYE'NİN POTANSİYELİ ÇOK YÜKSEK"
Türkiye'nin sörf açısından çok avantajlı bir ülke olduğunun altını çizen 29 yaşındaki sporcu, "Gençlerin yarışlara başlaması için Türkiye'de çok güzel bir ortamımız var. Daha çok Alaçatı'da yarışlar oluyordu, şimdi farklı farklı yerlerde yarışların olması gençler için çok büyük bir avantaj. Türkiye'nin potansiyeli çok yüksek, çünkü her yerde denizimiz var, rüzgarımız da çok güzel. Sadece yaz aylarında değil, şu anda kasım ayındayız, havalar hala çok güzel. Şu anda çok rahat bir şekilde Türkiye'nin her yerinde sörf yapılabilir. Ama insanlar nedense biraz soğuktan korkuyorlar. İngiltere'de üniversite okudum, orada ilk kez görünce şok olmuştum, aralık ayında kar yağarken sörf yapılan bir plaja gittim ve deniz doluydu. Hiç kimse bugün soğuk demiyor, sadece rüzgarı takip ediyorlar. Hobilere daha çok önem veriyorlar. Umarım Türkiye'de de bunu göreceğiz, insanlar soğuktan bu kadar korkmasınlar." şeklinde konuştu.
"Türkiye'de rüzgar sörfü biraz sosyete sporu olarak görülüyor." diyen milli sporcu, şöyle devam etti:
"Tabii ki malzemeler çok ucuz değil ama o kadar da pahalı değil. Bir yarış bisikleti de çok pahalı, kayak da pahalı bir spor. Çok pahalı dediğimiz aslında biraz rölatif oluyor. Çok uygun fiyatlara ikinci el malzeme alabiliyorsunuz. Bir kere sörf malzemelerini aldıktan sonra deniz ve rüzgar her zaman bedava. O çok güzel bir şey. Rüzgar sörfü benim için bir meditasyon gibi oluyor. Deniz ve rüzgarla bir oluyorsunuz. Anda olmak vardır ya anı yaşamak bu oluyor. Çünkü başka bir şeye odaklanamıyorsunuz. Yelkeni nasıl tutmalıyım, rüzgar nereden geliyor, tamamen ortama konsantrasyon sağlıyorsunuz. Adrenalin ve hız dışında bu da çok önemli bir nokta. Rüzgar sörfü bir meditasyon gibi görülebilir."
"TIPKI BİR FORMULA 1 YARIŞI GİBİ"
Rüzgar sörfünün hızı sevenler için çok uygun bir spor olduğunu vurgulayan Lena, şu sözleri kullandı:
"Dünya Kupası yarışlarında hızımız saatte yaklaşık 60 kilometre oluyor. Yani çok hızlı geçiyor, yarışlarımız zaten 3-4 dakika sürüyor. Çok kısa, hızlı, adrenalin dolu. Tıpkı bir Formula 1 yarışı gibi düşünebilirsiniz. Aynı anda start alıyoruz, çizgiyi ilk önce kim geçerse o kazanıyor. Bir dünya rekoru projem de vardı. En hızlı sörfçü olmak istiyordum. 2012'de Namibya Çölü'nde bu rekoru kırmaya çalıştık. Orası çok özel bir yer, çok sert rüzgar alıyor. Özel bir kanal kazıldı, bu kanalda su çok düz olduğu için sürtünme çok az oluyor. Normalden daha yüksek hızlara ulaşabiliyorsunuz. 85 kilometreye kadar hızım çıktı. Dünya rekorunu, 0,024 knotla kaçırdım, biraz üzücüydü aslında ama çok büyük bir tecrübe oldu. Şu anda Türkiye'nin en hızlı sörfçüsü benim ve dünyada da hala en hızlı sörfçülerden biriyim."
"KÖPEK BALIĞI GÖRDÜM, HATTA ÇARPIŞTIM"
Lena Erdil, başından geçen en ilginç olayın bir köpek balığı ile çarpışması olduğunu söyledi.
Lena, bu olayı şu şekilde anlattı:
"Herkes tekrar tekrar bana bunu soruyor, 'Köpek balığı gördün mü Lena?' diye. Evet köpek balığı gördüm, hatta çarpıştım. Bu hikaye gerçek. Ben bile hala inanamıyorum. Güney Afrika'da genellikle kış antrenmanlarımı yapıyorum. Güneşin batmasına yakın açıldım. Altımdan geçen beyaz bir şey gördüm ve çarpmam bir oldu. Çığlık atarak denize düştüm çünkü altımdan çok acayip hayvan geçti. Sonra boardumda sakinleşmeye çalıştım. Sakin ol Lena köpek balığı değildir belki başka bir şeydir gibi düşüncelerim vardı. Sonra etrafıma baktım yaklaşık 10 metre ileride bir yüzgeç gördüm. Yüzgeç çizgiler yapıyordu o anda köpek balığı olduğunu anladım. Çünkü orada çok fok ve yunus görüyoruz. Onların yüzgeçlerinin nasıl olduğunu ve nasıl hareket ettiklerini çok iyi biliyoruz ve korkmuyoruz ama köpek balığı gerçekten çok korkunçtu. Bu hayatımın en korkunç anlarından biriydi. Boardun üzerinde 2-3 dakika ne yapacağımı bilemeden oturdum. Saldırmayacağını düşündüm. O kadar agresif hayvanlar değiller. Sağanak bekledim. Bir sonraki sağanakta ayağa kalktım, hatta suya düştüm. Çok hızlı kalktım, tekrar sahile döndüm. Sahilde bile yaşadıklarıma inanamadım."
Yaşadığı deneyimleri takipçileri ile paylaşmaya önem verdiğini belirten Lena, "Deneyimleri daha çok kişiyle paylaşmak için Youtube kanalı da açtım. Çok ilginç hikayelerim oluyor, çünkü sürekli başıma farklı farklı şeyler geliyor. Çok aktif sosyal medya hesaplarım var, özellikle Instagram'ı çok kullanıyorum. Lena Erdil olarak beni takip edebilirsiniz." şeklinde sözlerini tamamladı.