Seyirci olarak iyiydiler ama bu heyecan geçtikten sonra tartışılacak olimpiyat genelinde çok önemli aksaklıklar vardı. Özellikle İngilizlerin ana yayıncılığında hatalar var, eksikler var, hazırsızlıklar var.
Bir örnek vereyim; maraton yarışı izliyorum, maraton yarışının 42 kilometre 195 metre olduğunu neredeyse bütün dünya bilir, ezberlendi bu... Maraton yarışında ekranda devamlı geçilen süre ve kalan kilometre yazıyordu. Ben biliyorum zaten ne kadar kaldığını... Geçilenler de yazıyor çünkü orada kalan da...
Ama bir dağ bisikleti müsabakaları seyrettik. Ben hayatımda ilk defa seyrediyorum; benim gibi olimpiyat meraklısı bir adam... Adamlar dağda sürekli tur atıyorlar, yarışta birisi önde gidiyor, birisi ikinci gidiyor ama yarış ne zaman bitecek bilmiyorum. Yarışın ne zaman biteceğini bilmediğim için de ne olacağını anlamama imkân yok.
Herkesin bildiği maratonda kaç kilometre kaldığını yazıyor. Dağ bisikletinde yok! 'İkinci tur' diyor. 'İkinci tur' derken yaz 'Altı turun ikincisi' de en azından altı tur olduğunu bileyim. Daha dört tur var geriye bileyim. Birden yarış bitti. Bilmiyorum ki hiçbir şey! Bu çok önemli bir yayıncılık hatası...
Daha neler var; çok kritik voleybol maçında 'ace' kaçırdılar! Tribünleri gösterirken maç sayısından bir evvelki sayıda ace atılmış. İnanılır gibi değil!
Ama seyirci hakikaten müthişti; her yerde, her zaman, gündüz seansı, gece seansı...
Yüksel Aytuğ geçtiğimiz hafta yazdığı 'Spor kadınlığı öldürüyor' yazısı ile büyük tepki aldı. Aytuğ'un bu yazısı dünya medyasında da tartışma yarattı ve eleştiriler aldı.
Tepki çekmedi, tepki gösterenler kadınlar! 'Bir kaşık suda fırtına yaratmak' diye bir şey var. Orada Yüksel Aytuğ çok başka şey söylüyor; "Bir olimpiyat şampiyonluğu için kadın kadınlığından vazgeçmemeli" diyor.
Kadını kadınlığından vazgeçirdi zamanında Doğu Almanlar ve Ruslar. Kornelia Ender gibi dünya güzeli bir kızın sakalları çıktı. Bunları unutmayın! Sakalları çıktı. Doğu Almanya'nın yıllar önce kırdığı rekor bu olimpiyatlarda ancak kırılabildi. Neden? Çünkü o zaman Doğu bloğunda hormonlarla erkekleştirilmiş kızlar koşturuluyordu, hormonlarla erkekleştirilmiş kızlar yüzdürülüyordu.
Aynı şeyi iyice dünyaya kapalıyken Çinliler yaptı. Kadınlıkla alakası kalmamış, erkeklik hormonlarıyla erkekleştirilmiş sporcular yarıştı. İlk olimpiyatlarda 'kadın-erkek muayenesi' diye bir muayene yoktu. İki tane kardeş Irina Pres, Sofya'da ikisini de seyrettim, uzun atlamacı dünya güzeli bir kız, Tamara Press kardeşi, gülle atıcı. Kadına zerre kadar benzemeyen bir tip. Kıyametler koptu 'Bu erkek' diye. Irina Pres-Tamara Press olayından sonra karar alındı 'Fiziksel muayene yapılacak' diye... Şüphe edilenlerden fiziksel muayene yapıldı. 'Kadın değil' dediklerine bakıldı.
Caster Semenya örneğinde olduğu gibi...
Hayır; o üçüncü aşaması. Ondan sonra bu da yetmedi. Öyle bir güvensizlik ortamı oluşmuş ki bu defa kromozom muayenesine geçildi. Yani hormonlarla oynandığı için 'kadın mı, erkek mi' diye DNA kontrolüne geçildi.
Semenya'nın başına gelen o... Hala Semenya'nın sonucu açıklanmadı, yarışmasına izin verildi.
Şimdi bütün bu gerçekler varken Yüksel Aytuğ'un dediği şu; "Bir olimpiyat şampiyonluğu için kadının kadınlığından vazgeçmesine değer mi?" Bunu tartışın. Kadınlıktan vazgeçme, yani erkeklik hormonu almak. Erkeklik hormonu aldığında göğüslerin büyümesi duruyor, işte sakalların tehlikeli oluyor, biraz fazla ağda yapmaya başlıyorsun falan filan... Bunların hepsi yaşanmış olaylar. Hayali bir şey yazmıyor Yüksel.
Dersin ki 'Kardeşim, onu öyle değil de şöyle desen.' Bin türlü tartışılır bu konu. Tartışılmadı, saldırdılar.
Yüzmeye ara veren Phelps spordan kopmadı ve bu sefer de golfe merak sardı. Bu tercihini nasıl buldunuz?
Spor dünyanın en nankör işlerinden biri... Sporu ya hiç yapmayacaksın, yapıyorsan da bırakmayacaksın. Hiç spor yapmadan gidebilirsin ömrünce ama muntazam spor yapıp 'tak' diye bıraktığın andan itibaren çökersin. Kilo almaya başlarsın, hormonların değişir, bilmem ne...
Sporu hele bu olimpik sporcular gibi, yüzücüler gibi çok yoğun yapanların rehabilitasyon, geçiş dönemine ihtiyacı var. Golf de bunun için ideal...