SORU: Beşiktaş çok hızlı bir çıkış yakaladı ama bir düşüş olduğu da gerçek artık. Siyah-beyazlı takımı taşıyan yıldızlar yoruldu. Hollandalı teknik adam, Semih'ten dolayı çok eleştiriliyor. Beşiktaş için neler söylersiniz?
LEVENT TÜZEMEN: Semih'in oynayıp
oynamaması konusunda gereksiz yere
polemik yaratılıyor. Hollandalı hocanın
yönetiminde Avrupa'da şu anda galibiyetle
tanışamadılar ama yeni kurulmuş
bir takım olarak ligde yenilgisiz yola
devam ediyorlar.
Beşiktaş'ın sorunu, kadro genişliğinin olmamasıdır. Van Bronckhorst, kadro istikrarını yakalamak için belirlediği 11 ile oynamaya özen gösteriyor. Beşiktaş'ın oyunu bence
izleyenlere keyif veriyor.
Örneğin Frankfurt
maçında 3-1 yenildiler
ama Alman ekibini
darmadağın ettiler, sadece
kaleciyi geçemediler.
Beşiktaş bence doğru yolda.
AHMET ÇAKAR: Beşiktaş'ın
ilk 11'i iyi ama 12. adamı yok.
Kulübesi zayıf. Dolayısıyla 3 günde bir
maç trafiğinde yorgunluklar, sakatlıklar
olacak ve kayıplar yaşanacak. Mesela
İmmobile'ye bir şey olsa ne olacak?
Ben Beşiktaş hocasının yerinde olsam ne olursa olsun Avrupa Ligi maçlarına ağır rotasyonla çıkarım. Zaten iki maç kaybettiler, şansları çok azaldı. Örneğin Frankfurt
maçında ağır efor sarf eden ilk 11
Antep'te direnemedi. Beşiktaş'ın
tek çıkışı, lige önem verip
Avrupa maçlarında yıldızlarını
oynatmamak olmalıdır.
FATİH DOĞAN: Beşiktaş
sezon başında iyi bir ivme
yakaladı. Yeni bir hoca,
yeni bir takım, beklentilerin
ötesinde bir
performans sergiledi.
Konuyu sadece yorgunlukla açıklamak, Beşiktaş'ın gerçeklerine kör olmak demek. Van Bronckhorst
merkezli bir sıkıntılar yumağı
oluştu. Bazı şeyi anlamakta zorlanıyorum.
Bir teknik adam tıkır tıkır
işleyen bir yapıyı neden bozar? Ajax
maçından önce kadrolar açıklandığında
Onana'nın oynamasını, Mustafa'nın
forvet olarak çıkartılmasını eleştirmiş
ve planlanan sistemin Ajax karşısında
tutmasının mümkün olmadığını
belirtmiştim. Bugün Beşiktaş'ın yeniden
türbülansa girmesinin temel nedeni, Van
Bronckhorst'un uçağın rotasını değiştirmiş
olması. İmmobile'yi yedek bırakıyor,
Onana'yı kurtarıcı olarak sahaya sürüyor.
Genç Mustafa'yı ateşe atıyor. Muçi'yi
zorla mevkisi olmayan sol açığa yerleştirmeye
çalışıp Semih'i yedek bırakıyor.
Van Bronckhorst, inatlarla değil istişare ile hareket etmeli. Etrafında Feyyaz Uçar,
Samet Aybaba, Onur Göçmez gibi birçok
futbolu bilen isim var.
İSKENDER GÜNEN: Sezona mükemmel
bir giriş yaptılar. Ama Avrupa
kupalarıyla birlikte maç sayısı
artınca büyük bir düşüş
içerisinde oldular. Bunun
en önemli nedenlerinin
başında kadro zenginliğinin
istenilen düzeyde
olmaması geliyor.
Çünkü oyuncuların tempolarının düştüğü maçlar olacaktır. Burada kenardan gelen oyunculara gereksinim var. Ajax maçıyla
başlayan ve E.Frankfurt
maçıyla devam eden puan
kayıpları takımın temposunun düşmesine
neden oldu. Yalnız Van Bronckhorst
sezon başından beri Talha, Salih Uçan
gibi oyunculara hiçbir zaman forma şansı
neden vermedi ya da bu oyuncuları bir
türlü hazırlamadı? Bunu anlamak zor.
Semih ise genç, yetenekli ama bir türlü gerekli şansı bulamadı. Böylesi yetenekli
bir gencin daha fazla süre alması, kendini
geliştirme açısından zorunluluktur.
BÜLENT TİMURLENK: Lig-Avrupa fikstüründe Beşiktaş'ın dar rotasyonlu kadrosunun, hele bir de ideal 11'dekiler sakatlık yaşarsa sorun olacağı baştan belliydi. Ajax ve Frankfurt maçlarında hırpalandılar ve Gio'nun Amsterdam'daki farklı mağlubiyet sonrasında dili sertleşti ve kadro tercihinde sanki eleştirilere inat kararlar vermeye başladı.
Semih Kılıçsoy'a Gaziantep'te dakika vermemek oyuncuya sert bir mesaj. Semih oynamadığında fazla konuşan, şikâyet eden bir karakter. Bu serzenişler, teknik adam kim olursa olsun kulağına gittiğinde genç bir adamın kaprislerine hemen set çeker.
Futbolcu Semih haklı, genç adam Semih ise haksız…
BURUK ELEŞTİRİLERE KAFAYI ÇOK TAKMIŞ!
SORU: Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk basın toplantısında, "Eleştiriler umurumda değil" dedi. Hatta "Montella ve şimdi de Van Bronckhorst eleştirilir' ifadesini kullandı. Hocaları eleştirmek suç mu, ayıp mı?
LEVENT TÜZEMEN: İngilizlerin ünlü lideri Winston Churchill, eleştirilerle ilgili bakın ne demiş: "Eleştiri belki güzel bir şey değildir ama gereklidir, ağrı ile aynı işi görür; çünkü ağrı da vücutta bir arıza olduğunu haber verir." Okan hocanın eleştirilerden ders çıkartması gerekir ama sert ve yıkıcı eleştiriler yapılıyorsa buna tepki koymakta haklıdır.
Maalesef Türk spor medyası, eleştiri yaparken kantarın topuzunu ayarlayamıyor. Her şey iyi giderken kontrolsüz övgüler yapılıyor. İşler sarpa sarınca da bazı kalemler kılıca dönüşüyor.
Okan Buruk, Avrupa'da ve ligde yenilgisiz gidiyor. Üstelik 8 maç sonunda G.Saray liderlik koltuğunda oturuyor. Sonuçlara bakarsak başarılı. Ancak Kasımpaşa ve Rigas maçlarında oyuna müdahaleleri konusunda da başarısız. Çünkü bu iki maçta Okan hoca doğru hamleleri yapsaydı, G.Saray, tüm maçlarını kazanırdı.
AHMET ÇAKAR: Tüm antrenörlerde cehalet ve ego aynı anda pik yapıyor.
Eleştirileri dinlersiniz, işinize geleni yaparsınız, kendinizi düzeltirsiniz, kabul etmediğiniz eleştirileri de sadece dinler ya da okur geçersiniz. Maalesef eleştiri Türkiye'de insanların hoşuna gitmiyor. Ayrıca yapıcı eleştiri ya da yıkıcı eleştiri diye bir şey olmaz.
FATİH DOĞAN: Okan Buruk hocam, 'Eleştiriler umurumda değil' diyerek, "Ben bu işleri aştım. Artık fazla etkilenmiyorum" demek istemiştir.
Aksi takdirde bu işi yapanın eleştirilerden etkilenmemesi mümkün değildir. Aslında bu orantısız cevabında bile içten içe bir tepki ve yapılan eleştirilerin umurunda olduğunu gösteren izler var. Konuyu önce Montella ve Van Bronckhorst'a bağlaması aslında teknik adamlar eleştirilir gerçeğini kabul etmesi demek. "Ben bu işlerden payımı aldım. Aldığım saha sonuçlarıyla sıramı savdım" diyor. Demokrasi farklı fikirlerle hayat bulur. Eleştiriler, özellikle yapıcı eleştiriler yönetenleri, karar vericileri her zaman düşünmeye ve daha iyi olmaya teşvik eder.
İSKENDER GÜNEN: Teknik adamlar dünyanın her yerinde alınan başarısız sonuçlardan sonra eleştirilir. Okan Buruk'un da diğer teknik adamların da oynanan oyun ve alınan başarısız sonuçlardan sonra eleştirilmeleri futbolun içinde olan bir şey. Bunu anlayışla karşılamaları gerek.
BÜLENT TİMURLENK: Liderlik koltuğunda oturan, Avrupa'da iki maçta 4 puan almış, Kadıköy'de derbi kazanmış Okan Buruk'un dilindeki gerginlik sezon başından beri sürüyor. Esprilerinin altına gizlediği bir sıkıntısı, öfkesi var ve taraftarla olan ilişkisinde karşı tarafı sürekli sorgulayan, suçlayan cümlelerle deşarj oluyor gibi. Kimleri izliyor, kimleri okuyor bilmiyorum ama bildiğim, lağım yorumların ürettiği lince dikkat çekip bir genelleme yapıyor.
Her maçı kazanmak elbette mümkün değil ama Buruk da sorsun kendine: Kaybettiğinde nasıl kaybediyor?
KORKU HAKEMLERİN GÖZÜNÜ KÖR EDİYOR
SORU: Şu ana kadar hem orta hakemler hem VAR hakemleri sınıfta kaldı. Mesela Fenerbahçe şikâyet ettiği için Cihan Aydın FIFA listesinden çıkarıldı. Bazı hakemler görev alamıyor. Bu kadar baskıya insan dayanabilir mi? Çözüm var mı?
LEVENT TÜZEMEN: Maçı yöneten
hakemlere ve VAR'da görev yapan isimlere
baktığımızda ortaya karışık bir durum
çıkıyor. Bir istikrar yok. Maçın hakemleri,
sırtlarını VAR'a dayayarak karşılaşmaları
yönetiyorlar. Şu anda hakemlere
ve VAR'a ciddi bir güvensizlik
var.
Maalesef MHK, "Değişim yapacağım, gençleşeceğim" diyerek hakem dünyasını darmadağın etti. Dışarıda bırakılan
hakemler, eğitimle
hatalarından arındırılabilirlerdi.
Örneğin; F.Bahçe,
Cihan Aydın'ın FIFA listesinden
çıkarılmasına önayak
oldu.
Sebep; Dzeko'ya vermediği penaltı. Peki Kayseri
maçında olan penaltıyı vermeyen, olmayan
penaltıyı veren, fahiş hatalar yapan
Atilla Karaoğlan neden FIFA listesinde
duruyor? Adaleti doğru dağıtamazsanız
o çatı bir gün gelir başınıza yıkılır.
MHK adamcılık yapıyor, kendilerine biat edenlerle yola devam ediyor.
AHMET ÇAKAR: İnanmayacaksınız
ama şu andaki kadro ve kalite Avrupa'nın
en kötülerinden biri. Türkiye'de VAR,
yanlış uygulanıyor. Örneğin; Mertens'in
dirseğini görüp de hakemi VAR'a çağırmamak
ne demek? Kasımpaşa-Bodrum
maçında gol öncesinde bir faul var. O
faulü vermek için hakem olmaya gerek
yok, insan olmaya bile gerek yok. O
kadar net bir faul ki.
Zıplayıp rakibini yerle bir ediyor, üstüne çöküyor, hakem oynatıyor gol oluyor. VAR iptal ettiriyor. Adana Demir-Samsun
maçında bir penaltı verdiler, VAR çağırdı.
Allah'ım diyorum bu nasıl penaltı?
Türkiye'de hakemlik açısından işler artık, yetersizlik ve başarısızlıktan çok komediye döndü. Genç hakemlere destek
verelim diyoruz
ama hem kendilerini
rezil ediyorlar hem
de Türk futboluna
büyük zarar veriyorlar.
FATİH DOĞAN: Hakem konusu, bir günde çözülecek bir problem değil. Yine çok hatalar oluyor. Yine korku çemberleri bazı hakemlerin gözünü kör ediyor. Daha büyük takımlara karşı hâlâ dikkatli olmaya, kontrollü düdük çalmaya itiyor.
Geçmişe göre ne değişim var derseniz, genç hakemlerin daha adil yönetmeye çalıştıklarını görüyorum. En azından adil yönetme kaygısı yeşil sahalarda arttı. Ama kırmızı ve sarı kartlardaki çifte standart, net penaltıların VAR tarafından atlanması gibi konular MHK'nin bu işlerle çok daha uğraşacağını gösteriyor. Hakemlere cesaret yüklemesi yapılmadan ve güçlüler hakemleri baskılamaktan vazgeçmeden bu işlerin düzeleceğini düşünenler, gerçeklikten uzaklaşmış demektir.
İSKENDER GÜNEN: Yıllardan beri aynı filmi seyrediyoruz. Her zaman futbolumuzda bir dejavu yaşanmakta. Çünkü kurumlar arasında büyük bir güven eksikliği var.
Kimse kimseye güvenmiyor. Ve kulüp yönetimlerinde alınan başarısız sonuçlardan sonra ya da başarılı da olsa mutlak hakem tartışmaları öne çıkartılıyor. Bu da her geçen gün içinden çıkılmaz bir hal almakta. Düzeleceği umudu ufukta gözükmüyor. Marka değeri düşmekte ama ne yazık ki güven sorununu halletmeden sorunları çözebilme şansı yok.
BÜLENT TİMURLENK: Memlekette transfer dönemi, futbol sezonundan, hakem hataları ise oyunun kendisinden daha fazla ilgi çekiyor. Maç kaybedersen hakem yüzünden, rakibin maç kazanırsa hakem sayesinde. Hakemliği bırakınca medyada hakem hocası oluyorsun bir günde. Onlar da futbol konuşmanın reytinginin olmadığı ortamda "farklı" yorum yapmak adına beş benzemez yorumlar yapıp ortalığı alevlendiriyorlar.
Böyle bir ortamda sahadaki hakemlerin akıl sağlığı mı kalır? Bir de üstüne MHK yönetiminin kurduğu baskı, adam kollamalar. Türk hakemlerinin geleceğine dair ben de güzel bir cümle kurmak isterdim ama olmuyor işte…
TRABZONSPOR İÇİN UMUT VAR
SORU: Trabzonspor beraberlik sendromu yaşıyor. Sakatı çok ama takım da bir türlü ivme kazanamıyor. Düzelme şansı var mı?
LEVENT TÜZEMEN: Trabzonspor'un kadrosunu Şenol Güneş kurmadı. Elindeki malzemeyi Şenol hoca en iyi şekilde kullanmaya özen gösteriyor. Tecrübeli hoca doğduğu, büyüdüğü kentin takımına şimdilik tutunmak adına pansuman yapıyor.
Şenol hocanın devre arası yapacağı oyuncu transferleri, ligin ikinci yarısına damga vuracaktır. Şimdilik hedef kazanabildiği kadar puan almak. Oyun belki beğenilmiyor ama Trabzonspor yenilgisiz lige devam ediyor.
AHMET ÇAKAR: Trabzonspor kadrosu iyi değil. Bu gerçeği kabul etmek lazım. Belki futbolcuların isimleri büyük ama aynı oranda kaliteleri büyük değil. Üstelik Trabzonspor hiçbir şekilde birlikte oynayamıyor. Kopuk kopuklar, takımın boyu uzun, yardımlaşma yok, ayrıca topu kaybettiklerinde rakip çok rahat geliyor ve pozisyon buluyor.
Toparlansa ne kadar toparlanacak. Bu kadronun ilk 2'ye girmesi mümkün değil. Üçüncülük, dördüncülük bile zor olabilir.
FATİH DOĞAN: Şenol Güneş, ateş çemberinin içine düştü. Bu kadro Avcı'nın kadrosu ve bu tabloyu toparlamak hiç de kolay değil. Şenol hocaya zaman vermek lazım. Sabırla Trabzonspor'a yapacağı dokunuşları görmek lazım. Milli ara Trabzonspor'un yeni bir başlangıç hikâyesinin çıkış noktası olacaktır.
İSKENDER GÜNEN: Sorunlar sezon başından beri devam ediyor.
Transferde yapılan yanlışların ne yazık ki cezasını çekmekteler. Geçen sezondan bir türlü ders alınmamış. Özellikle orta alanda oyun aklı olan bir oyuncu neden transfer edilmedi ya da Cham gibi geldiğinden beri hiçbir katkı vermeyen oyuncuya bu kadar yüksek bonservis bedeli neden verilir? Umarım ilerleyen haftalarda kendi yeteneğini ortaya çıkarır. Orta alanda yapılan aynı özelliğe sahip transferler, savunmada Savic gibi geçen sezon sakatlıklarla boğuşan bir oyuncunun transferi sorunların bugünlere gelmesindeki en büyük faktör.
Önde ise Banza'nın her geçen gün takıma katkı yapacağının işaretleri var. Şenol Güneş'in elinde sihirli bir değnek olmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Ama umudu yitirmemek gerekmekte.
BÜLENT TİMURLENK: Yedi maçta bir galibiyet, sakatlıklar, oturmayan oyun derken Güneş "İyi ki milli araya girdik" demiştir ama işi zor. Önündeki 4 maçlık fikstür zor.
Başakşehir ile evinde oynayıp, Göztepe deplasmanına gidecek, F.Bahçe'yi ağırlayıp Rize ile deplasmanda derbi oynayacak. Trabzonspor, bu 4 maçtan birinde favori diyebiliyor muyuz? Ben diyemiyorum. Büyük hoca Şenol Güneş için bu 4 maç büyük sınav olacak, farkı yaratacak olan o.
DERBİLER BELİRLER
SORU: Milli araya girdik, şöyle bir puan durumuna bakarsak neler söylersiniz?
LEVENT TÜZEMEN: Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Samsunspor zirve yarışını sürdürüyorlar. Görünen o ki 3 büyük takım yarışı sonuna kadar kovalayacak. G.Saray'ın en büyük avantajı, şampiyon olmuş oyunculara ve iki yıl üst üste şampiyon olan Okan Buruk gibi bir hocaya sahip olması.
AHMET ÇAKAR: Lig araları iyi gibi görünse de aslında futbolun ritmi ve seyirci konsantrasyonunu azaltıyor. Avrupa Uluslar Ligi neymiş. Manasız, karşılığı olmayan, oyunculara yük bindiren tuhaf bir uygulama. Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası elemeleri tamam. Sonunda ya Dünya Kupası'na gidiyorsunuz ya da Avrupa Şampiyonası'na. Uluslar Ligi rezilliktir. Şimdi iki hafta ara verilecek. Böyle aralar bazı takımlara iyi gelebilir ama bazı takımların da ritmini bozabilir.
FATİH DOĞAN: Puan cetveli olağan. G.Saray'ın iyi başlangıcı, F.Bahçe'nin yeni hocayla çalışmanın getirdiği sıkıntılar, Beşiktaş'ın, Van Bronckhorst ile yaşadığı doğum sancıları ve bulundukları pozisyon benim için beklendik sıralama. Burada fantastik olan Arda Turan ile Eyüpspor'un ve Samsunspor'un yukarıyı domine etmesi. Abdullah Avcı'nın kurduğu, Şenol Güneş'in henüz sirayet edemediği Trabzonspor'un aldığı sonuçlar da hayal kırıklığı.
BÜLENT TİMURLENK: Bay geçen takımların yarıştaki rakibinin bay haftasına 3 puanları cepteymiş gibi bakılır puan tablosuna. Puan ve puanları son düdükle veriyorlar. Galatasaray geçen sezon da ilk 8 haftayı 22 puanla geçmiş, Fenerbahçe fire vermeden liderlik koltuğunda oturuyordu. Anadolu takımlarının dirençsizliği karşısında 3 Büyükler'in hocalarının kadro tercihleri ve oyuna müdahalelerinin, puan kaybı yaşattığı maçları gördük. Kasımpaşa maçında Okan Buruk, Göztepe maçında Mourinho ve Trabzon/Gaziantep maçlarında Gio. Derbilerin belirleyici olacağı bir sezon var önümüzde.