Ülkemizde uzun yıllar
Beşiktaş, Fenerbahçe ve
Bursaspor'da teknik direktörlük yapan Alman futbolunun renkli simalarından
Christoph Daum, kansere karşı verdiği mücadeleyi kaybetti. Her fırsatta Türkiye'ye olan sevgisini,
"Ben Türk değilim, yarı Türk'üm" diyerek dile getiren Alman futbol adamı, 70 yaşında hayata gözlerini yumdu. Hem Türk hem de Alman futboluna hizmet eden
Daum, akciğer rahatsızlığı sebebiyle bir süredir tedavi altındaydı.
HOCALIK KARİYERİNE 1986'DA BAŞLADI
Futbolculuk kariyerinde Duisburg ve Köln'de orta saha olarak forma giyen Daum, teknik direktörlüğe 1986 yılında Köln'de başladı. 1991-92'de Stuttgart'ı Bundesliga'da zirveye taşıyarak ilk şampiyonluğunu kazandı. Süper Lig'de 1993-94 sezonunun ortasında Beşiktaş'ta antrenörlüğe getirildi.
İlk döneminde Türkiye Kupası'nı alırken, sonraki sezon lig şampiyonu oldu. 1996'da ayrılan Daum, 2001'de yeniden siyah- beyazlılara döndü ancak başarı gelmeyince 3 ay sonra yollandı. 2003'te Türkiye'ye dönerek Fenerbahçe'nin patronu oldu.
İki sezon üst üste sarı-lacivertlileri zafere taşıdı. 2009-10'da bir kez daha Kanarya'nın teknik direktörlüğüne getirildi ve takımı
Süper Kupa'da zirveye taşıdı.
EN SON ROMANYA'YI ÇALIŞTIRDI
KÖLN, Stuttgart, Beşiktaş, Leverkusen, Fenerbahçe, Frankfurt, Club Brugge, Bursaspor ve Romanya gibi takımlarda görev aldı. Almanya, Türkiye ve Avusturya'da lig şampiyonlukları yaşayan Daum; Beşiktaş'ı 1 defa, Fenerbahçe ile 2 kez şampiyon olma başarısı gösterdi. Türkiye serüveninde 6 kupayla iz bıraktı. Kariyerini 2017-18 sezonunda Romanya Milli Takımı ile sonlandırdı.
SABAH Spor yazarları, muhabirlik döneminde takip ettikleri Daum'u anlattı
FATİH DOĞAN
Disiplinli, renkli ve sözünün eri bir kişiydi
Christoph Daum, Beşiktaş'a yardımcısı Roland Koch ile geldiğinde yıl 1994'tü. İdmanlarını izledik, röportajlar yaptık, kamplar geçirdik. Onu ilk tanıdığımda
"İçine Türk kaçmış Alman" demiştim. Marmaris'te kulübü takip eden gazetecilere otelde "Mesai bitti gelin. Size bir şey ısmarlayayım. Birbirimizi tanıyalım" diyecek kadar farklı bir karakterdi. Verdiği röportaja tam zamanında gittim ve salona ondan önce girdim diye,
"İşine saygılı ol, sana zamanımın en güzel 1 saatini veriyorum" diyecek kadar da eğiticiydi. Renkli bir kişilikti. Almanya'da Türklere yönelik satış yapan peynir firması "Gazi"yi yakasına taktığında ne Türk kulüpleri ne de Avrupa kulüpleri bu kadar sponsorluk seviyesine erişmemişti. Sahada disiplinli, saha dışında renkli, bir o kadar da sözünün eriydi. Bir gün Köln'deki evinde F.Bahçe adına Hakan Bilal Kutlualp içeri girerken, Daum beni kapıda görünce şaşırmıştı.
"Hoş geldin biraz bekle. İş bitince söz, istediğin fotoğrafı ve röportajı vereceğim" demişti. Koch ile birlikte neşeli idmanları ilk onda gördüm. EURO 2024'teyken görüşmek için Murat Kuş ve Elyasa ile birlikte haber yolladım. Ancak ağır tedavi süreci nedeniyle kısmet olmadı. Almanları Türklere, Türkleri Almanlara sevdiren
Türk gibi Alman Christoph Daum. Seni hiç unutmadık unutmayacağız.
GÜRCAN BİLGİÇ
Basınla ilişkisi pozitifti her soruda detaya inerdi
Christoph Daum dediğiniz zaman karşınızda 'rasyonel' bir analizi vardır. Hedefleri ve imkânları yan yana koyar ve oluşturduğu kümede en iyi sonucu almaya çalışırdı.
Futbolcularla ilişkilerini iyi tutar ve inandıklarıyla yola devam ederdi. Birçok oyuncu onun zamanında şans bulamamıştır.
Gazetecilerle ilişkisi hep pozitifti, her soruyu cevaplar, detaya inerdi. Neyi neden yapmak istediğini sebepleriyle anlatırdı. Bir planı vardı ve bu plan içinde de lider oyucular bulurdu.
Alex de Souza ve
Pierre van Hooijdonk'un transferinde ısrarcı oldu, bu oyuncular da Fenerbahçe'yi şampiyonluğa taşıdı.
Türk mantalitesini de iyi biliyordu. Aziz Yıldırım'ı idare etmek kolay değildi. Onunla bile ters düşmedi, düştüğünde de görevi bıraktı. 2 kez son hafta şampiyonluğu kaçırdı. Önemli bir futbol adamını kaybettik.
Onunla çalıştığım dönemde futbola başka bir açıdan bakmayı öğrendim. Bir Milan maçında Fenerbahçe, 3-0 yenildi. Deplasmanda olmalarına rağmen tek kale oynamışlardı. Maç sonu neden bu riski aldığını ve beraberliğin iyi bir sonuç olacağını sorduğumda bana,
"Takım kazanmayı istedi, buna inandılar. Hiçbir hoca o iradeye müdahale edemez" dedi. Haklıydı…