SORU: Fenerbahçe, Konyaspor'a yenildi. İdeal 11 yine tartışmaya açıldı. Jorge Jesus da "Takım ilk defa söylediklerimi yapamadı" dedi. Portekizli teknik adam mı haklı yoksa 'İdeal 11 şart' diyenler mi?
ÖMER ÜRÜNDÜL: Günümüz futbolunda
saha içi düzeni, futbolcuların uyumu önemli.
Eğer yeni transferlerle geniş kadrolu bir takımsanız
kısa sürede ideal 11'inizi belirleyip taşlarla
fazla oynamayacaksınız. Kural budur!
Her maça ayrı kadro, ayrı sistem denerseniz, bu işin sonu gelmez. Daha önce örnek verdim, Real
Madrid dünyanın en büyük kulüplerinden biri.
Orta sahada 7 sene Kroos, Casemiro, Modric
oynadı.
'Ancelotti mi haklı, Jesus mu?' diye de bir soru sordum. Tabii ki cevabı belli.
GÜRCAN BİLGİÇ: Bu maça kadarki gelişime
baktığımız zaman Jesus'un rotasyonları
başarılı oldu. Her futbolcusunu
ilk 11 oyuncusu haline getirdi. Ancak
benim gördüğüm, ciddi analiz problemleri
var. Ümraniye maçını bir ders olarak
gördük ama ardından gelen Adana
Demir ve Konya karşılaşmalarında yaşananlar
rakibin hiç incelenmediğini, buna
göre bir plan yapılmadığını gösteriyordu.
Jesus, maçları sanki 10. haftadan sonra
oluşturacağı ideal 11 için hazırlık gibi değerlendiriyor.
Yoksa nasıl bir maça 'sıfır' orta saha ile çıkar ya da Onyekuru sağ tarafı felç ederken tedbir almaz. Ya da
ligin en iyi pas yapan takımına karşı 2 orta saha
ile oynar. Yenilgi problem değil, bunlar olacak.
Fakat maçın hikâyesi hep yanlış yerden başlıyor.
Konya maçında Valencia'nın kırmızı kartını söylüyor ama 10 kişi kalana kadar tek şutu yok. Takım zaten bitik yani.
ALİ GÜLTİKEN: Futbolda en temel şeylerden
biri kadro istikrarıdır. Bunu yapabildiğiniz
zaman hatalar da azalıyor, gerçekleştirmek
istedikleriniz de daha güçlü oluyor. Rotasyonlu
kadrolar ve değişen sistemler uygulanabilir ama
bunun için kadronun yine istikrarlı ve beraber
oynayan ekip olması lazım.
LEVENT TÜZEMEN: Başarı için kadro
istikrarı şart. Jesus ise istikrara inanmıyor ve 'Ben
oynayan takıma bakarım' diyor. Böyle
bir anlayışı ne
Klopp'ta ne Mourinho'da ne de Guardiola'da
gördüm. Konyaspor yenilgisinden sonra
Jesus'un, "Takım ilk defa dediklerimi yapamadı" açıklamasını sorumluluktan kaçış olarak görüyorum. Jesus'un istikrara
inanmamasının yerine oturması için F.Bahçe'nin
hedeflere ulaşması gerekir.
BÜLENT TİMURLENK: Fenerbahçe'nin
Adana Demir'e 4 gol atan 11'inden sadece Serdar
kenarda, Rossi 11'deydi Konya maçında. Jesus ilk
sert deplasmanına çıktı, üstüne Valencia'nın kırmızı
kartı geldi ki Konya geçen yılki hücum iştahından
uzaktayken. Lincoln'ü ortanın solunda
oynatıp sonra 10 numaradan sol bek oynamasını
beklemek, Ferdi'nin bir maçta 3 mevki değiştirmesi...
Bunlar Jesus için soru işareti. Crespo'ya soğuk bakıyor ve Serdar'da olmayanı
istiyor. İdeal 11, futbolda bir gerçektir ama ufak
dokunuşlar ve fikstüre göre rotasyon da oyunun
bir parçası. Jesus da
"Neyi yanlış yaptım" diye
düşünecek Avrupa maçının olmadığı haftada.
GOL KRALI KARTAL'DAN ÇIKACAK
SORU: Beşiktaş fırtına gibi esti. Weghorst atıyor, attırıyor. Sizce Hollandalı futbolcu bu ligin kralı olur mu? Bize izlediğiniz Weghorst'u anlatır mısınız?
ALİ GÜLTİKEN: Bu sezon gol kralının
Beşiktaş'tan çıkacağını söyleyebiliriz. Weghorst da
olabilir, Muleka da! Bir takımın içinde forvet bölgesinde
bu kadar çok gole dönük oyuncunun
olması büyük şans.
Özellikle iç saha maçlarında bu tür skorları çok göreceğiz. Weghorst,
üst seviye oyun mantığına sahip.
Kabiliyetlerini doğru kullanıyor,
ceza sahası içinde muazzam bir
tek vuruş yeteneği var.
Bunun yanında çevresindekileri de oyunun içine katıyor. Muleka, Cenk, Ghezzal ve
N'Koudou'yu da parlatacak.
LEVENT TÜZEMEN: Beşiktaş sonunda turnayı gözünden vurdu.
Hollandalı 1.97'lik boyuna rağmen sahada pire gibi. Öne çıkıyor, top tutuyor, pas istasyonu oluyor, kanatların hücuma kalkmasına destek verip hızla rakip ceza alanına koşuyor ve golü atıyor. İyi oyunda N'Koudou, Masuaku ve Rosier başrolü oynuyor, çünkü bu üçlü kanatlardan etkili hücum ettikleri gibi gollük ortalar yapıyor. 3 büyük kulüp Hollandalı golcüyü nasıl bulamamış şaşırdım.
Beşiktaş yönetimini kutlarım. Weghorst gol krallığının en büyük adayıdır.
GÜRCAN BİLGİÇ: Beşiktaş tek kanat ile oynuyor. İlk 45'ler yüksek tempolu ve keyif verici. Ancak
ikinci yarılarda o takım gidiyor, skoru korumak isteyen, cesareti kalmamış başka bir takım geliyor. Yönetim önemli oyuncular transfer etti. Gidenlere rağmen kadro kalitesi korundu. Weghorst tam bir takım oyuncusu, bir denizaltı torpili gibi. Nereden çıkacağını, ne zaman patlayacağını belli bile etmiyor
. Ancak net tartı dört hafta sonraki F.Bahçe maçında belli olur.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Weghorst çok tipik bir pivot santrfor. Havadan ve yerden gol atabiliyor. Uzun boyu büyük avantaj. Ayrıca sırtı dönük sistemi işletmesi ve asistleri de olduğuna göre komple bir santrfor kimliğinde ve de gelir gelmez takıma ısınması da önemli. Böyle devam ederse Beşiktaş çok şey kazanır.
BÜLENT TİMURLENK: Weghorst kendisini tarif etmek için kullanılan her kelimeyi Beşiktaş'ta sahada uygulamalı gösteriyor. Çok klas bir son vuruşçu da değil.
Çok büyük takımlarda oynamadı ama hep bir orkestranın önemli bir parçası. Weghorst sağını, solunu, arkasındakini oynatır, boş koşuyla arkadaşlarına alan yaratır, asist yapar, presten vazgeçmez ve bir santrfor olarak gol de atar. Böyle bir santrfor 25-30 atmak yerine 15-20 attığında asist hanesinde de 10+ yazar ve savunmaya verdiği desteğin istatistiği de ancak işin profesyonelleri tarafından takip edilir.
TRABZON'A 8 NUMARA LAZIMKEN...
SORU: Trabzonspor'da Abdullah Avcı yerden yere vuruluyor. Bordo-mavili takımda neler oluyor? Sizce abartılı bir süreç mi yaşanıyor? Sonuçta daha ligin başındayız.
LEVENT TÜZEMEN: Avcı iğneyi kendine, çuvaldızı eleştirenlere batıracak. Avcı'nın söylemleriyle Trabzonspor'un saha oyunu birbiriyle örtüşmüyor. Nwakaeme'nin yeri dolmadı, yeni oyuncular takıma oturmadı. Ayrıca Trabzonspor'da bir huzursuzluk var. Abdülkadir Ömür ayrılmak istiyor, Cornelius ise yolcu gibi görünüyor. Abdullah hoca ideal 11'i yakalayamamanın sıkıntısını fazlasıyla hissediyor. Eleştirilere kızmamalı, tam tersine kulak kabartmalı.
BÜLENT TİMURLENK: Abdullah Avcı, Antalya deplasmanında hatalıydı. Kopenhag maçında hatayı sahadaki oyuncularıyla paylaştı ancak Galatasaray maçında elinde yarım Trabzonspor vardı. O kadroyla derbi oynayıp kazanmasını beklemek, sakat yıldızları yok saymaktır. Avcı'nın büyük hatası, Hamsik'i yedekleyecek esaslı bir 8 numara almak varken Bardhi transferiyle Abdülkadir'i de küstürmesi. En ilginç gelişme elbette ki şampiyon takımın santrforu Cornelius'un ayrılmak istemesi. Transferde süre az ve sıkıntılar azalmak yerine artarken yönetimin acilen gidene güle güle, gelene hoş geldin demesi gerekiyor.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Bilhassa medya için sadece skorlar önemli. Takımlar iyi giderken, kazanırlarken teknik adam göklere çıkarılıyor. Tersi olunca da en ağır eleştiriler geliyor. Trabzonspor sezona çok iyi başlamadı, bu bir gerçek. Antalya'daki beklenmedik sonuçtan sonra Kopenhag'a da elenince G.Saray maçında eksikler de göz önüne alındığında sıkıntılı bir karşılaşma yaşandı. Ama kazanılan bir puan da önemliydi. Her geçen gün Trabzonspor'un daha iyiye gideceğini düşünüyorum.
GÜRCAN BİLGİÇ: Trabzonspor kaldığı yerden devam etmiyor, aksine geri gidiyor. Takımın bir oyunu var ama gücü yok. Çok önemli 4 oyuncusunu kullanamıyor. Nwakaeme gitti; Visca, Hamsik, Bakasetas sakat. Yani takımın yüzde 40'ı yok. Yeni gelenler iyi oyuncular, onların da zamana ihtiyacı var. İdeal kadrosunu oturtana kadar bu sıkıntılar sürecek. Avcı çok tecrübeli ve planı olan bir teknik adam. Çözüm bulacak, gemiyi yeniden rotaya sokacaktır.
ALİ GÜLTİKEN: Şampiyon takım, bir oyun gücü var, oturmuş sistemi var. Bunları aynı şekilde tekrar ediyor. Burada bir sıkıntı yok. Problem, geçen sene skora katkı yapan Visca, Nwakaeme, Bakasetas ve Hamsik'in olmamaları. Gelenler henüz gole katkı yapamadı. Özellikle ofansif kanat bölgelerinde kalite bir sıra aşağı düşmüş durumda. Bu da oyunu zorluyor.
İCARDİ GELSE BİLE SORUN ÇÖZÜLMEZ
SORU: G.Saray gol atamadıkça stres büyüyor. Seferovic çok eleştiriliyor. Gelirse İcardi ilaç olur mu? Ayrıca Okan Buruk'a karşı sabırsızlığın nedeni ne?
LEVENT TÜZEMEN: G.Saray neden gol atamıyor?
Bu hastalığı tedavi etmek için önce teşhis gerekir.
Kanatlardan G.Saray yeterince hücum edemiyor
ve etkili orta yapamıyor. Bekler hücuma çıkıyor,
final ortalarını rakibe yapıyor. Seferovic golü nasıl atacak?
İcardi değil, dünyanın en iyi santrforu bile gelse kenarlardan ortalarla beslenmedikçe konu mankeni olmaya mahkumdur. Okan hoca ya bu
işi çözecek ya da kendisine çözüm üretecek bilgili
yabancı yardımcılar alacak. Çünkü mevcut yardımcıları
Okan hocaya destek olacak kalitede değiller.
BÜLENT TİMURLENK: Seferovic
net pozisyonları kaçırsa tamam ama asıl
sorun iki kanadın ona servis yapmaması.
Rosier'in iki haftadır Weghorst'a yaptığı
ortalara bakın... Buruk, ideal 11'ini
bozmuyor. Trabzon'da kanatlara
müdahale için 90. dakikayı bekleyen
hocanın Kerem ve Yunus'a
"Buyurun beyler bir de kulübeden bakın maça" demesi lazım. Elbette yönetimin
de bu iki oyuncunun
kontratını revize etmesi
gerekiyor.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Futbolcuların ismi, kalitesi birinci planda gelmiyor. Burada ne katkı verecekleri önemli.
Ama genelde bu tip transferlerin yüzde 80'inden verim alınamıyor. Tabii bunun nedeni de buraya bir nevi tatile geliyorlar.
GÜRCAN BİLGİÇ: Sorun, Okan Buruk'un takıma halen bir düzen getirememesi. Yeni kadro, yeni hoca, yeni takım… Bunlar uyum dönemi gerektirir ama ben G.Saray'ın ne yapmak istediğini çözemedim.
Geçen sezonki gibi oyuncuların performansı üzerine kurulu beklenti var. Birileri iyi oynayacak, bir şeyler yapacak, G.Saray kazanacak.
Gomis biraz dikkatli olsa ve genç Taha'nın müthiş kurtarışları olmasa Trabzon deplasmanını 3 puanla bitirebilirlerdi.
ALİ GÜLTİKEN: Oyun olarak Trabzon'da güçlü bir G.Saray vardı. Oyunla ilgili yönden bir sıkıntısı yok. Kadro kendi içinde yürüyüşünü henüz tamamlamadı.
Özellikle bu tür durumlarda santrfor konuşulur, bir nebze buna katılıyorum ama diğer yanda Yunus, Kerem, Emre Akbaba'dan yani santrfor dışındaki diğer forvetlerden de henüz gol katkısı alınamadı. Bunların da işin içine girmesi lazım. Okan Buruk için ise değerlendirmeler henüz erken.
Oyun olarak henüz bir sıkıntı yok.
REZERV LİG'E BAŞKANLAR KARAR VEREMEZ
SORU: Kulüpler Birliği Başkanı Ali Koç, Süper Lig takımlarına bir yazı göndererek Rezerv Lig'in kaldırılması için görüş istemiş. Oysa kulüpler talep etmiş, TFF de yapmıştı. 1 ayda ne değişti?
LEVENT TÜZEMEN: Rezerv Lig kulüpler
için değerli. Sakatlıktan yeni çıkan oyuncuları
takıma koymadan evvel burada oynatmak
önemli. Örneğin; Barış Alper Yılmaz, G.Saray
A takımında çok süre bulamıyor ama Rezerv
Lig'de harikalar yaratıyor. Ali Koç bunu angarya
olarak gördüğü için mi kaldırılmasını istiyor
yoksa elindeki oyuncular Rezerv Lig'de
oynamak mı istemiyor?
Rezerv Lig ile ilgili 'devam mı-tamam mı' demek için teknik direktörler görüşlerini hiçbir baskı altında kalmadan açıklamalıdır. Yani Rezerv
Lig'e başkanlar karar vermemelidir.
GÜRCAN BİLGİÇ: Rezerv Lig'in kurulmasını
isteyenlerin bu duruma hazırlanmadıkları
ortaya çıktı. Başlamadan önce de kulüpler
itirazlarını dile getirdiler.
TFF geri adım atmadı.
Bunun yararı tartışılır. Hiçbir A takım,
oyuncusunu rezerv
takıma gönderemiyor.
Onun üstüne seyahat masrafları bindi. Çözüm
olması gereken
organizasyon, problemleri
büyüttü. Israr
etmenin anlamlı olduğunu
düşünmüyorum.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Tahmin ediyorum
ki bundan ne futbolcular ne de teknik adamlar
mutlu oldu. İyice düşünülüp planlanmış bir iş
olmadığı için de galiba başlamadan bitiyor.
ALİ GÜLTİKEN: Türkiye aslında bu işin
doğrusunu bir türlü bulamadı. Sorun, genç
takımdan yaş itibari ile profesyonel seviyeye
geçecek oyuncuların gelişimini sağlamakla
alakalı. Bir de kadrodaki oynamayan isimlerin
form grafiğini yüksek tutma mücadelesi var.
Her zaman sıkıntılara rağmen oyuncuların oynayarak gelişeceğini düşünüyorum. Toptan kaldırmaktansa eksikleri gidermek lazım.
BİZ SAĞDUYU VE EMPATİYİ KAYBETTİK!
SORU: Biraz da kendimizi eleştirelim. Pozisyonlar için bazı medya mensupları taraf olmuş sanki! Net kart, pozisyonlar için bile "Yok artık" gibi yorumlar yapılıyor. Sosyal medya, Türk futbolunun kışkırtıcı unsuru haline mi geldi?
LEVENT TÜZEMEN: TV'de yorumlarını,
gazetede yazılarını sosyal medyanın rüzgârına
göre konuşan ve yazan gazeteciler varsa
bugünden itibaren
mesleklerini bıraksınlar.
Ben kendi adıma inandıklarımı yazıyor ve
gördüklerimi yorumluyorum.
Maalesef herkesin kırmızı kart dediği pozisyonları bir gazeteci sarı kart olarak yorumluyor ve yazıyorsa o gazeteci değil taraftardır. Ben Galatasaraylıyım ama yazılarımda
ve yorumlarımda asla taraflı davranmam.
Davranırsam mesleğime ihanet etmiş olurum.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Türk futbolunun en
büyük sıkıntısı, medyadan kaynaklı. Hep söylediğim
gibi Türkiye'de, dünyada benzeri olmayan
bir büyük takımlar olayı var. Artı medyanın
da tamamı bu takımların
taraftarı. Bu yüzden
maçlara bu gözle bakılıyor.
Hakem eleştirileri
objektif değil.
Hakemlerin de bu
baskıda sağlıklı
maç yönetmeleri
de bu tablonun
değişmesi de
mümkün değil.
GÜRCAN BİLGİÇ: Medyada herkes tarafını katı bir şekilde savunuyor. Bunu yaparken de yanlışın arkasında duruyorlar. Mesela Seferovic'in arkadaşından dönen topunu, üst üste binmiş görüntüde sanki Trabzonsporludan sekiyor gibi paylaşıyorlar.
Aynı maçta Yunus'un iki sarıdan atılması lazım, konuşulmuyor. Valencia'nın hareketi sert olmasa da direkt rakibe.
Ortada top yok. Net kırmızı! İkili mücadele pozisyonlarından 'Buna niye çıkmadı?' tartışması yapılıyor. Önceki maçlarda çekilmiş görüntülerle Beşiktaş, Yasin Kol'un kararlarını protesto ediyor ama aynı hakem ikinci dakikada N'Koudou'yu atmadı. Bundan bahseden yok.
'Hep bana' kültüründen doğru çıkmaz, haklı da çıkmaz.
ALİ GÜLTİKEN: Sosyal medya konusu işin içine girdiğinde tartışmalar çok daha keskin olmaya başladı. Bu da doğal olarak birçok şeyi bozuyor. En önemlisi sağduyu ve empatiyi kaybediyoruz. Böyle olunca da sistemin içindeki herkes bundan yara alıyor.