Tarihler 2010'u gösterirken lirik bir anlatım da bulmuştuk…
"Bir yol hikâyesi bu! 26 senedir yazılıp yazılıp çöpe atılan şiirler misali, bir türlü kafiye tutturulup tamamlanamayan… Her seferinde 'bu sefer bitti' denilip, her seferinde yarım kalan yol hikâyesi…"
Erdal Hoş'un yazdığı, Celal Eyinç'in seslendirdiği bu satırlar, Trabzonspor'un o tarihe kadar yaşadıklarını özetliyordu. Sonrasındaki 11 yıl, geçmiş 26 yıllık dönemin 'dejavu'suydu aslında…
İyi de hiç mi kafiye tutturulamayacaktı, hikâyeler hep çöpe mi atılacaktı?
Beklenen gelecek miydi, yoksa gelecek miydi beklenen?
Ve bir gün…
Hava yine kasvetli, deniz yine dalgalı. Şehrin topraklarını ıslatmaktan usanmayan yağmur yine inadına yağıyordu.
Tek başına birisi indi şehre. Her defasında 'gelecek seferi' umut edenlerin arasından geçerken yağmura aldırmadan ıslananlar 'Olacak mı bu sefer?' endişesiyle yaklaştılar yanına, mırıldandılar kulağına…
"Yağarsa yağmur yağar, biz zaten ıslanmışız…"
Ertesi gün, güneş açmıştı. Masmavi gökyüzünün altında tek cümle ile özetledi gelişini…
"Dingin denizi değil, dalgalı denizi seçtim." Başkanı, yönetimi, camiası, hocası, teknik ekibi, futbolcusunun olduğu gemi "Vira Bismillah" diyerek demir aldı limandan.
Dalgaların sesi… Yaylaların sisi… Ormanların gizi… Kemençenin sözü...
Yaşlıların öyküsü… Gençlerin tutkusu Trabzonspor'u şampiyonluğa ulaştırdılar.
Hikâye bu kez uzun sürmedi. Vuslata erildi.
Ama asıl yolculuk şimdi başlıyor.
'Batı'ya, daha da 'Batı'ya artık!
COĞRAFYA KADER DEĞİLDİR
Medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim şehir; Trabzon… Cihan Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın doğduğu, Yavuz Sultan Selim'in valilik yaptığı, Fatih Sultan Mehmet'in fethettiği şehzadeler diyarı. Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 3 kez ziyaret ettiği, 'kahramanlar' diye seslendiği uşakların toprakları. Türkiye'de en fazla kültür ve sanat adamının yetiştiği açık hava enstitüsü… Anadolu'da futbolun ilk kitabını yazan Milli Atlet Süleyman Rıza Kuğu'nun memleketi. Futbolu 1900'lü yıllara dayanan, İdmanyurdu, İdmanocağı, Martıspor, Karadenizgücü, İdmangücü, Necmiati ve Yolspor gibi kulüplerle başarı hikâyelerinin yazıldığı o kentte 1967'de bir takım kuruldu.
Trabzonlu Bedri Eyüpoğlu'nun şiirindeki "kandilin içindeki kandil" gibi aydınlanmayı başlattı. "Coğrafya kaderdir" sözünü ters yüz etti. Kimi zaman Ali Kemal oldu "Fırtına" gibi esti, kimi zaman Cemil oldu "Dozer" gibi ezdi, geçti. Kimi zaman Şenol oldu "Güneş" gibi doğdu, kimi zaman Kadir oldu ama "Kıymet" bildi!
Ziyabey'de, tek katlı binada başlayan kuruluş, önce devrime sonra efsaneye dönüştü. Kökleri Trabzon'da olan, bir süre sonra dalları bütün dünyaya yayılmış çınar ağacıydı artık. Kupa koleksiyoncusu Ahmet Suat Özyazıcı ve Filozof Özkan Sümer ile sayısız başarı elde ederken buna yıllar sonra 'kupasız şampiyon' Şenol Güneş de eklendi.
Efsane Başkan Şamil Ekinci'nin adını taşıyan müze kupalarla dolmuştu. 7 Türkiye Süper Lig Şampiyonluğu, 9 Türkiye Kupası Şampiyonluğu, 2 Süper Kupa, 7 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 5 Başbakanlık Kupası, İkinci Lig Kırmızı Grup Şampiyonluğu, Kıbrıs Barış Kupası Şampiyonluğu, Deprem Kupası, Kara Kuvvetleri Kupası ve kurucu dört kulübün kazandığı kupalar.
ŞAMPİYONLUĞA KALKAN GEMİ
Peki 8'inci şampiyonluk gelecek miydi? Yıllar yılları kovaladı. Tam yaklaştığında
uzaklaştı, uzanırken elinden alındı,
umutlandığında koptu. Serde
deli horonu oynayanlar misali
denemekten vazgeçmedi!
"Oy benum sevduceğum
olir mi böyle keder!"
türküsündeki 15 doktora
bedel anları gördüler.
Derken, 10 Kasım 2020'de benzer yıkılışları yaşayan birisi akşam vakti 'dingin denizden dalgalı denize' doğru çıkıp geldi; yalnız bir adam olarak… Bir
süre sonra "Demir almak
günü gelmişti limandan…" diyen başkanı, yönetimi,
hocası, futbolcuları ve camiası
"Vira Bismillah" ile
dalgalı denize açıldı.
O geminin şampiyonluğa gittiğini, statükoyu tekrar yıkacağını biliyorlardı. Çünkü onlar için artık şampiyonluk korkulacak değil
inanılacak vuslattı!
17'nci sırada aldığı takımı dördüncü yapmıştı. O süre
zarfında şehri, kulübü, camiayı tanımış, kasvetli seslerin
yükseldiği coğrafyaya sabrı öğretmiş, 'futbol aklı' olarak
şampiyonluk sezonunun planını hazırlamıştı. Başkan
Ahmet Ağaoğlu ile Asbaşkan Ertuğrul Doğan, teknik ekibin
istediği transferleri daha kamp başlamadan bitirmiş,
sezonun en iddialı takımını hazır hale getirmişti. Avrupa
macerası Roma ile sona erince, tamamen lige dönülmüştü.
Sezona adıyla müstesna fırtına gibi girmişti. Yeni Malatyaspor'u evinde farklı mağlup etmiş, Sivas ve
Giresun galibiyetleri ile kandilin içindeki kandilin canlanan
ışığıyla etrafını daha da aydınlatmıştı…
KOLTUĞU BİR DAHA GERİ VERMEDİ
Ligin ayarlarını transistörlü radyo gibi bozmuştu. Bütün klişeleri yıkıp geçiyordu denize ulaşmak için gece gündüz akan Maçka'nın dereleri misali…
Geçmişte horonda bir türlü senkron tutturamayan Kuzeyliler, şimdi yeşil çimlerin üzerinde 'dik' oynuyordu! Orkestra Şefi Abdullah Avcı, sadece oyunu sadece sahayı konuşarak 'merkezi tut, boş bırakma' formasyonuna uygun şekilde motivasyonu dağıtmıyordu.
Önceleri Fenerbahçe şehre geleceği zaman, olağanüstü hale dönülürken son yıllarda bıraktılar o işleri ki en güzelini de yaptılar. Trabzon'a lider inen Fenerbahçe'yi de yenen Trabzonspor, oturduğu koltuğu "mekânın sahibi" misali sezon sonuna kadar kimselere vermeyecekti! Elbette bu normaldi ama birilerini çok fena anormalleştirmişti. Umursamadılar, çünkü vuslata az kalmıştı.
ODADAKI BOŞ ÇERÇEVE VE HİSSEDİLEN ŞAMPİYONLUK
Abdullah Avcı, geçen yılın mart ayında çalışma odasını dekore etmişti. Kurucu dört kulüp İdmanocağı, İdmangücü, Martıspor ve Karadenizgücü'nün logolarını odasının bir duvarına, Ahmet Suat Özyazıcı, Özkan Sümer ve kendisinin kasketli fotoğraflarını bir duvara asmıştı.
Masasının hemen arkasındaki duvarda da 8 çerçeve vardı, birisi boştu. 7'sinde 7 şampiyon kadronun fotoğrafları yer alıyordu. Ekip arkadaşlarıyla toplantı yaparken boş çerçeveyi gösterdi.
"Seneye bu dolacak" dedi. Kayserispor ile oynanan 1-0'lık kupa maçının ardından yaptığı açıklamada, "Martta şampiyon olamadığımız için üzgünüm" demişti. Geçen yılın mart ayında astığı çerçeveyi bu yılın martında dolduracağına o kadar inanıyordu ki olmadı! Tevafukun en zirvesini yaşama isteği de bu olsa gerekti…
Peki bu sezon ne zaman inandı! Tabii ki Dolmabahçe'de… Öyle böyle de değil, yumruğunu sıkıp, "Allah büyük" diyerek hem de! Dakikalar 90+7'yi gösterdiğinde 'buz adam' gibi sahneye çıkan Napoli Efsanesi Marek Hamsik'in, rakibinin üzerinden aşırttığı topu Abdülkadir'e verdiği an sonuç belli olmuştu.
Trabzonspor, Cornelius'un galibiyet golüyle yedi tepeli İstanbul'a 10 bin fitten selam çakıyor, Boğaz'a asılacak bayrağın dalgalanırken çıkarttığı sesi duyacağı günün özlemini çekiyordu.
KADERİN ÜSTÜNDE BİR KADER!
"Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır." Amenna… En büyük uyarı Antalya maçında gelecekti. İlk mağlubiyeti tadacaktı Trabzonspor.
Hem de Avcı'nın ekibinde olmasını istediği Nuri Şahin tarafından. Tevafuk bu ya! O maçta Fredy penaltı kullanmış, Uğurcan kurtaramamıştı. Mağlubiyet golü de Dorukhan'ın kendi kalesine attığı golle gelmişti. Şampiyonluk maçında Uğurcan Çakır, Fredy'nin penaltısını kurtarıyor, şampiyonluk golünü de Dorukhan kaydediyordu.
Gün batmıştı lakin haftayı onaracak mimar vardı. Hatay'a karşı müthiş bir reaksiyon gösteren bordo-mavililer, kapalı gişe oynadığı maçta taraftarına "sakın koltuklarınızı boşaltmayın" mesajı veriyor, mağlubiyet umudu besleyenlere de
"son akşam yemeğine" davetiye gönderiyordu!
SAHNE EDIN VİSCA'NIN
Devre arası bir mühendisliğe daha imza atılmıştı. Visca vuslatı gerçekleşmişti. Gelişiyle oyuncu çeşitliliği artmıştı. Devşirme sağ kanat yoktu, hücumuyla ve savunmasıyla orijinal Visca vardı. Vaka artık rahattı… Ömür merkezdeydi. İstanbul'daki Galatasaray karşılaşmasının yıldızıydı. Son dakikada filelere bıraktığı topla takımını galibiyete taşıdı. Kasımpaşa'daki golüyle 3 puanı haneye yazdırdı.
Ve sezonun en önemli müsabakasında tekraren sahneye çıkacaktı. Konya maçı, 41 bin taraftar... Umut tacirlerinin gözü ne hikmet ise bu kez bu maçta! Trabzonspor 60 puan ile lider, Konya 48 puan ile ikinci. Dominasyon, kombinasyon, organizasyon, momentum. Hepsi Trabzonspor'da toplanmıştı.
Sezonun en iyi maçlarından birini oynayan Kuzeyliler, perdeyi Visca ile açıp Visca ile kapatmıştı. Stadyumda şampiyonluk şarkıları söylenmeye başlanmış, sonraki hafta Alanya deplasmanında Trabzonspor fırtınası hızını kesmeden devam etmişti.
DURDURULAMAZ GÜÇ
Düşünebiliyor musunuz en iyi stoperi Edgar'ı, tecrübeli kanat forveti Gervinho'yu kaybeden, sezon içerisinde de Cornelius, Hamsik, Nwakaeme, Bakasetas, Abdülkadir Ömür, Djaniny ve Peres'in sakatlıklarıyla en önemli oyuncularından bazı maçlarda yoksun kalan Trabzonspor, sisteminden hiç taviz vermedi.
O sisteme bağlı maçlardan birini de 25 Şubat'ta oynadı… Hamsik sakattı, konuk Kayserispor'du. İlk yarıda Kayseri orta sahayı tamamen kapatıyor, Trabzonspor ne kanatlardan ne de merkezden atak yapabiliyordu.
Tam bir duvar vardı! Kayseri geçiş oyunuyla, iki gol buluyordu. Devre arası, soyunma odasında kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Avcı, sezon başında gitmesine izin vermediği Djaniny'yi yanına çağırıyordu.
"Organizasyon sende" diyerek, oyuna sokuyordu. Denzel Washington'un oynadığı
"Durdurulamaz" filmindeki tren gibi sağda, solda, merkezde, ceza sahasında Djaniny'yi kimse durduramıyor, duvarı yıkıyordu.
Trabzonspor 3-2 kazandığı maçtan sonra, şampiyonluk kupasının da siparişini veriyordu. İngiliz futbol efsanelerinden Gary Lineker'in sözüdür. "Futbol basit bir oyundur; 22 kişinin 90 dakika topu kovaladığı, sonunda her zaman Almanların kazandığı..." Sözü ülkemize uyarladığımızda şuna dönüşüyordu: "Sonunda her zaman 3 İstanbul takımının kazandığı..."
Trabzonspor bu oyunu bozdu. Hem tarihi hem de futbolun talihini değiştirdi.
YALNIZ ADAMDAN MİLYONLARA
Trabzonspor'un şampiyonluğu sadece müzeye girecek 'kupa' değildi. Trabzonspor'un şampiyonluğu ezberleri bir kez daha bozan, emek ve mücadelenin, bir arada ve organize olduğunda sermayeyi de yenebileceğini göstermesi açısından önemliydi. Trabzonspor'un şampiyonluğu 'yerleşik güce' karşı yetersizlik ve dahi öğrenilmiş çaresizlik duygusu içerisindekilere ilham olması açısından önemliydi! Trabzonspor'un şampiyonluğu Türkiye'nin 81 vilayetinde İstanbul'da, Mardin'de, İzmir'de, Adana'da, Kayseri'de, Hatay'da, Berlin'de, Paris'te, New York'ta eski ve yeni kuşak milyonlarca taraftarının bir arada kutlaması, bütün dünyada örnek gösterilmesi açısından önemliydi. Trabzonspor'un şampiyonluğu Güneydoğu'da, İç Anadolu'da, Ege'de, Akdeniz'de, tüm Anadolu'da hayal kuran çocuklara ilham olması açısından önemliydi.
Trabzonspor'un şampiyonluğu uğruna hayatını kaybedenlerin hayatta kalan aileleri açısından önemliydi. "Peşindeyiz" diyerek özellikle bu sezon takımın en itici gücü olan, Atatürk Olimpiyat Stadyumu'nu 85 bin kişiyle doldurup ele güne ne kadar büyük bir camia olduğunu gösteren taraftarları için önemliydi!
Şehre yalnız bir adam olarak gelen bugün ise etrafını milyonların kuşattığı teknik direktör Abdullah Avcı için önemliydi. Girişteki yol hikâyesinin son bölümünde yer alan satırlarla hikâyemizi 'şimdilik' tamamlayalım…
"… şimdi yolun kalanı için destur vaktidir. Başladığı gibi; Akçaabat horonu kadar senkronize, kolbastı kadar coşkulu olma vaktidir. Dursun Kaptan kadar dikkatli olma vaktidir.
Hem bunca seneden sonra bir şampiyonluk kesmez bizi... Batı'ya mümkün olduğu kadar Batı'ya gitme vaktidir. Sefer bizden zafer Allah'tan... Vira Bismillah!"