UEFA Avrupa Ligi son 16 turu rövanş maçında temsilcimiz Galatasaray, sahasında karşılaştığı İspanya devi Barcelona'ya 2-1 mağlup olarak Avrupa'ya veda etti. Karşılaşma sonrası SABAH Spor'un usta yazarları Levent Tüzemen, Gürcan Bilgiç, Ömer Üründül ve Bülent Timurlenk dev maçı detaylıca değerlendirdi.
LEVENT TÜZEMEN - ALKIŞLARLA KAYBETTİ
G.Saray'a, Avrupa'da gösterdiği başarılardan ve ülke puanına yaptığı katkılardan dolayı teşekkür etmek gerekir. Barcelona çıktığında herkes; "İspanyol ekibi adına iki maçta da fark olur" demişti. Ama G.Saray'ın kimliğini unutmuşlardı. G.Saraylı futbolcular, Barselona'da mükemmel bir kontrollü oyun oynayarak yenilmediler.
İstanbul'da soğuk havaya rağmen tribünleri dolduran coşkulu G.Saray taraftarı sayesinde özellikle ilk yarıda Barcelona'ya karşı müthiş bir direnç, mücadele koydular. Marcao'nun golü ile büyük fırsat yakaladılar. Ancak Pedri'nin ağları bulmasında defansta inanılmaz bir pozisyon hatası yaptı. Marcao ve Nelsson'un çalımlara karşı erken yere yatmaları hataydı. Maçı izleyen Popescu'nun bu tür pozisyonlarda hep ayakta kaldığını gördüm.
Maç öncesi, G.Saray'ın pas organizasyonunu yöneten Feghouli'nin ağrıları nedeniyle kadrodan çıkarılması G.Saray'ın oyun ritmini bozdu. Cicaldau o görevi ne yazık ki üstlenemedi. 5. dakikada Gomis klasındaki bir oyuncunun kaçırdığı gol, tamamen bitik oluşundandı. Torrent'in Feghouli'nin yokluğunda Mohamed'i kulübede tutup 63 dakika oyuna sıfır katkı sağlayan, yürüyecek hali olmayan Gomis'e katlanması tribünlerin de tepkisini çekti.
Taraftar, Mostafa'yı çağırmasa belki de Torrent değişikliğe bile gitmeyecekti. Barcelona'nın ikinci golünde Busquets'in yaptığı kurnazlık, yani sakatlanan Van Aanholt'un yokluğunu fırsat bilip oyunu çabuk başlatması, G.Saray'ın ikinci golü yemesine neden oldu. Barça oyun ve kadro olarak öyle zayıflamış ki böyle kurnazlıklara bile ihtiyaç duyuyor. G.Saraylı oyuncular, Barcelona'ya karşı asla ezilmediler, kafa kafaya mücadele ettiler, kaybettiler ama alkışlandılar.
GÜRCAN BİLGİÇ - BİR YENİLGİ İLE ELENDİ
Barcelona, İstanbul'a gelirken, bu kez neyle karşılaşacağını biliyordu. Bir hafta önceki travmanın farkına varıp, "en iyi" takımla sahaya çıktılar.
Galatasaray, ilk maçı müthiş bir konsantrasyon ve mücadele ile berabere bitirdi. Bu kez arkasına taraftarını da alıp, direnme seçeneğini kullandı.
Her şey yolunda gitti, öne de geçtiler. Bir rüyanın eşiğine geldiler, taraftarlarını da inandırdılar. Ancak hiçbir şey kendi kendine olmuyor. Beraberlik golünün sahibi 19 yaşındaki Pedri, sanki sahanın en tecrübelisi gibi sakin ve güvenli oynadı. Yani; karşılarında ne yapacağını iyi bilen, sonuç almayı sabırla bekleyen ve ilk hatada skorun peşine düşen bir rakip vardı.
Bu atmosferi yorumlamak Berkan ile Taylan'ın işi değil. Gomis, Babel ve hatta Van Aanholt gibi daha tecrübeli oyuncuların direksiyona geçmesi, oyunu yönlendirmesi, Barcelona'ya "acaba" hissini vermesi gerekiyordu. Torrent, tek hücum aksiyonu olarak Kerem'e atılacak uzun pasları yazmış tahtaya. O yüzden 2-1 geldiğinde, oyunun değil, olası bir duran topun peşine düşebildiler.
Mostafa'nın yedek başlaması, uzatmalara diri bir forvetle gitmek istediğinden muhtemelen. Ancak Gomis'in böylesine yetersiz-etkisiz olacağı kimsenin aklına gelmedi. Gruptan yenilgisiz çık, süreçte aldığın tek yenilgi ile elen... Mücadele ile kalite arasındaki ince çizgi aslında. Kimse Galatasaray takımına "Barcelona'ya nasıl elenirsin" diyemez. Ancak iki maçta da yaptıkları sadece "zorluk" çıkarmaktı. Torrent'in planı da buydu. Olmadı.
ÖMER ÜRÜNDÜL - MÜTHİŞ DİRENÇ, YÜREKTEN MÜCADELE
İşin ciddiyetinin bilincinde olan Barcelona'nın dün geceki maça üst düzey motivasyonla çıkacağı ve alışılmış pas trafiğiyle oyunu domine edeceği bilinen bir gerçekti. Önemli olan Galatasaray'ın ne yapacağıydı. Sarı-kırmızılı futbolcular, ilk yarı müthiş taraftar desteğiyle sahaya etkili bir direnç koydular. Alan daraltan savunma kurgusunda boşluk bırakmamakta azami ölçüde başarılıydılar, bunun yanında ofansif girişimler de ihmal edilmiyordu.
Torrent, rakibin riskli oynayacağını bildiğinden, 'İşe Gomis'le başlayayım' dedi, bu düşüncesi de neredeyse tutuyordu. Gomis 5. dakikada çok önemli bir pozisyon kaçırdı, kornerden Marcao'nun kafa golü takıma büyük moral kazandırdı. Oyunu bundan sonra tutabilmek önemliydi ama Pedri'den kolay bir gol yendi. Ceza alanı içinde buluştuğu topta üst üste Marcao ve Berkan boşa atlayınca skor dengelendi.
İkinci devre başında yenen gol kalan bölümler için işleri artık çok zora sokmuştu. Moral motivasyonun bozulacağını düşünmüştüm ama Galatasaraylı futbolcular bu maça o kadar kendilerini inandırmışlar ki fiziki yorgunluğa rağmen aynı disiplin içinde mücadeleye devam ettiler. Hatta son 15 dakikada da Barcelona'yı daha tedbirli oynamaya mecbur bıraktılar. Beraberlik peşinde koştular. Kerem tam istediği pozisyonu buldu ama şut yerine gereksiz bir pas tercihiyle gol kaçtı. Ben iki Barcelona maçını göz önüne aldığımda müthiş direnç gösteren, yürekten mücadele eden Galatasaraylı futbolcuları kutluyorum.
BÜLENT TİMURLENK - BİR KERE GEÇ KALDIN MI!
Camp Nou'da bulamadığı golün şifresini bütün hafta aradı Xavi... Galatasaray o günlerde erteleme polemiği ve Beşiktaş derbisinin tansiyonu ile meşguldü. İki stoperin dengesini bozması lazımdı, Aubameyang'ı yayın dışına derine çektiğinde bunu sağlayacağını biliyordu. Karşısında Kerem tehditi olan Dest'i hücuma göndermek ise rakibin en büyük hücum silahına adam kovalatmak demekti. 50 bin taraftarın önünde Barça'nın set oyununu oturtması vakit alacaktı. Feghouli'nin yokluğu talihsizlikti ve yerine forma giyen Cicaldau, hayalet orta saha olursa Galatasaray'ın işi zordu.
İlk 30 dakikada Camp Nou'daki maçın benzer tıkanıkları sahadaydı. Aanholt yine Traore'yi kitlemiş, Berkan, De Jong'un pas kanallarını tıkamıştı ama Galatasaray hücuma çıkarken ağır Gomis'in yükünü kaldıramıyor ve yük Babel ve ondan çok uzaktaki Kerem'e kalıyordu. Marcao'nun kornerden gelen golü doğrusu böylesine bir oyunda define bulmak gibiydi. Şimdi Barcelona düşünmeliydi… İyi de düşündüler.
Pedri'nin golünde 3 Galatasaraylı çalım yerken, ikinci golde Torrent'in takımı sahada anlık 10 kişiydi. İkinci yarıya Mohamed ile başlanmalı, 60'da da Babel ve Cicaldau kenara gelmeliydi. Bu değişikler geldi ama 15'er dakika rötarlıydı. Bu da Galatasaray'ın Beşiktaş derbisi sonrası ayaklarında derman kalmayan oyuncularını son 15 dakikaya sıkıştırdı. Derbideki gibi kenardan gelenler cenaze evine çevirdiler oyunu. Barcelona istediğini aldı. 8 maçlık serüvende tek mağlubiyetle karakterli oyunla veda ettiler.