Son dakika... Fenerbahçe'ye karşı aldıkları galibiyetin ardından yaptığı açıklamalarla kendini komik duruma düşüren Olympiakos Başkanı Evangelos Marinakis'in İstanbul'a "kendi şehrimiz" demesi üzerine SABAH yazarları Mehmet Barlas ve Erhan Afyoncu'dan önemli tarihi verilerin olduğu iki çarpıcı yazı geldi. İşte o yazılardan öne çıkanlar:
ATALARI GİBİ AĞIT YAKSIN
Bugünkü yazısının hemen başında "Olympiakos başkanı Marinakis, Fenerbahçe maçından sonra hezeyan dolu bir açıklama yaptı. Marinakis'in kendi şehrimiz dediği İstanbul'a Türk-İslam mührü kazınalı ve Ayasofya'da ezan okunalı 568 yıl oldu." diyen Erhan Afyoncu çok önemli tarihi verileri paylaştığı köşesinde şunları söyledi:
Fatih'in İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te fethi Hristiyan dünyası açısından büyük bir mağlubiyetti. Unutmamamız gereken en önemli şeylerden biri İstanbul'un dini ve tarihi açıdan Batılılar için önemidir. İstanbul, tarihte Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri ve son Roma İmparatorluğu'nun başkenti olduğu için Batılılar, tarihlerindeki en büyük felaketlerden biri olarak gördükleri İstanbul'un fethini hiç unutmadılar.
BİZANSLILARIN GÜNAHLARI
İstanbul'dan kaçanların Ege'deki adalara varmasından sonra, İstanbul'un düştüğü haberi her tarafa yayıldı. Mektuplar yazılarak hızlı gemilerle Venedik senatosuna ve papaya gönderildi. 29 Haziran akşamı haber İtalya'ya ulaştı. Mektup senatoda okunduğunda salonu derin bir sessizlik kapladı. Senato üyeleri korku ve şaşkınlık ile birbirlerine baktılar. Ağıtlar, çığlıklar birbirini takip etti. Kimisi saçını başını yolarken, kimisi de göğsünü yumrukluyordu.
Hristiyan dünyası bugün bile atlatamadığı bir şoka girmişti. Kimse bu duruma inanamıyordu. Bazıları Bizans'ın yardımına gidilmediği için Avrupa'daki Hristiyan devletleri suçlarken, bazıları da Bizanslıların işledikleri günahların sonucunda bunların olduğunu ifade ediyordu.
Hristiyanlar İstanbul'un Türkler'in eline geçmesini Romalıların Kudüs'ü yakıp yıkması, Hazreti İsa'nın çarmıha gerilmesi ve dünyanın sonu gibi insanlık tarihindeki büyük felaketlerden birisi olarak algıladılar. Haber yayıldıkça her yerde yeni bir Haçlı seferi düzenleme fikri hakim oldu. Haber papaya ulaştığında, Papa V. Nicolas, "Hristiyanlığın utancıdır bu!" diye bağırmıştı. En başta papa olmak üzere birkaç yıl heyecanla birlik sağlamaya çalışıldıysa da, bir sonuca varılamadı.
İtalya'dan Sırbistan'a herkes sıranın kendilerine geldiğine inanıyor ve korkuyordu. Vaizler şehir şehir dolaşarak halka durumu duyurdular. İnsanların günahları yüzünden Doğu Roma'nın başkentinin Türkler'in eline geçtiği, eğer insanlar dine dönmezlerse Fatih'in Roma'ya kadar geleceğini anlattılar.
Zonaro'nun fırçasından Fatih'in İstanbul'a girişi.
AĞITLAR YAKTILAR
İstanbul'un Türkler'in eline geçmesi Hristiyan dünyasında birçok ağıt yakılmasına sebep oldu. Bir Venedik şiirinde Hristiyanlığa şöyle sesleniliyordu: "Ağıtlar yaksın, korkunç düşüşüme gökyüzü ve bütün Hristiyanlar! Bu ne biçim kader? Hristiyanlar'ı körleştiren günahım ne benim? Felaketin bana yaklaştığını görmedi mi onlar." Bir diğer anonim çağrıda da Hristiyanlar bir araya gelmeye çağrılıyordu: "Her şeye kadir Tanrım! Lütfunla Hristiyanlığa güç ver! Barış ve birlik sağla! Ne Yunanistan'da ne Asya'da ve ne Avrupa'da tek bir Türk kalmayana kadar kovalamamız için bize büyük bir ordu kurmayı nasip et!"
YENİ BİR ÇAĞIN BAŞLANGICI
İstanbul'un fethi, Türkler'in daha önceki tarihlerinde eşine rastlanılmayan, dünya siyasetine yön veren bir imparatorluğun kuruluşuna vesile olacaktı. Artık bir çağ kapanmış ve yeni bir çağ açılmıştı.
İstanbul'un fethi genç padişaha sonsuz bir kudret ve otorite sağlamıştı. Osmanlı Devleti bu fethin getirdiği büyük prestijle İslâm dünyasının en parlak devleti haline geldi. Fatih, fetihten aldığı kuvvetle Osmanlı'yı dünyanın en büyük devletlerinden biri hâline getirdi. 16. yüzyılda Osmanlı'nın bir dünya gücü hâline gelmesi, Afrika'da ve Güney Asya'da Endülüs felaketine uğramak üzere olan Müslümanlığı yok olmaktan kurtardı. Balkanlar'da Ortodoksluğu yaşattı. Avrupa'da Protestanlığın yayılmasını sağladı. Osmanlı Devleti, dünyanın birçok yerinde mazlumların sesi ve kurtarıcısı oldu.
İSTANBUL'A AĞIT
İstanbul'un fethi üzerine yakılan ağıtların en ilginçlerinden biri Bizanslı tarihçi Dukas'ın yazdığı şu ağıttır:
"Ey şehir, şehir, bütün şehirlerin başı!
Ey şehir, şehir, dünyanın dört tarafının merkezi!
Ey şehir, şehir, Hristiyanlar'ın iftihar sebebi ve barbarların hezimeti!
Ey şehir, şehir, içinde manevi meyvelerle dolu ikinci bir cennet!
Ey cennet şimdi güzelliğin nerede?
Vücut ve ruhun, manevi zarafetlerinin, faydalı kuvvetleri nerede?
Solmak bilmeyen cennet yeşillikleri arasında, çok zaman evvel dikilmiş olan Hazret-i İsa efendimin, havarilerinin gömülü bulunduğu vücutları nerede?
Azizlerin, şehidlerin kalıntıları nerede?
İmparatorların cesetleri nerede?
Türkler'in şehre girmesi üzerine imparatorun son çırpınışları.
Yollar, mabetlerin avluları, üç yol ağızları, tarlalar, bağların çevreleri, bunların hepsi, azizlerin, soyluların, dindar adamların, rahiplerin ve rahibelerin kalıntıları ile doluydu. Bunlar şimdi nerededirler?
Ne büyük felaket!
Ya Rab! Bize olan bu halleri hatırına getir.
Nazar eyle ve maruz kaldığımız hakaretleri gör! Babalarımızdan kalma mirasımız yabancılara kaldı, evlerimiz başkalarının eline geçti.
Babamız yok gibi, öksüz kaldık, annelerimiz dul kadınlara döndü. Takibata uğradık, zahmetler çektik ve rahatımız kalmadı.
Babalarımız günah işlediler ve öbür dünyaya gittiler. Biz ise onların günahlarının cezasını çekiyoruz.
Bizi kullar, hükümleri altına aldılar.
Bunların elinden kurtulan olmadı.
Başımızın üzerinde bulunan taç yere düştü.
Yazıklar olsun bize! Zira günah işledik...
Şimdi şehre gelen felaketi, müthiş esareti ve acı hicreti hangi kuvvetli dil tasvir edebilecek?
Maruz kaldığı felaket Kudüs'ten Babil'e veya Asurya'ya hicret etmek gibi değildir.
Ey güneş titre! Ey arz, sen de titre ve adil hakim olan Cenab-ı Hakk'ın günahlarımız için neslimizi tamamen terk ettiğinden inle!
Bakışlarımızı gökyüzüne çevirmeye layık değiliz, yalnız yüzümüzü yere koyarak, Allah'a karşı "adilsin ve kararların adalete uygundur" diye bağırmalıyız.
Günahlar işledik, dini kurallardan uzaklaştık.
Her milletten fazla haksızlık yaptık ve bize her ne yaptıysan hakiki ve adil kararlarınla yaptın.
Böyle olmakla beraber, Ya Allah! Bize merhamet et, biz de duadan geri durmayacağız."
İSTANBUL BİRİLERİNİ İŞTAHLANDIRIYOR
Mehmet Barlas: Yunanistan'ın Olympiakos takımının İstanbul'da Fenerbahçe'yi 3-0 yenmesi tabii ki tüm sporseverleri üzdü. Ama daha önemlisi bu takımın sahibi Evangelos Marinakis'in söylediği sözler. Marinakis demiş ki: "Kendi şehrimizde maç kazanmak tabii ki keyifli oluyor". Bu arada bir Yunan gazetesi de Olympiakos'un maçı kazanmasına "Bütün Yunanlılara adanmış bir zafer" olarak niteledi. Ve bu da Marinakis'in küstah ifadelerine destek olarak algılandı.
AYASOFYA'YI NASIL VERDİ DİYE BAĞIRMAYA BAŞLADI
Bazı Yunanlılar'ın İstanbul'a karşı duygularındaki ölçüsüzlüğü defalarca gördük. Ben yıllar önce bir Türk- Yunan medyatik diyalogu sırasında önemli bir Yunan gazetesinin genel yayın müdürünü İstanbul'a davet etmiştim. Bir sabah onu Ayasofya'ya götürdüm. Bu meslektaş görkemli binayı görünce ağlamaya ve "Ayasofyayı nasıl verdik" diye bağırmaya başladı. Şaşırmıştım ama galiba bazı Yunanlılar'ın kafasında bu tür senaryolar vardı.
GERİZEKALILIK
İstanbul'u artık bir Yunan kenti olarak görmek sadece gerizekalılıktır. Hatta daha geriye gidip Üçüncü Haçlı Seferi sırasında İstanbul'un Yunan değil bir Venedik kenti olduğunu düşünen Haçlılar, Bizans'ı İzmit'e sürmemişler miydi?
Tarih böyle bir şey. Eğer bugünkü Yunanistan'ı düşünürseniz bu ülkenin 400 yılı yok. Tam 400 yıl Osmanlı hakimiyeti altında yaşamışlar. Yani bir Türk'ün gidip Atina'yı, Selanik ki hâlâ Türk kenti olarak görmesi belki mümkündür. Ama gerçek değildir.
Bence önemli olan Olympiakos'un çarpık kafalı başkanının İstanbul yorumundan ziyade Fenerbahçe'nin durmadan yenilmesidir. Milyonlarca lira harcayıp dünyanın her yerinden transferler yapan bu kulüp üçüncü yılın sonunda Olympiakos'a da yenildiyse bu işte büyük bir yanlış vardır. Bütün mesele bu yanlışı düzeltmektedir.
Yoksa Türkiye'ye çeşitli vesilelerle gelecek Yunanlılar'ın İstanbul'u kendi şehirleri olarak görmesi mümkün olabilir. Bu gerçek olmasa da hayal dünyasının renkli bir ürünüdür. Ayrıca bu rüyayı gerçekleştirmek isteyen Yunanlılar'ın Kurtuluş Savaşı sonunda uğradıkları hezimet bunların akılsız olanlarını tedavi etmeye herhalde yeter.