Türk futbolunda sakatlık kâbusu devam ediyor. Kulüplerimiz, sporcularının sahalardan uzak kalmasını engelleyemezken, son olarak Beşiktaş'ta Pjanic, Salih, Atiba ve Oğuzhan, Altay maçında sakatlandı. SABAH Spor sakatlıkların bu denli fazla olmasını ve kulüplerimizin çözümsüz kalmasının altında yatan nedenleri Sporcu Yaralanmaları Uzmanı ve Spor Fizyoterapisti Gülşah Başandaç'a sordu. İşte Başandaç'ın sorularımıza verdiği cevaplar:
SORU: Sizce Türk futbolunda sporcu yaralanmalarını önleme konusunda yeterli bilinç düzeyine sahip miyiz? Yaralanmaları önleyici çalışmalar konusundaki bilinç sizce de yeterince yerleşmedi mi?
Futbol yüksek efor gerektiren bir spor branşı olduğu için, oyuncuların 'travmatik' dediğimiz şiddetli temasa bağlı bazı yaralanmalarının önüne geçebilmek, tüm önlemleri almış olsak bile, çok mümkün olmayabilir. Yaralanmaya sebep olabilecek iç ve dış risk faktörlerinin tamamını analiz etmek gerekebilir. Bu faktörlerin kulüpler tarafından masaya yatırılması çok önemli. Fakat önlenebilecek kısım için çalışmaların eksik kaldığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Dünyada futbolu bilimsel temellere oturtan ve böylelikle başarılara imza atan ülkeler, yaralanmaların önlenmesi konusuna da ciddi kaynaklar ayırıyorlar. Örneğin yaralanma önleme programlarını rutin antrenman programlarına dahil ediyorlar ve bu uygulamaları sahaya taşımakta sağlık personelleri, teknik insanlar ve yardımcı ekiplerin işbirliği ile başarabiliyorlar. Daha geniş çerçeveden bakacak olursak, tüm dünyanın yapmak istediği ve birçok yerin başardığı 'koruyucu sağlık' uygulamalarıdır. Türkiye'de güncel tanı ve tedavi yöntemlerine ayrılan bütçe ve bu konuya verilen önem çok fazla fakat aslında zor olan yaralanma sonrası tedavi değil. Her yaralanmış dokunun fizyolojik olarak bir iyileşme süreci vardır. Biyolojik bir varlık olduğumuz için ne yaparsanız yapın bu süreyi maksimum kısaltmanız mümkün değildir. Yani aslında zor olan da yaralanma sonrası onun tedavisi değil ÖNLENMESİDİR. Türkiye'de ihmal edilen de tam olarak budur. Türk spor adamlarının ve antrenörlerinin çoğunun teknoloji ve sayılar ile pek arası olmadığı için ve konuya hakim olmadıkları için bilime ve güncel yaklaşımlara uzak kalmayı tercih ediyorlar. Spor yöneticileri ise konuya hakim uzman kişilerden yardım almayı ve bu kişileri ekiplerine dahil etmeyi gereksiz mali gider ve zaman kaybı olarak görüyor. Bu durum da Türk sporuna maalesef başarısızlık olarak geri dönüyor. İvedilikle yapılması gereken, koruyucu sağlık için takımlara teknolojiyi kullanabilen ve verileri takip edebilecek profesyonel ekiplerin kurulması ve bu konuda devamlılık sağlanması.
SORU: Futbolda yaralanmaların önlenmesi için yapılan çalışmalar nelerdir?
Amatör futbolcularda yaralanmaları önleyici programa olan ihtiyaca cevap vermek üzere FIFA tarafından F-MARC 11 adlı bir program oluşturulmuştur. F-MARC ise, sporcuların sağlıkları konusundaki değerlendirmelerin ve araştırmaların yapıldığı bir merkezdir. Bu merkezde gerek amatör gerek profesyonel tüm seviyelerde, futbol yaralanmaları konusunda araştırma, bilimsel veriler toplayarak geliştirme, ve bu yaralanmaların sıklığının azaltılabilmesi için en pratik yöntemler ile nasıl uygulamaya geçirilebilir bu konuda iletişim ağı sağlayarak eğitim programları geliştiriliyor ve bu uygulamalar teknik adamlar için zorunlu tutuluyor.
SORU: F-MARC standartlarına göre yaralanmaların önlenmesi nasıl gerçekleşebilir?
Bu merkezde yaralanmaların en fazla meydana geldiği pozisyon olan topu rakip oyuncudan alma anı ve biyomekanik hareketleri inceleniyor ve oyunun kuralları, oyun için hazırlık, yaralanmalarda yapılacaklar, eğitim ve bilgilendirme ile önleme, tıbbi yaklaşımlardaki uygulamalara yetkililerin rollerinin uygunluğuna karar verilmesi gibi yaralanmayı önleyici olasılıklar tespit ediliyor. Örneğin günümüz futbolunda en yaygın yaralanma pozisyonu olan, dirsekle rakip sporcuya yapılan ve yaralanma ile sonuçlanan hareketlerin tümü için yeni kurallar geliştiriliyor ve bu zorunlu bir şekilde uygulanıyor. Ayak bileği burkulmaları, kas yaralanmaları, diz ligament yaralanmaları, kasık yaralanmalarını önlemek için sadece eğitim programları, testler, analizler değil fair play de desteklenmeye başlanıyor.
SORU: Türkiye'de spor adamlarının sakatlıkları önleme konusunu bir türlü çözememe nedenleri sizce nedir?
Türk spor adamlarının ve antrenörlerinin çoğunun teknoloji ve sayılar ile pek arası olmadığı, ayrıca konuya hakim olmadıkları için bilime ve güncel yaklaşımlara uzak kalmayı tercih ediyorlar. Spor yöneticileri ise konuya hakim uzman kişilerden yardım almayı ve bu kişileri ekiplerine dahil etmeyi gereksiz mali gider ve zaman kaybı olarak görüyor. Bu durum da Türk sporuna maalesef başarısızlık olarak geri dönüyor. İvedilikle yapılması gereken, koruyucu sağlık için takımlara teknolojiyi kullanabilen ve verileri takip edebilecek profesyonel ekiplerin kurulması ve bu konuda devamlılık sağlanması.
SORU: Peki bu yaralanmaları önleme çalışmalarının ekonomik boyuta (takım-futbolcu bazında) etkisi nedir?
Güncel tabloya bakacak olursak normal bir Avrupa liginde, 25 oyuncudan oluşan profesyonel bir futbol takımını, her sezon oyuncu başına iki sakatlığa eşit olan, yaklaşık 50 sakatlık yaşıyor. Bu da kulübün büyüklüğüne göre de aylık 500 bin Euro'luk bir maliyetle futbol kulüplerinin ekonomisini doğrudan etkilemektedir. Kâr- zarar hesabını sizler yapın. Bu maliyeti azaltmanın yolu ise 350-500 Euro gibi maliyeti olan testleri yaptırmak.
SORU: Yaralanmalar sonrası sahaya geri dönüş yapan futbolcuların süreci doğru yönetiliyor mu?
Futbolcuların yaralanma bölgelerini, yaralanma sıklıklarını ve kişiye ve yaralanmasına özel çıkarılacak 'sahaya geri dönüş protokolleri' ni belirleyen bir çok araştırma var. Bu araştırmaların sonuçlarına göre en sık alt ekstremite bölgesine ait kas- iskelet sistemi yaralanmaları görülüyor. Bu yaralanmalar ve tedavi sürecinde de tıpkı koruyucu fizyoterapi ve sağlık sürecindeki gibi, belirli periyotlarda testler yapılmalı ve bu testlerden geçer not alabilen sporcu sahaya geri döndürülmeli.
Yaralanmalar sonrası sporcunun veya tedavi eden sağlık personelinin ne hissettiği ve MR bulgularında ne gördüğü tek başına önemli değildir.
Sporcu yaralanma sonrası tedavi sürecinin sonlarına doğru ağrıları azalmıştır ve kendisini iyi hissedebilir veya sağlık personeli yaralanmış dokuya dokunduğunda veya MR, Ultrason gibi tanı yöntemleri ile dokuyu değerlendirildiğinde yaralanmanın iyileşmiş olduğu görülebilir. Fakat sporcunun fonksiyonel ve fizyolojik testlerden nasıl geçtiği, bu testleri yaparken ağrı olmaması, hareket korkusu olmadan fiziksel aktivitede yeterli olduğunu gösteren ölçümler ve sayılar ile yine sporcunun sahaya dönüş kriterlerinden geçmesi gerekir. Sporcu yaralanma sonrası sahaya dönerken, bu testlere dahil edilmeli, aksi takdirde tekrar yaralanma ihtimali çok yüksek olabilir. Bu nedenle spora geri dönüş protokollerinin kişiye özel planlanması ve testler ile sürecin takip edilmesi önem arz ediyor. Futbol diğer birçok spor branşı gibi oyuncular için yaralanma riski yüksek bir spor dalı. Bilimsel araştırmalar, futbol yaralanmalarından sonra sahaya geri dönüş testlerinin yapılmasının ikinci yaralanmaların görülme sıklığını azaltılabileceğini gösteriyor. Ülkemiz futbolunda yaralanmalar sonrası tedavi sürecinde ve sahaya dönüş aşamasında yapılan bilimsel testlerin ihmal edilebildiğini söylemek isterim.
Günlük sağlık ve performans testleri, video ve GPS takip sistemleri ile yorgunluğa bağlı önlemler alınarak büyük ölçüde yaralanmaların önüne geçilebilir. Yaralanmış sporcular ise tedavi sürecinde sayılar ile takip edilip doğru zamanda sahaya çıkartılabilir. Örneğin uluslararası standartlar ile kıyaslanan bir yapay zeka programı olan Hylyght Kas-İskelet Sistemi Check Up yazılımı ile eski yaralanmalar, vücut asimetrileri, kuvvet, esneklik, dayanıklılık, fonksiyonellik, atletik performans gibi sporcunun mevcut fiziksel durum tespiti yapılarak bu eksikliklere bağlı gelişen sakatlıklar %60-70 oranında azaltılabilir ve bu yaklaşım ile hem ülke ekonomisine hem de Türk futboluna katkı sağlanır. Özellikle alt yapılar için gelişimin takip edilmesi, hem bireysel ve hem de takım ilerleyişini izleyebilmek, hedefleri belirlemek ve takip etmek için bu programların kullanımı önemlidir. Türk futbolunda başarıya ulaşmak istiyorsak, sporcunun, özellikle gelişim çağındaki alt yapı sporcularında, güçlü ve zayıf yönleri toplamak, Adölesan dönemi öncesi, sırası ve sonrasında yeteneği keşfetmek gerekir. Ergenlik dönemi gelişimini hesaplamak, gelişim sonuçlarını tablo ve grafikler ile sporcular ve antrenörlerle paylaşmak, yaşıtlar ve branşlar ile kıyas yapabilmek, ergenlik dönemini tahmin ederek farklı formülleri ve yapay zekayı birleştirebilirsiniz. 10 yıldan fazla süredir veri biriktiren ve referans değerleri global ile kıyaslama imkanı sunan bu teknolojileri kullanmak ve sahada devamlılık sağlamak bizi başarıya ulaştıracaktır.
SORU: Peki koruyucu programlar ile fiziksel olarak yapılan erken müdahaleler sporcularda etkin oluyor mu?
Elbette! Sıklıkla görülen yaralanmaları önlemek için amatör ve profesyonel takımların tümüne çok yönlü programlar uygulanıyor, ayak bileği burkulmalarında ortez, derin duyuları stimüle ederek denge ve koordinasyon çalışmaları, ön çapraz bağ (ACL) ve diz yaralanmalarında sinir ve kas sistemi güç-hız-çeviklik eğitimleri, kas yaralanmalarını önlemek için, kasın boyunu uzatarak kasılmasını sağlayan eksantrik eğitimler gibi birçok program geliştiriliyor ve uygulanıyor. Günün sonunda önleyici programların, amatör takımlardan ziyade üst düzey beceriye sahip profesyonel takımlarda daha büyük etkiye sahip olduğu gösteriliyor. Futbolcularda ön çapraz bağ, kas yaralanmaları vb darbesiz gelişen yaralanmaların önemli ölçüde azaldığı tespit ediliyor. Yaralanmaların nasıl azaltılacağı ve ne gibi önlemler alınacağı sayılar ile kanıtlanmış bir bilim. Tek yapılması gereken laboratuvar çıktılarının alınıp sahaya aktarılması. Bu çalışmaların etkin olabilmesi için multidisipliner, yani fizyoterapist, istatistikçi, antrenör, doktor, diyetisyen, psikolog gibi çok yönlü uzman kadrolarının fikir birliği ile aynı amaç için ortak çalışmaları gerekiyor.