Sergen Hoca'nın yanından önemli teknik adamlar çıktı. Sizin planınız, hayalleriniz nelerdir?
Ne yaparsınız yapın, her işin bir hayali
vardır. Şampiyon olduk, şimdi daha
fazlasını hayal edeceğiz. Bunun sınırı
yoktur. Tamer Tuna ve Çağdaş Atan
bize geldiğinde teknik adamlık yapmak
istiyordu.
Ben de tabii ki yapmak isterim ama hocayla farklı bir bağım var. O bırakmadığı sürece
ben de onu bırakmak istemiyorum.
Duygusal bir bağımız var, o nereye giderse
onunla devam etmek istiyorum.
Yardımcı antrenörler hocanın yanında durmaz ama siz 90 dakika saha kenarında Sergen Yalçın ile ayakta oluyorsunuz. Ekibi ve hocayı nasıl anlatırsınız?
Sergen Hoca farklı bir kişilik ve karakter.
Biz beraber takım arkadaşlığı da yaptık. Birbirimizi
çok iyi anladığımızı ve tamamladığımızı
düşünüyorum, o da böyle düşünüyor. Sergen
Hoca kendi haricinde bütün sorumluluğu
bana vermiş durumda. Sahada iki fazla gözün
olması her zaman avantajdır. Bir kişinin
yapabileceği iş değil, 11 oyuncu oynuyor,
hepsinin ayrı sıkıntısı olabiliyor. Bu özgürlüğü
ve güveni verdiği için de ben de ona elimden
gelen yardımı yapmaya çalışıyorum.
Sergen Hoca'yla gözümü açtım, onunla bitiririz inşallah. Bizim ilişkimiz hem hoca-yardımcı hem abi-kardeş ilişkisi. Birbirimizi çok iyi
tanıyoruz, konuşmadan bile anlaşma ve işleri
halletme seviyesine geliyoruz.
ANTRENÖRLÜK SADECE TEKNİK-TAKTİK DEĞİLDİR
Bu sezon birçok oyuncu ikinci baharını yaşadı. Neler yaptınız da bu başarı geldi?
Sergen Hoca'nın en büyük özelliklerinden
bir tanesi oyuncuyu ikna edebilmesi. Bu
seviyeye gelmiş bir oyuncunun kötü olma
ihtimali yok ancak kötü performans verebilirler.
Yetenekleri ve kariyerleri var. Burada
devreye inandırmak ve sahaya yansıtmak giriyor. Bunu da Sergen Hoca ve ekibi olarak bugüne kadar iyi yaptığımızı düşünüyoruz, Anadolu'da çalıştığımız takımlar da dahil.
Antrenörlük burada devreye giriyor, 11 kişi sahaya sürün çıksın oynasın değil. İşin taktik-teknik kısmı var ve bir de psikolojik yanı var. Oyunculardan psikolojik olarak da
geri dönüş almak ayrı bir meziyet.
"BİRİLERİ ÇIKAR OYNAR" SEZONUN ÖZETİ BUYDU
Bir sezonda iki kupa... Bu zaferleri nasıl anlatırsınız?
İki kupanın hikâyesini de
başı, ortası ve sonu diye üçe ayırabiliriz. Sezon
başı ligin geç bitmesi ve Şampiyonlar
Ligi ön elemesi nedeniyle çok
hazırlık yapamadık. Hatta oyuncularımızın
sonradan gelmiş olması bizi Şampiyonlar
Ligi'nden etti. Çok zor bir dönemde
başladığımız göreve, sezon başı ciddi
sıkıntılar yaşadıktan sonra takıma katılan oyuncuların
form tutmasıyla birlikte ilk yarıyı lider bitirip,
en son milli araya kadar iyi götürdüğümüz
bir sezon oldu. Son milli aradan oyuncularımız
Kovid ve sakatlıklarla döndü.
Kalan 10 maçı 13- 14 kişiyle bitirdik. Şampiyonluk, yaşadığımız
tüm sıkıntıları unutturdu.
Son düdük çaldığında neler hissettiniz?
Tarif edilmesi çok zor. Gollerle alınabilecek
bir şampiyonluktu. O gün biz hocayla odada oturamadık
heyecandan. 'Maç bir an önce gelsin, ne
olacaksa olsun' dedik, strese girdik. İş olarak ne
kadar soğukkanlı gözükseniz de stres altındayız.
Bir tane maçla şampiyonluğu kazanıp kaybedebilirsiniz.
"Ya olmasaydık ne olacaktı" diye düşündük.
O yıkımı düşünmek bile insanı ürkütüyor.
Tabii ki şampiyon olmak insanı
mutlu ediyor.
SAKATLIK OLMASA 2-3 HAFTA ERKEN BİTERDİ
Rakiplerinize göre kadro kısıtlıydı. İşin içinden nasıl çıktınız?
Rakiplerimizin kadrosuna baktığımızda her mevkide fazla sayıda oyuncuları
vardı.
Bizde ise Necip vardı. Dorukhan'ı bile sol bek oynatıp maç kazandık. Oyuncuları nerede oynatırsak oynatalım bize performans
verdiler. Başarının temellerinden biri de
bu. Sergen Hoca'nın en büyük
artılarından bir
tanesi
oyuncuyu ikna edebilmesi.
Hiçbir zaman oyuncu eksikliğini söylemedi. "Birileri çıkar oynar" sözü sezonun özetlerinden bir tanesi. Oyunculara verdiği öz güven çok etkili oldu.
Son haftalarda hücum oyuncularınızın birçoğu sakatlandı. Sakatlık olmasaydı şampiyonluk daha erken gelir miydi?
Kadroya 3 kaleci alıyorduk, gençleri alıyorduk yine de tamamlanmıyordu.
Rıdvan, sol önde N'Koudou yerine oyuna giriyordu. Kulübede atak
oyuncusu kalmamıştı, mecburen oyun içi değişiklikleriyle çözüm arıyorduk.
Larin ile Gökhan'ın yerini değiştiriyorduk, bu şekilde sıkışan maçları
çözmeye çalışıyorduk.
Oynayan oynamayan herkesin katkısı var bu sezon inanılmaz, destansı bir sezon. Daha
kolay şampiyonluk alabileceğimizi düşünüyorduk.
Oyun ve skor anlamında geriye düşmesine
neden olup, iki rakibimizi ortak ettik.
Bu oyuncu grubu sakatlanmasaydı,
şampiyonluğu
iki-üç hafta erken
getirebilirdik.
ŞEBNEM ŞAHİN (Eşi): Ağladığım maçlar oldu
Bu sezon Murat'ı hiç göremedim. Kahvaltıyı, bayramları, anneler günü, doğum günleri, özel günler hepsini unuttuk. Kazanmak için totemlerim vardı. Evden çıkmam, maça gitmem. Etmem gereken dualar var. Fanatik Beşiktaşlı olduğum için taraftar gözüyle bakıyorum. Çok üzüldüğüm, ağladığım, uykusuz kaldığım ve kızdığım maçlar da oldu. Murat'ın eve en üzgün geldiği maç Fenerbahçe beraberliği ve Galatasaray yenilgisiydi. Benim en sevdiğim oyuncu Ghezzal, 1 numaram o. Ghezzal ve Rosier'e hastayım. Josef ve Vida'yı da çok seviyorum.
OKAN ŞAHİN (Küçük oğlu):
Şampiyonluğa çok sevindim ve o takımda babamın çalıştığını görmek daha da sevindiriciydi. Gururlandım. Televizyonda babamın sevincini görünce ben de evde yerimde duramıyordum.
DOĞUKAN ŞAHİN (Büyük oğlu):
19 Mayıs doğum günümdü, kutlamalara denk geldi. Hayatımın en güzel günüydü. Babam Göztepe maçı sonrası aradı 'Sana doğum günü hediyem olsun' dedi. Bundan daha güzel hediye olamazdı.
KAYBETTİĞİMİZDE KONUŞMUYOR 'O OYNAR MI?' DİYE KIZIYOR
Murat Şahin eşinin sözleri üzerine, "Mağlup olunca telefonu açmıyor, bir gün konuşmuyor benimle, şaka değil.. 'O oynar mı bu çıkar mı' diye yorumlar da beraberinde geliyor.