EURO 2020'nin başlamasına 2 ay kala SABAH Spor'un sorularını yanıtlayan A Milli Takım Teknik Direktörü Şenol Güneş ile gerçekleştirdiğimiz uzun sohbetin dün yayınlanan ilk bölümü büyük ses getirdi. İlk kısımda Avrupa Şampiyonası için planlarını, hedeflerini, Cenk Tosun'un sakatlığı ve saha zeminleri ile ilgili önemli açıklamalar yapan tecrübeli çalıştırıcının röportajının ikinci bölümü de gündem yaratacak. Uzatmadan sözü Güneş'e bırakıyoruz…
Hocam, son dönemde özellikle genç kalecilerimiz büyük bir çıkış yaptı. Bu isimlerin Avrupa'ya gitmelerini tavsiye ediyor musunuz? Ayrıca stoper de yetiştiriyoruz ancak santrfor konusunda sıkıntılarımız var. Ne diyorsunuz bu duruma?
Kaleci, stoper veya diğer mevkilerle ilgili gelişen şartlar içinde öne çıkanlar var. Ancak hâlâ altyapılarda bugünkü koşullarla ilgili sıkıntı var. Biz oyuncularımızı tam donanımlı yetiştirmeliyiz. Mesela bundan önce Rüştü Reçber vardı. Döneminin en iyi kalecilerinden biriydi. Dünya Kupası'nda önemli işler yaptı. Ama o kadar sorunlarla büyüdü, o kadar ağır hakaretlerle büyüdü ki onun başarılı olması büyük bir mucizeydi.
KALECI EĞITMENI GÖRMEDIM!
Şimdiki gençler başarılı ama daha eksikleri var. Bizim geçmişte bir antrenörle yaptığımızı şimdi birkaç antrenörle yapıyorlar. Ben kendi dönemimde hiç kaleci eğitmeni görmedim, tesadüfen büyüdüm. Kaleci malzemesi de görmedim, bir sene kazak giydim. Kötü değiliz ama daha da gelişmeliyiz. Mesela Merih, F.Bahçe'nin altyapısından çıktı, Altınordu'dan Çağlar'ın çıkışı, sonra Cengiz, Yusuf… Bu sayıyı çoğaltmalıyız.
MERT BİZİM KALECİMİZ DEĞİL Mİ?
Son maçlarda kaleye Mert Günok'u çağırdığınız için eleştiriler yapıldı. Ne diyorsunuz bunlara?
Mert bizim kalecimiz değil mi? Unuttuk mu Mert'i… Adam iyi bir dönem geçirdi ve Türkiye'yi taşıdı. Avrupa Şampiyonası'na gitmemize katkı sağladı. Ben şimdi Mert'i yok sayamam. Şu anda takımıyla bir sıkıntı yaşıyor. Milli Takım'a aldığınız oyuncuyu mümkünse uzun süre tutabilmeniz lazım. Mert'in düşüşünden ben mutsuzum, kendisiyle de konuştum. İnsan sürekli iyi gitmez ki. Çağırdım diye eleştiri tabii ki yapılabilir, ama değersiz göstermek, yok etmek üzerine olmaz.
AHDE VEFAYI UNUTMAYALIM
Yarın aynı şeyi Uğurcan'a, Altay'a da yaparlar. O zaman yarın kimseyi bulamazsın. Güven duygusunu sarsmayacaksın. Bütün oyuncularımız önemli. Bunlara sahip çıkacağız ama şımartmayacağız. Düştükleri zaman yok etmeyeceğiz, destek olacağız. Ahde vefayı unutmayalım.
BAŞKASININ IŞIĞIYLA YÜRÜMEM
Mert'in takımıyla bir öz güven kaybı oldu. 'Bana ne' demek yerine destek olmak gerekir. Mert de üzgün. Ben eleştirileri dikkate alıyorum. Tabii ki senin ışığından da faydalanacağım ama ben kendi ışığımla gideceğim. Aksi halde yarın sen ışığını çekersin, ben karanlıkta kalırım.
TEKNOLOJİ OLSA NE OLUR ADAM İNANMIYOR!
Milli Takım ile Dünya Kupası grup elemelerinde VAR olmadan oynadınız. Dönüp bizim ligimize bakıyoruz, her hafta bir olay. Futbolda VAR olmalı mı
Ben ilk gün söylediğim yerde duruyorum. İlk konuşulduğu zaman Beşiktaş'ın başındaydım ve 'Eğer tartışmayı durdurmak için çıkacaksa bu yanlış, daha da tehlikeli olacak' dedim. Tartışmaları durdurdu mu, hayır. Neyi durdurdu, ofsaytı... Artık ona bir şey diyemiyorlar. İnsanlar tartışmak istiyor. Asıl niyet, 'Ben hakem yüzünden kaybettim' demek. Teknolojinin en iyi aletleriyle de ölçse, adam inanmıyor çünkü güvenmiyor.
Ben hakemlerin bu toplumdaki ortamın kirliliğinden etkilendiklerini düşünüyorum. Takdir haklarını kötü kullanıyorlar. Bizim oynadığımız son 3 maçta hakemler VAR'sızdı, üçü de iyi. Bizden de 3 tane maç alayım, hep tartışma konusu var. Hakem önce şunu bilecek, 'Ben gördüğümü çalarım, eğer kararsızlığım varsa VAR'a giderim'. Ama hakem daha başta hemen 'Ya bunu boşver, VAR'a başvurayım' diyor ve sonra kendini kaybediyor. Başkası ne diyecek diye çıkarsan işini yapamazsın. Bizde odaklanma noktası değişti. Niyet sorgulaması var. Ortak akıl, ortak düşünce bulmalıyız. Başka türlü çözüm olamaz.
EMRE ASLA VAZGEÇMEMELİ
Emre Belözoğlu sizin eski öğrenciniz, şimdi F.Bahçe'nin başına geldi. Başarılı olur mu, ne düşünüyorsunuz?
Ben Emre'nin teknik direktör olmasından yanayım ama prosedürü de iyi uygulamak lazım. Mesleği iyi sahiplenmeli ve yarın vazgeçmemeli. Emek vermeli, Pro-Lisans kursunu görmek lazım. Sportif direktörden sonra oraya geçmek akıllarda soru işareti olur. Bana birçok şey teklif edildi ama ben hep kendi mesleğimi seçtim, ben teknik direktörüm. Gazetede konuşabilirim ama gelip gazetecilik yapmam.
MESLEĞİMİZ AYAKLAR ALTINA ALINIYOR
Süper Lig'de bir teknik adam değirmeni var. Sadece Beşiktaş, G.Saray, Sivas, Hatay ve Alanya değiştirmedi hocasını. Bunlar dışında bütün takımlar değiştirdi. Bir teknik adam olarak bu sirkülasyona nasıl bakıyorsunuz?
Bu konunun 3 çatısı var. Ekonomik, teknik ve idari konu. Sebebin hangisi olduğunu görüp ona göre değerlendirmek lazım. Birçoğunda teknik olarak göründüğü kadar ekonomik olarak da görünüyor. 'Ucuz bir hoca alayım, sonra bakarız' diyor yönetici ama yanlış düşünüyor. Ucuz alırsan çabuk yıpranır. Sağlam alırsan 1 sene kullanırsın! Buradaki sıkıntı kulüp yapısından kaynaklanıyor.
Antrenörlere, antrenörler derneği sahip çıkmalı. Daha güçlü olmalı, yanlışlarına müdahale etmeli. Antrenör de yanlış yapmamalı. Kulüplerden talep geldi, antrenörler fazla gitmesin, iki defa hakkı olsun. Ama aynı şey kulüp için de geçerli olmalı. Bu defa meslek ayaklar altına alınıyor. Antrenörler de başarı için almalı takımı. 'Alayım, bir deneyeyim' demekle olmaz. Bu evlilik gibi, 'Hadi bir evlenelim, bakalım' diyorsun. Böyle aile olur mu? 'Hadi bir başlayalım' demekle olmaz.
Pro-Lisansı olan antrenörler sahada olmalı, sahada olanlar da konuşmalı. Bunlar düzeltilmeli. Bugünkü kulüp yapıları sıkıntılı. Delegasyon sisteminin değişmesinden yanayım. Sadece kulüp yöneticilerinin aldığı kararlarla Türk futbolu yönetilmemeli. Türk futbolunu yeniden dizayn etmek lazım.