Başakşehir ile yollarını ayıran, Galatasaray'a dönüşü ise kesinleşmeyen Arda Turan'ın, 'süper menajer' Mino Raiola ile telefonda görüştüğü iddia edildi. İşte The Guardian'dan Jonathan Liew'in kaleme aldığı 'hayali' görüşme ve telefon kayıtları...
"Raiola'nın telefonunu bilmediği bir numara aradı. Telefonun diğer ucunda Arda Turan vardı.
"Ben Arda."
Raiola, bir an hafızasını kurcaladı: "Arda kim?"
"Ne demek istiyorsun? Ben Arda Turan. Bak, Mino, biliyorum saat çok geç ama yardımına ihtiyacım var. Bana bu yardımı yapabilecek tek kişi sensin. Bana yeni bir kulüp lazım."
Raiola, Arda Turan'ın sesindeki tonu fark etti ve hem övgü hem de çaresizliği aynı anda gördü. Normalde böyle bir ses tonu duyduğunda avına yaklaşan bir avcı gibi olurdu ama bu sefer bir şeyler farklıydı...
"Zaten bir kulübün var." diye cevap verdi. "Barcelona'dasın."
"Oraya geri dönmeyeceğim." dedi Arda Turan kararlı bir sesle...
"Çünkü, seni orada istemiyorlar mı?"
"Çünkü ben onları istemiyorum. Bak, Barcelona ile aramdaki işlerin nasıl gittiğini biliyorsun. Bana hiçbir zaman doğru düzgün bir şans vermediler. Bana bir şans, yeni bir başlangıç lazım."
"Tamam. Bir bakalım." diyerek cevap verdi Raiola. Önündeki defteri açtı, "Arda Turan. 32 yaşında. Atletico Madrid, 178 maç ve 22 gol. Barcelona, 55 maç ve 15 gol. Son olarak İstanbul Başakşehir. İki yıllık kiralama sözleşmesi daha erken sona erdirilmiş. Bir hastanede silahla ateş açmışsın. 42 maç ve 2 gol. Harika bir kariyer gidişatı sayılmaz, değil mi?" sözleriyle elindeki zımbalı defterini kapattı.
"Bunların hepsini ezbere biliyor muydun?"
"Evet." diye cevap verdi Raiola, "Şu silah olayından bahsetmek ister misin?"
"Pek değil."
"Peki. Senin için diyorlar ki, Türk pop yıldızının eşine gece kulübünde bir teklif yapmışsın, sonunda kavga yaşanmış, sonra hastaneye af dilemek için gitmişsin ve sonunda hastane zeminine ateş etmişsin."
"Bu hikayede bazı eksik noktalar var."
"Peki yan hakemle kavga edip 16 maç ceza alman hakkında ne düşünüyorsun?"
"İtiraz sonucu 10 maça düştü."
"Uluslararası bir uçuşta gazetecinin boğazına sarılmışsın?"
"Bak. Bana ocak ayında yeni bir kulüp lazım. Menajer misin yoksa hakim mi?"
"Her ikisi de." diyerek cevap verdi Raiola, bir ölüm sessizliği oldu. Mutfağa yürüdü ve aile boy Doritos'unu açma sesi duyuldu. "Durum şöyle, kulüpler bu günlerde 'aile' türü şeyler satmak istiyorlar. Bu sadece üyeleri için değil. İki çocuğuna Barcelona veya Real Madrid forması alacak ve iki kulüp arasında bir seçim yapacak Mumbai'deki anne ile ilgili. Çin devlet TV'sinin hangi takımın maçını yayınlayacak olmasıyla ilgili. Sen öfkeli bir adamsın. Öfke iyidir, bazen. Tüm büyük oyuncuların içlerinde öfke vardır. Ancak, bu öfkeyi doğru şekilde kullanman gerekiyor. Sana bir soru sormak istiyorum. Futbolu seviyor musun?"
"Dalga mı geçiyorsun? Elbette."
"Bunu sordum çünkü herkes sormaz. Herkes futbolu sevdiğini söyler ama aslında sevdikleri şeyler şöhret, parıltılı hayat, paradır. Futbolcu olduktan sonra elde ettikleri şeylerdir. Zlatan'ın futbolu ne kadar çok sevdiği hakkında hiçbir fikrin yoktur. Bu yüzden 38'inde bile bu işi yapmak için çırpınıyor."
"Ben de öyleyim." diyerek söze girdi Arda Turan. "Son 5 yılda oynama fırsatı bulamadım. Hala oynayabilirim. Hala oyunu eskisi gibi okuyabiliyorum. Eğer fit olursam ve bir şans bulabilirsem herkese bunu göstereceğim."
"İşte problem bu." dedi Raiola, "Simeone, kafasındaki rol için yanlış biri olduğunu düşündüğünde onlara gösterdin. Barcelona'da Messi ve Neymar kadar iyi olabileceğini göstermek istedin. Ondan sonra Türkiye'ye giderek onlara doğru kişi olmadığını da gösterdin. Şimdi herkese bitmediğini göstermek istiyorsun. Futbol, senin için kişisel bir intikam."
Telefon hattında bir süre sessizlik oldu.
"Bu oyun seni test eder." diyerek devam etti Raiola, "Seni alt etmek ister. Atletico'dan Barcelona'ya gidip 6 ay boyunca saçmasapan bir kural yüzünden kenarda oturmanınm ne kadar sinir bozucuu olabileceğini düşünmüyor muyum sanıyorsun? Herkes futbolcuların büyük yıldızlar olduğunu söyler ama gerçekte siz genç adamlarsınız. Siz harcanıp atılabilirsiniz. Barcelona, 10 yıl sonra yine Barcelona olacak. Ancak sen sadece Arda Turan'sın, bir dönemler iyi biri. Bu yüzden sana futbolu ne kadar sevdiğini sordum. Çünkü, tekrar zirveye çıkmak istiyorsan bu oyunu çok daha fazla sevmelisin."
Bu sözlerin ardından uzun bir sessizlik oldu, sanki son sözler söylenmişti. Biraz daha konuştular, birbirlerine bazı anektodlar verdiler, birbirlerine güven verdiler. Sonunda uzun bir süre geçmişti, Raiola'nın telefon çaldı, özür diledi, "Everton arıyor, açmak zorundayım." dedi ve telefonu kapattı."