Ali Koç, Fenerbahçe'ye başkan adayı olduğunda Türkiye'de çok kimse heyecanlandı. İnanın yalnız Fenerbahçeliler değil, çevremde gördüğüm Beşiktaşlısı, Trabzonlusu, Galatasaraylısı ve hatta diğer takımlar 'Aman Ali Koç gelsin, futbolda barış olsun, inşallah Fenerbahçe'yi de kurumsal bir yapıya kavuşturur, diğer takımlar da onu örnek alırlar' diyorlardı. Başta ben. Ama geçen şu kısa zamanda yukarıda Allah var, sükutu hayale uğradım. Bazı arkadaşlarım 'ondan lider olmaz' diyorlardı, bazıları da 'olur'. Ama şu ana kadar yaptıklarına bakıyorum, Ali Koç liderliğin yanından geçmiyor. Fenerbahçe'nin içinde 'Aman şu anda hırpalamayalım, giderse çok zor durumlara düşeriz, çok tuhaf isimler gelir başkanlığa' diyenler de var.
'Başkanın sahada yeri yok' dedi, Rize'de seyircinin ayağına gitti, onlara vaatler verdi. Bir müddet sonra Fener seyircisi 'Ali Koç buraya' diye bağırmaya başladı. Yaptığı dakika bir, gol bir, yanlıştı. 'Başkan soyunma odasına girmez' dedi. Hakikaten dediğini yaptı. Soyunma odasına girmiyor! Maşallah soyunma odasından çıkmıyor ki girsin. Bir menajer getirdi, evlere şenlik... Şunu da söylüyorlar Comolli için; 'Ali Koç ondan kolay kolay vazgeçmez...' Sebebi de ticari diyorlar. Ama hangi ticari? Koç Grubu şirketlerinin yurt dışında iş yaptığı ülke gruplarıyla bağlantılı olduğunu söylüyorlar.
En son otobüsle dönme olayı büyük bir fiyasko. Fenerbahçe'nin marka değerini ayaklar altına almaktan başka bir işe yaramadı. Bütün dünya bu olayı seyretti ve yorum yaptı. Sen o otobüsle döndürdüğün futbolcuların yüzüne ondan sonra hangi yüzle bakacaksın. Daha birinci gün 'Ersun Yanal olmaz' dedin. Sonunda oraya geldin. Lider az konuşur, ağzından çıkanı kulağı duyar, sonra tükürdüğünü yalamaz. Ve liderlik şudur; risk ister, eğer bu işi biliyorsan dünya üstüne gelse o bildiğinden dönmeyeceksin. Ama biliyorsan... Eğer bilmiyorsan senin kulübünde akil adamlar var, onlara danışacaksın. Onların dediklerini yapmak mecburiyetinde değilsin ama dinlemek mecburiyetindesin.
Gazetelerdeki Fenerbahçe haberlerini okuyorum, 'Ersun Yanal bunları istedi, Comolli'nin durumu bu olacak." Bakınız beyler, Comolli orada olduğu müddetçe yetkileri ne olursa olsun, Ersun Yanal ile rahat çalışamayacaklardır.
Bazı futbolcuları kadro dışı bıraktınız. Şimdi neden alacaksınız? Peki alacaktınız, niye kadro dışı bıraktınız?
'Azizsilin' cümlesini çıkaran benim. Ama şu anda da şunu söylüyorum; gitti Azizsilin, geldi Alisilin. Takımı otobüsle yolluyorsun, senin görüşün... Ama bütün takımı arkaya oturtacaktın, kendin de Comolli ile beraber üçüncü, dördüncü sıraya. Neden mi? Üstteki televizyona 3-0 yenildiğiniz maçın görüntülerini getirecektin veya bir de geçmiş maçların, takımın rezaletini hem sen hem Comolli hem takım beraber izleyecektiniz. Yani bir yerde ders çalışacaktınız 5 saat. Olaylar iyi gitmiyor. Millet diyor ki 'Fenerbahçe küme düşmez'. İyi oynamazsa bal gibi düşer. O eskidendi beyler. Şu anda VAR denen bir sistem çıktı. 30 senedir bu VAR'ı televizyonda yaptım. O zaman herkes bana sallıyordu, 'Hakemler bu duruma düşürülür mü?' diye... Şimdi VAR geldi, hakemler pek fazla değişmedi ama bakın puanlamada sıralamalar değişti. Neden? Artık sahadaki hakem değil, VAR'daki hakem sahadakinden önemli hale geldi.
Galatasaray-Konyaspor maçında verilen penaltıyla (bırakın penaltıyı Konyalı futbolcuya hakemi aldaktmaktan dolayı sarı kart ve endirekt vuruş verilmesi gerekirdi) Galatasaray'ın kötü oyunu unutturulup bu VAR hakemi ve maçın hakemi sayesinde Galatasaray mağdur ve haklı hale getirdiler. Onun yüzünden de hakemlere verilen cezayı MHK haklı olarak açıkladı.
Beyler, benim zamanımda bu işler oluyordu o zamanlar ceza 'açıklanmıyordu'yu geçiniz. VAR milattır. VAR'dan evvel, VAR'dan sonra hakemlik vardır. Yardımcı hakemin ne söylediğini yani 'penaltı yok, faul yok' dediğini dinlemeyen hakem ile önünde on tane görüntü olan televizyon başındaki hakemin beceriksizliği dolayısıyla MHK ve Futbol Federasyonu da güç durumda kaldılar.
Eskiden büyüklerin lehine çalınan penaltılar, verilmeyen penaltılar, ofsaytla atılan goller tonlaydı. Şimdi bunlar çok azaldı. Amma velakin şimdi başka bir noktaya geleceğim, bu işi layıkı ile yapmayan hakemlerle, Fenerbahçe takımında kendi işini layıkıyla yapmayan futbolcular acaba başlarındaki yöneticilerin gitmesini mi istiyorlar?
Öyle şeyler konuşulmaya başlandı ki Ali Koç yönetimine ve takıma Urfa'da büyü bile yapıldığı söyleniyor. Ben bu büyü işine hayatımda inanmadım. Bana da yaptılar ama tutmadı. Vız gelir tırıs gider. Ama bakın olay ne hale geldi.
Bu Fenerbahçe yönetiminin çevireceği ikinci film. Birinci film fiyasko ile sonuçlandı. Ama birinci filmde oynayan aktör bu filmde yine var; Comolli...
O zaman ne değişecek, göreceğiz. Herkes diyor ki "Fenerbahçe'yi Ersun Yanal" kurtarır. Fenerbahçe'ye Ersun Yanal kendisini kurtarmak için bekledi, geldi. Çünkü başka şansı kalmamıştı. Hangi takımı çalıştıracaktı ki? Hiçbir takım istemedi onu ama şimdi Fenerbahçe'yi çalıştırıp beş-altı kademe yukarı çıkarırsa sarılacivertlilerden gidince başka takımlar isteyebilirler. Yani gündemi elinde tuttu. Peki bu birinci şık. Ya başarılı olamazsa ne olacak? Ali Koç, "Taraftarlar bastırdılar, benim istememe rağmen taraftar baskısıyla kerhen getirdim, alın size Ersun Yanal" deyip başarılı olursa "Benim payım var" diyecek, başarısız olursa Ersun Yanal'dan ve seyirci baskısından kurtulacak. Yani Ali Koç için ikinci bir şans daha doğmuş oldu. Peki bu ikinci şık da tutmadı. Üçüncü şıkka da geldin. Artık iyice panik başlar. Ondan sonra ne olur acaba Fenerbahçe? Ben size söyleyeyim mi... Gitti Azizsilin, geldi Alisilin. Başarılı olamazsa gitti Alisilin. Peki şimdi ne olacak? Alın size Penisilin. Yani Ali Şen! Bu benim görüşüm.