AHMET ÇAKAR: EN AĞIR CEZALAR VERİLMELİ
Aslında dün akşam oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde 90 dakikayı mı konuşalım, 90 dakikanın sonunda yaşanan rezaleti mi bilmiyorum.
Oyuna baktığımızda Galatasaray, sahasında farka giderken yenilmekten ucuz kurtuldu diyebiliriz. 2-0'a kadar hiç oynamayan bir Fenerbahçe; iyi kötü bol pas yaparak fazla pozisyon bulmasa da duran toplardan iki gol bulan Galatasaray vardı. Ama ikinci yarıda Fenerbahçe, neredeyse tüm kontrolü eline aldı ve penaltıdan golü buldu. İşte bu dakikadan sonra sahadan silinen, darmadağın olan bir Galatasaray izledik.
İkinci golde pozisyonu Valbeuna yarattı, Jailson'a bıraktı, o da çok iyi vurdu ve Türk TelekomStadı'ndaki 50 bin Galatasaray taraftarına soğuk bir duş yaşattı. Aslında bu dakikadan sonra Fenerbahçe, öyle pozisyonlar kaçırdı ki birini atsa Türk futbol tarihinin en önemli geri dönüşlerinden birine imza atabilirdi. Ama bence dün geceki 2-2 sona eren kritik derbide kaybeden ev sahibi Galatasaray oldu.
Galatasaraylı futbolcular, kondisyon olarak çok kötüler, takım savunması olarak daha da kötüler. Bu tabloda işleri gerçekten çok zor.
Gelelim maç sonrası yaşanan olaylara... Türkiye Futbol Federasyonu renk gözetmeksizin bütün yanlış yapan oyunculara çok ağır cezalar vermelidir. Yumruklar, tekmeler, tokatlar havada uçuştu. Yaşananları anlamanın imkanı yok. Olanlar tam anlamıyla rezillik.
Hakem Fırat Aydınus penaltıyı VAR yardımıyla verdi, doğru verdi. Ama Fenerbahçe'nin ikinci golünden önce taç kararı yanlıştı. Galatasaray'ın kullanması gerekirken Fenerbahçe kullandı ve golü buldular.
ERMAN TOROĞLU: BAŞ SORUMLU AYDINUS
Maç bitiyor... İki takım oyuncuları inanılmaz efor harcayarak birbirlerine giriyorlar. Tekmeyi, tokadı birbirine yapıştıran yapıştırana! İğrenç... Maçta kalite yok. Teknik, taktik hak getire... Ama maçtan sonra sahada tekme tokat muazzam. Soldado ile Belhanda orta sahada birbirine giriyor.
Fırat Aydınus, her zaman olduğu gibi idare etmeye çalışıyor. Bakın, maçı yönetmiyor idare ediyor! Olaya orada el koysa bunların hiçbiri olmayacak. Ama hep eyyam, hep eyyam! "Olay bana yıkılmasın. 90 dakika bitsin ben gideyim" diyor... Al, git işte ne oldu? Millet birbirini yedi. Mutlak bunun faturası ağır olacaktır. Tabi Futbol Federasyonu, Futbol Federasyonu'ysa... Ama futbolculara çıkan fatura kadar da hakeme fatura çıkmalıdır.
Fatih Terim maçtan sonra hakeme bir şeyler söylüyor. Eğer Terim, Fırat'a "Son dakikalardaki bu olayları biz kenardan gördük. Sen görmedin. Bu maçı bu hale soktun. Yapacağın hakemliğin içine..." demişse yüzde 100 haklı. Başka şeyler demişse onu bilemem. Çünkü Fırat, Fatih Terim'e kırmızı kart gösteremedi. Raporuna ne yazar bilemem. Yarın öbür gün bu futbolcular ceza alacaksa bunun baş sorumlusu Fırat Aydınus'tur. Maçı yönetmediği idare ettiği için.
Şimdi oyuna gelelim. Fenerbahçe takımı fizik olarak Galatasaray'a göre daha iyi. Galatasaray 2-0 öne geçmesine rağmen maç 2-2 bittiyse bu Fenerbahçe'nin şanssızlığı ve beceriksizliği... Peki, bu Galatasaray şampiyonluğa oynuyor. İşi çok zor, oynayamaz! Çünkü sahada sağlam duramıyor.
Nereden bakarsanız bakın kalitesi olmayan ama heyecan düzeyi yüksek bir maç oynandı. 4 gol oldu, maç 2-2 bitti. Burada futbola yazık oldu. Daha da yazık olan maçtan önce kalp krizi geçiren Fenerbahçe taraftarına... Onun ruhu şad olsun. Sahada bize bu çirkinlikleri yaşatanlara da yuh olsun!
ÖMER ÜRÜNDÜL: BEKLENMEYEN DÖNÜŞ!
Hem maç içinde hem de maç sonunda beklenmedik olayların yaşandığı bir derbi izledik. Galatasaray kendi sahasında maça alışılmış bir şekilde oyunu karşı alana yıkma klasiği ile başladı. Ve de bu anlayışını, temposunu devre sonuna kadar sürdürdü. Fenerbahçe, karşılama görevini alan daraltarak iyi yapıyor ama etkili pres karşısında top kullanamıyor, çıkışlarda aşırı kayıplarla Galatasaray'a hücumda devamlılık şansı veriyordu. Fenerbahçe'nin ilk devredeki görüntüsüne göre organize atak girişimleri yapması zaten mümkün değildi. Galatasaray kornerden golü bulduktan sonra devreyi 3 farklı önde bitirebilirdi. İkinci devreye de Galatasaray aynı görüntü ile başladı. Fenerbahçe yine duran toplarda ilk devredeki gibi yerleşim hataları yapıyordu. Sonrasında fark Linnes'in güzel golü ile ikiye çıktı. Artık bütün saha içi dengeleri hem skor hem de moral aç-ı sından Galatasaray lehineydi. İşte bu arada Galatasaray'ın kontrol futboluna yönelmesi gerekirdi. Çünkü aşırı 60 dakikalık tempodan bu fiziki yorgunluk baş gösterecekti. O tempoya ve prese devam etmek mümkün değildi. Sonrasında birçok maçta hakemi atlatan Muslera bu sefer VAR'a takılınca fark bire düştü. Tabii ki bu yorgun Galatasaray'a panik getirirken Fenerbahçe'yi de morallendirdi. Ve kısa süre sonra Jailson'dan mükemmel bir beraberlik golü geldi. Son bölümde Galatasaray değil de üç fırsatı değerlendiremeyen Fenerbahçe galibiyeti kaçıran taraf oldu. Üstelik de penaltı golüne kadar sahada hiç varlık gösterememesine rağmen. Bana göre Terim 2-0'dan sonra Selçuk'u oyuna almalıydı. Ama o dakikaya kadar o kadar kötü bir F.Bahçe vardı ki böyle bir sürpriz geri dönüşü düşünmemiş olacak.
LEVENT TÜZEMEN: ŞAŞ'A YAKIŞMADI!
Öncelikle Fenerbahçe tribünlerinde vefat eden taraftarın Allah mekanını cennet eylesin, ailesine sabırlar versin.... Maça gelirsek; Valbuena'nın penaltısına kadar sahanın, oyunun hakimi Galatasaray'dı... Başta Belhanda olmak üzere tüm Galatasaraylı futbolcular, oyuna baskılı ve coşkulu başladı. Galatasaray, Fenerbahçe'yi hataya zorlarken, Fenerbahçe'nin hedefi Galatasaray'ın hatalarından faydalanmaktı. Galatasaraylı oyuncular, ayağa mükemmel pas yaparken, Fenerbahçe orta sahayı geçmeyip, rakibi karşıladı ve kontrataktan golü kovaladı. Skor 2-0'dan 2-2'ye gelmişse bunun baş sorumlusu Galatasaray taraftarıdır. Linnes'in golünden sonra Galatasaraylı oyuncuların yaptığı pas alışverişine tribünler uluslararası bir kelime olan 'Oley!' diyerek tempo tuttu. Eğer rakibin duyguları ile alay ederseniz bedelini de ödersiniz. Oley çekilmesi Galatasaraylı oyuncuların dikkat kaybı yaşamasına neden olurken, Fenerbahçeli futbolcular da ciddi bir direnç kazanıp, inanılmaz mücadele etmeye başladı. Fenerbahçe'nin etkili geldiği dakikalarda Galatasaray'da Rodrigues ve Sinan Gümüş oyundan düşmüştü. Terim skorun 2-2'ye geleceğini hesap etmemiş ki hamle yapmayı bile düşünemedi. Muslera gibi deneyimli bir kalecinin İsla'ya kontrolsüz girmesi büyük hataydı. Cocu'nun sildiği Valbuena, Fenerbahçe'ye liderlik yaptı, mükemmel bir penaltının dışında Jailson'a da golü attırdı. İkinci gol öncesi top Valbuena'ya çarpıp taca çıkmıştı. Pozisyon açıktı ama yine Aleks Taşçıoğlu görmedi ve gole adeta davetiye çıkardı. Ve olaylar.... Tek kelimeyle derbiye gölge düşürdü. Özellikle Hasan Şaş'ın kavgalara karışması yakışmadı. Şaş kavgaya değil olayları ayırmaya gitmeliydi. Olayların başlangıcında hakem Fırat Aydınus'un büyük payı vardı. Soldado ve Belhanda'ya kart göstermemesi yangının kıvılcımı oldu.
GÜRCAN BİLGİÇ: TAKTİK-MAKTİK YOK
F.Bahçe on biri açıklandığında, bir haftadır Samandıra'dan çıkmayan Ali Koç ve ekibinin ruhunun yansıdığı anlayışı gördük; "Taktik - maktik yok; bam bam bam..." Sezonun dönüm maçında, ne kadar ofansif oyuncu varsa, listeye yazılmıştı. Orta sahadan vazgeçip, "Biz değil, onlar düşünsün" sürpriziydi sanki. Rakibin hangi özelliği veya dezavantajı bu kararı aldırmıştı Koeman'a bilemeyiz ama, normal bir aklın ürünü değildi. Üç temposuz veya şeffaf (Valbuena, Frey, Benzia) oyuncu ile böyle bir maça çıkmak, zaten teslimiyeti kabul etmekti.
İlk yarıda üstünlük Galatasaray'da olsa da, etkinlik Fenerbahçe'deydi. Skor 2-0'a geldiğinde gollerin başlangıcında duran toplar vardı. Böyle bir oyun üstünlüğünde, pozisyonu akan oyundan bulamadılar. Belhanda'yı topla birlikteyken iyi baskıladı Fenerbahçe. İkinci yarı Alper hamlesiyle Fenerbahçe pas noktası sayısını artırdı. Daha öne oynamaya başladıkları gibi, atak olgunluğunu da yaptılar. Galatasaray, takım halinde 2-0'a sırtını dayamanın cezasını ödedi. VAR ile penaltı geldi, Jailson'un vuruşuyla da beraberlik sayısı.
Yine de bunları yazmak boşuna. 20 yaşında, pırıl pırıl bir genç; Koray Şener Fenerbahçe tribününde fenalaştı, hayata veda etti. "Genetiğimizde var" inancını taşıyıp, herkesin umudunu kestiği bu takımın, arkasında durmak için oradaydı. Mekanı cennet olsun yavrumuzun.
Bitiş düdüğünün peşinden birbirlerine saldıran cibilliyetsizleri de gördükten sonra, gerçeklerin, vefat eden renktaşlarının arkasından tribünlerini bırakıp gidenlere ait olduğunu belirtelim. Futbolcular birbirini tokatlıyor, kulübedekiler futbolculara saldırıyor, ateşi yakan Soldado ile Belhanda ise hiçbir olay karesinde yok. Örnek bir provoke izledik yani. Bu beraberlik Fenerbahçe'ye "galibiyet" gibi yazacaktır.
Kendi sahasında 2-0'dan puan kaybeden Fatih Hoca'nın derdi daha büyük. Tavşan da bitti, şapka da gitti.
MURAT ÖZBOSTAN: BAŞKANLARINIZI ÖRNEK ALIN!
Futbol sahasının bir ringe dönüşebileceğini de dün gece gördük. Sahanın içinde koşan futbolcu, teknik kadro, güvenlik kuvvetleri... Yumruk yumruğa giriyorlar. Bu nasıl bir ruh halidir!. Büyük rezaletti... Maç 2-2 bitmiş. İyi kötü bir maç oynanmış. Arkadaş gidin birbirinizi tebrik edin. Horozlanmak, diklenmek, kavga etmek... Başkanlarınız tribünde dostluk gösterisi yapıyor, siz sahada kavga ediyorsunuz. Böyle mi gençlere örnek olacaksınız. En ağır ceza neyse TFF vermeli. Yerli, yabancı kim ne yaptıysa... Bu kadar büyük paraların döndüğü bir yerde bu futbolu neden bu kadar çirkinleştiriyorsunuz? Barcelona - Real Madrid maçı 5-1 bitti. Ne oldu kavga mı ettiler? Bu arada hayatını kaybeden genç kardeşimize Allah'tan rahmet, ailesine ve F.Bahçe camiasına da sabırlar dilerim.